Erdoğan’ın ezber bozma gücü

Toplumu nazara almayan siyaset mühendisliği girişimleri akamete uğramaya mahkumdur. Siyasi alanda yaşanan müdahaleler toplumsal zemini olmadığı ve halkı kale almadığı için başarılı olmazlar, topluma bir dayatma olarak algılanırlar. Halkın bu tür dayatma ve müdahalelere tepki vereceği yer seçimlerdir. Sandık, sosyal evrenin siyasi evrene ayar verme mekanizmasıdır. Halk, sosyal değişimin gerisinde kalan aktörlere seçimler marifetiyle gereken mesajı verir.

Tayyip Erdoğan halkın nabzını, hissiyatını ve efkarını çok iyi tutan, toplumsalın siyasal okumasını çok iyi yapan bir liderdir. Aslına bakılırsa Erdoğan’ı sosyal evren ile siyasi evren arasında bir tür ‘başmüzakereci’ gibi görmek de mümkündür.

Türkiye’nin büyük dönüşümünde toplumsal olan ile siyasal olan arasındaki uyumu sağlama, katalizör olma, rehberlik etme, hissiyatı aktarmada kanallık yapma rolünü Erdoğan üstlenmiş durumda.

Erdoğan toplumun kendisine duyduğu güven ile siyasi alanda önemli hamleler yapabiliyor, ezberleri bozabiliyor. Çözüm sürecine verilen destek Erdoğan’a duyulan güvenle alakalıdır. En son Ermeni meselesindeki taziye mesajının olumlu algılanması bu güvenin bir tezahürüdür. Bu tür ezber bozan adımları başka bir liderin atması önemli siyasi çalkantılara sebep olabilirdi.

*** 

Seçim başarılarının getirdiği rahatlama ve normalleşme birçok yeni adıma zemin hazırlıyor. Erdoğan sosyal fay hatlarında kırılmaya sebep olmadan sarsıcı hamleler yapabiliyor. ‘Dönüştürücü liderlik’ diye adlandırdığım bu durum, Türkiye için çok büyük şanstır.

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi, “halk-iktidar, lider-toplum ilişkisi tek yönlü değil, çift yönlü bir etkileşime dayanır. Yeni yol ve kulvarlar açan vizyoner liderler, önemli ölçüde ‘dönüştürme, değiştirme, istikamet verme, taşıma’ gücüne de sahiptirler. Dönüştürücü liderler hem değişimi sağlayarak ülkeyi ileri hedeflere ulaştırmaya çalışırlar, hem de kırıp dökmeden, kervanı kurda kuşa yem etmeden yani birlik ve bütünlük içinde ülkeyi idare ederler.”

Halkın günlük, geçici, hissi, pragmatik beklentileriyle siyasetini belirleyen liderlerin sergilediği popülist anlayış halk-lider ilişkisinin yanlış kurgulanmasıdır. Ülkenin ve toplumun uzun vadeli menfaatlerine odaklanmak ancak vizyoner anlayışla mümkündür.

Başbakan Erdoğan kavramları yeniden kodlayan, içini dolduran, dönüştüren bir etki de yapmaktadır. Erdoğan’ın zaman zaman eleştirildiği ‘milliyetçi’ refleksleri aslında yanlış kurgulanan milliyetçi anlayışı ve ‘yanlış bilinci’ pozitife çevirmektedir. Hatırlanırsa Hrant Dink hadisesi lümpen bir milliyetçi dalganın nasıl kin ve nefret patlamasını tetiklediğini göstermiş ve Erdoğan bu olaya yönelik sert çıkışıyla bu dalgaya göğüs germişti.

Etyen Mahçupyan dünkü yazısında Twitter örneği üzerinden bu durumu şöyle anlatıyor: “Twitter’ın yasaklanması bağlamındaki tartışmalarda Başbakan’ın bir milli çözüm araması toplumda karşılığını buluyor. Bu milliliğin kıstası kimliksel değil, ilişkisel ve davranışsal. Yani Türkiye artık dünya yüzeyinde diğer büyük ülkelerle aynı sınıfta sayılmayı, eşit olmayı, saygı görmeyi talep ediyor. Bu duygu muhafazakar zihinde bir kişilikli duruş ve siyaset beklentisi olarak şekilleniyor.”

Erdoğan toplum ile siyaset kurumu arasındaki ilişkide güven temelinde bir etkileşim tesis ediyor ve bu sayede muhafazakarlığın klasik ‘evrimci değişim’ teorisini pratize ediyor. Ezber bozabilmek toplumsal güvenle atbaşı gidebiliyor. İdealistlerin ileri adım temennileri kimi zaman toplumsal ve siyasal karşılığı hesaba katmadan havada kalır bir şekilde gündeme taşınıyor. Realistlerin aşırı kuralcı ve şartları kutsayan yaklaşımları da ezberleri muhkem hale getirebiliyor. Erdoğan bu ikisi arasındaki dengeyi kurabildiği için mesafe alabiliyor.