Erdoðan’ýn Ermenilere yönelik tarihi mesajýna verilen tepkiler içerisinde en çapsýzý tartýþmasýz Kemalist kalemlerden geldi. Bütün ömürlerini yanlýþ analizler, tutarsýz tahminler, baþarýsýz projelerle geçiren bu isimler, gerçekten üzerinde çalýþýlmasý gereken nevi þahsýna münhasýr bir kült yapý ortaya çýkardýlar.
Artýk liberal bir þýmarýklýða dönen maksimalist ve memleketi ýsrarla ýskalayan seküler köksüz demokratikleþme perspektifinin; yaþanan onca tecrübeye raðmen AK Parti’yi, Erdoðan’ý ve Türkiye’deki dönüþümün aktörlerini anlamasý oldukça zor görünüyor. Bu durum, Türkiye’de tarihin, siyasalýn ve sosyolojinin normalleþme serüveni devam ettikçe daha kötüleþeceðe benziyor. Hali hazýrda aslýnda bir anlama sorunu da yok ortada. Hakikatte neyin ne olduðunu gayet iyi biliyorlar. Sorun, yaþananlar ve kimin tarafýndan hayata geçirildiðiyle alakalý. Aslýnda dürüst bir þekilde çýkýp siyasi pozisyonlarýný ortaya koyma cesaretine sahip olsalar, bu kadar travma yaþamalarýna da gerek kalmayacak. Maalesef böylesi bir cesaret ortalýkta görünmediði gibi her geçen gün daha da kötüleþen bir düzeye duçar oluyorlar. Ergen bir huysuzlukla dile getirdikleri þikayetlerin ciddi ciddi kavramsallaþtýrma olduðunu düþünüyorlar.
Açýkçasý durum oldukça vahim. Ýþi Erdoðan’a kendilerini dinletmek için silaha sarýlýp sarýlmamaya vardýrmýþken; bir anda Ermenilerin yaþadýðý trajedinin bir benzerini tecrübe ettiklerini söylemeye baþladýlar. Eðer bunun ismi þýmarýklýk deðilse en hafif ifade ile saygýsýzlýktýr. Býrakýn Erdoðan’ýn bu lümpen Kemalizm’i muhatap almasýný, memleket vasatýnýn bu sorunlu güruhla konuþmasý imkansýzdýr. Tam teþekküllü bir Kemalist ve liberal narsizm ile karþý karþýyayýz. Bu kadar konuþma, anlama ve düþünme özürlü olmasýna raðmen, halen karþý tarafýn kendisiyle konuþ(a)madýðýný iddia etmek siyasetin konusu deðildir. Hayat tarzýný ideoloji, huylarýný inanç, takýntýlarýný düþünce, temennilerini de siyaset zanneden bir aklýn normalleþmesini beklemek de beyhude. Post-Kemalist dönemin can sýkýcý bir fenomeni olarak hayatýmýzda yer almaya devam edecekler. Malum hala kürsüleri var ve gerçekten bizimle beraber ve ayný zamanda yaþadýklarýna dair inançlarý da dogmatik bir þeklide tam.
Oysa biraz düþünebilseler, Erdoðan’ýn mesajýnýn tam da onlara olduðunu fark etmeleri gerekirdi. Kaldý ki Erdoðan özünde ayný mesajý on küsur yýldýr sürekli tekrarlýyordu. 2005 Aðustos’ta Diyarbakýr’da ayný mesajý verdiðinde panik olmuþlardý. 2008’de ýrkçý baþörtüsü yasaðýný kaldýrmak istediðinde, ‘411 el kaosa kalktý’ diye manþet atmýþlardý. 2009’da Kürt meselesinde açýlým baþladýðýnda, ‘Türk sorunu çýkacak’ yaygarasý koparmýþlarý. 2010 Anayasa referandumunda mesajý tekrarladýðýnda ‘sivil dikta’ palavrasýna yapýþmýþlardý. 2011 Arap isyanlarýna sahip çýktýðýnda, ‘Arap’la ne iþimiz var?’ diyorlardý. 2012 sonunda çözüm sürecini baþlattýðýnda ‘Türklük yok ediliyor’ safsatasýna sarýlmýþlardý. 2013’te Suriye’de, Mýsýr’da katliamlara sesini yükselttiðinde ‘bize ne’ demiþlerdi. Hal bu iken Erdoðan’ýn mesajýný anlamalarýný beklemek beyhude bir beklenti.
AK Parti ve muhafazakarlar, asýrlýk yükleri on yýldýr, kendi takvimleri içerisinde memleketin sýrtýndan indiriyorlar. Yaþanan ferahlamayý seçim sonuçlarýnda görüyoruz. AK Parti’nin Türkiye siyasi haritasýnda genleþmesi bir taraftan da normalleþmenin yayýlmasýný temsil ediyor. Kemalistler farkýnda olmasalar da yaþanan normalleþmeden nasiplerine düþeni alýyorlar. Erdoðan, Kemalistlerin yüzleþemediði ve yüzleþemeyeceði sorunlarý gündemine aldýkça anlamsýzlaþýyorlar. Türkiye normalleþme sancýlarý çekmeye devam ederken, onlar da anlamsýzlaþma sancýlarýyla meþgul olmaya devam edecekler.