Sanýyorum þu günlerden baþlayarak yalnýz siyaset tarafýnda deðil, ekonomide de Cumhurbaþkanlýðý seçimi ve seçim sonrasýnda fiili olarak da oluþacak yeni siyasi durumla ilgili risk deðerlendirmeleri aðýrlýk kazanacak.
Ekonomide Türkiye ile ilgili gelen raporlara, açýklamalara bakýyorum; çoðunlukla iki temel noktaya ýsrarlý vurgu var; birincisi Türkiye’de halen kýrýlganlýðýn yüksek olduðu vurgusu, ikincisi ise 2014’ten baþlayarak büyümenin yüzde 2 ile 3 arasýnda olmasý gerektiði... Örneðin IMF Türkiye’nin 2014 büyüme tahminini yüzde 3.5’ten, 2.3’e indirdi; IMF, hâlâ büyüme yüzde 4 ve üzeri olursa cari açýk artar diye tutturmuþ vaziyette. Nitekim, küresel finans raporu ile ilgili basýn toplantýsýnda Para ve Sermaye Piyasalarý bölüm baþkaný Matthew Jones, tam da benim yukarýda belirttiðim iki temel konuyu tekrar gündeme getirdi. Ýlk önce ‘Türkiye’deki kýrýlganlýk devam ediyor’ dedi sonra da sözü cari açýða getirerek, enflasyon ve cari açýðý zorlayacak riskli yüksek büyümeden vazgeçilmesi gerektiðini tavsiye etti.
Büyümeyi düþürün, çünkü...
IMF kaynaklý bu açýklamayý önünüze koyun ve þu an küresel piyasalarý yönlendiren bütün derecelendirme kuruluþlarýnýn, banka ve finans kurumlarýnýn raporlarýna, ayný anda, bakýn ayný vurgularý görürsünüz. Sizin siyasi ve ekonomik kýrýlganlýðýnýz var; büyümeyi düþürün.
Tabii ki büyümeyi, Türkiye gibi dinamik bir ülkede, kýsa yoldan düþürmenin en kestirme ve sonuç alýcý yolu, faizleri yüksek tutmak hatta dünyada en yüksek reel faizi veren ülke olmak... Ama iþin acý tarafý, artýk ipliði pazara çýkan ve en bildik kaynak aktarma yöntemlerinden biri olan bu kandýrmaca bizim basýnýmýzda, akademide hatta ve hatta ekonomiyi yönlendiren kamu kurumlarýmýzda yaygýn kabul görüyor.
Hepsi yalan; inanýn!
Öncelikle Türkiye’de büyüme artarsa, enflasyon ve cari açýk artar yalanýna gelelim; bu sav tam da IMF’nin dayattýðý ortodoks-neoliberal para ve maliye politikalarý geçerli olursa doðruluðu olan bir savdýr. Bu politikalar, geliþmekte olan ülkeler için þu ezberi tekrarlarlar; ‘paranýzýn deðerini, ancak kýsa vadeli yüksek giriþlerle korursunuz, bunun için de faizler daima ortalama sanayi kârlýlýklarýndan yüksek olmalýdýr. Küresel tekelci yapýlara baðlý tekel sistemi dýþýndaki KOBÝ’lerin dýþ pazara dayalý denetimsiz ve hýzlý büyümeleri yüksek fon ihtiyaçlarý ve kamusal altyapý yatýrýmý taleplerini oluþturur bu da, enflasyonist ve açýk artýran bir unsurdur.’ Gereksiz(!) altyapý yatýrýmlarý, kamuda ve sanayide iç talebi yukarý çekecek yüksek ücret ve banka sisteminin tekeller dýþýndaki sanayiyi fonlamasý IMF’ci politikalar için yasaklar listesindedir. Hele hele beþeri sermayeyi yukarý çekecek saðlýk ve eðitim harcamalarýnýn bütçede artmasý, kafasý neoliberal safsatalarla dolu bir ‘piyasacý’ için kýyametin erken habercisidir. Bundan dolayý siz bütün ekonomik dengelerinizi, kýsa vadeli giriþlerle açýk kapatma ve birkaç tekel üzerinden dýþa açýlma ve sanayileþme (!) üzerine oturtmuþsanýz; tabii ki paranýzýn deðerini, yüksek faizle kýsa vadeli sermeye çekerek yukarýda tutacaksýnýz, tekelci yapýlarýn içeride ara malý sanayiyi öldürüp ucuz kurdan ithalat yapmasýný saðlayacaksýnýz, böylece ara malý ithaline baðlý açýk vermek kaderiniz olduðu gibi, bunlarýn dayattýðý para ve maliye politikalarý da vazgeçilmez, tek doðru amentü olacak. Þimdi ben diyorum ki, kafasý bu safsatalarla dolu ve iktisatçý diye ortalýkta gezinen zevata; hadi orda n!
Ýþte yapacaklarýmýz!
Burayý geçelim; Türkiye, bu safsatalarý tüketti ama büyük bedeller ödeyerek tüketti. Peki ne mi yapacaðýz, þunu; Kalkýnma Bakanlýðý’nýn 10. Beþ Yýllýk Kalkýnma Planý belgesine bakýn. Buradaki sanayi ve bilgi toplumuna geçiþ baþlýklarýný hayata geçirmek doðrultusunda; Türkiye’nin ekonomi ile ilgili bütün kurumlarý, baþta TCMB, ipliði pazara çýkmýþ bu soygun politikalarýndan vazgeçecek. Faizler, bu ülkede daima ortalama sanayi kârlýlýklarýndan aþaðýda olacak. TL rekabetçi ve gerçek deðerinde olacak. Enerji yatýrýmlarý, girdi tedarikini ve ihracatý destekleyen altyapý yatýrýmlarý ve beþeri sermayeyi destekleyen eðitim, saðlýk, ulaþtýrma ve diðer sosyal yatýrýmlardevam edecek. Uzun vadeli küresel yatýrýmlarý çekecek yatýrým ortamýný iyileþtiren reformlarýný yapacaðýz. Ar-Ge getiren küresel yatýrýmlarý çeken ve Ar-Ge oranýný GSYÝH içinde yukarý týrmandýran adýmlarý atacaðýz. Ve en önemlisi Türkiye, 2014 ve sonrasýnda ortalama yüzde 5’in üzerinde büyüyecek, cari açýðý da düþürerek...
Hani nerede siyasi kýrýlganlýk?
Gelelim þu siyasi kýrýlganlýk meselesine; nerdeymiþ bu siyasi kýrýlganlýk? Türkiye’nin doðusunda kirli bir savaþ varken, altý ayda bir deðiþen, askerin postal sesini kapý arkasýnda bekleyen, asker düdük çalýnca kapý arkasýndan fötr þapkasýný alýp giden siyasetçiler ve koalisyon hükümetleri zamanýnda siyasi kýrýlganlýk yoktu deðil mi?
Þimdi Türkiye’de kýrýlganlýk var diyen, içeride ve dýþarýda bu ülke aleyhine her dolabý çeviren sermayeye göre, ülke iç savaþýn eþiðindeyken kýrýlganlýk yoktu deðil mi? Tam þu sýra Türkiye, hem içeride hem de bölgede demokrasiye baðlý bir siyasi istikrarýn adýmlarýný atarken mi siyasi kýrýlganlýk oluyor?.. Ben de þunu iddia ediyorum; Türkiye, tarihinin en sorunsuz ve en þaibesiz, vesayetten uzak Cumhurbaþkaný seçimini yapacak. Eðer aday olursa Erdoðan’ý Cumhurbaþkaný seçecek... Halkýn siyasi tercihleri ilk defa bu kadar yukarýya taþýnýyor ve bu gerçek demokratik bir siyasi istikrardýr.
Erdoðan’ý seçtirecek üç temel yönelim...
Erdoðan’ýn Cumhurbaþkaný olmasý ekonomik olarak Türkiye’yi olumlu etkileyecek bir geliþmedir. Çünkü halkýn seçtiði bir Cumhurbaþkaný gücünü tereddütsüz kullanacaktýr. Bu, 2015 seçimlerinin sonuçlarýný bile gölgede býrakacak bir belirginliktir. Çünkü Erdoðan’ýn üç temel ve vazgeçemeyeceði yönelimi var ki, bunlar, onu var eden, ona desteði saðlayan yönelimlerdir.
Birincisi Kürt barýþý, yani çözüm sürecidir; Erdoðan’ýn Cumhurbaþkaný olmasý, yasal düzenlemelerle bu sürecin kalýcýlaþmasýna büyük katký yapacaktýr. Ýkincisi Türkiye’nin yapýcý ve barýþa dönük yeni bölgesel dýþ politikasýdýr. Özellikle Rusya’nýn Kýrým ilhakinden sonra bu politika, Batý tarafýndan da anlaþýlmaya baþlanmýþtýr. Bu politikaya baðlý olarak enerji yatýrýmlarý ve Pasifik’ten gelen transit yol geçiþleri Erdoðan’la belirginleþen ve sýnýr deðiþtirecek önemde geliþmelerdir. Ve nihayet ekonomide, bir avuç tekel ve bunlarýn dayandýðý küresel egemen sistem lehine çalýþan yerleþik sistemin bitirilmesi; buna baðlý olarak yeni rekabetçi, dýþa açýk ve benim yukarýda anlattýðým kalkýnma persfektifinin bunun yerine geçmesi... Ýþte bu üç temel Erdoðan yönelimi, halkýn seçtiði bir Cumhurbaþkanlýðý müsessesi ile kalýcýlaþabilir ve bu da yalnýz Türkiye’de deðil, bölgede de demokratik siyasi istikar demektir...