Baþbakan Erdoðan gerçek bir siyasi deha.
Ýngilizcede, fransýzcada buna baþka bir þey deniyor, kötü anlamda asla deðil ama bu kelimeyi burada kullansam yanlýþ anlaþýlabilir, ben siyasi deha tabirinde ýsrarlý olacaðým.
Her genel seçimde oyunu muntazaman arttýran, 2014 yerel seçimlerinde 2004 yerel seçimlerinin de önüne geçebilen, 2010 referandumunda yüzde 58 alan ve bu baþarýyý aðýrlýklý olarak þahsi çabasýyla yapan bir politikacý için baþka ne denebilir?
Kendisini kutlamak, içtenlikle kutlamak lazým.
Sayýn Baþbakan’a getirilebilecek eleþtiri bunca büyük, gerçekten çok büyük siyasi baþarý sonrasý, sorumlusu kim olursa olsun, ülkenin, bu siyasi baþarý çizgisi ile uyumlu bir huzur ve hukuk düzeyini yakalayamamýþ olmasý.
Bu durumun da kanýmca temel nedeni bir süredir yapýsal reformlarýn ve AB sürecinin ikinci plana itilmiþ olmasý.
Bu siyasi baþarýya tekabül etmesi gereken Türkiye’nin senede en azýndan kýrk milyar dolar doðrudan yabancý sermaye çeken bir ülke olmasý idi ama nedense bir türlü bu olamýyor.
Bu arada, Sayýn Baþbakan’dan gerçekten umutlandýrýcý bir söz duydum.
Baþbakan’ýn ifadesi kendilerinin neden yüzde altmýþ oranýnda oy alamadýklarýný sorgulayacaklarý idi.
Daha önce de bu sütunda yazdým, AK Parti’nin mesela 2007 Temmuz seçimlerinde, son beþ senenin ortama büyüme oraný yüzde yedi idi, askeri hýrtlýklara karþý çok saðlam duruldu, AB süreci yolunda gidiyordu, yüzde seksen oy almasý iþten bile deðildi ama olmadý.
Bu yeniden denenebilir ve kanýmca Türkiye’nin senede en azýndan kýrk milyar dolar doðrudan yabancý sermaye çekebilmesi yani yüzde altýnýn üzerinde büyüyebilmesi için bu deneme þart.
Peki, AK Parti yüzde altmýþ oy alýr, alamaz bu çok önemli deðil ama bu hedefe kitlenebilmesi için ne yapmasý gerekiyor, bunu tartýþabiliriz, en azýndan ben bildiklerimi, bildiðimi zannetttiklerimi önerebilirim.
Seçimden hemen önce yazmýþ idim, AK Parti’nin, baþarýr, baþaramaz bu da önemli deðil, Kadýköy, Çankaya ya da Karþýyaka’da birinci parti olmayý hedeflemesi lazým.
Bu hedefin gereklerinin peþine düþülür ise önce toplumsal gerginlik azalýr, sonra da AK Parti yüzde elli çýtasýnýn da epey üzerine çýkabilir.
Kadýköy’de, Çankaya’da, Karþýyaka’da birinci parti olma hedefi ancak ve ancak AK Parti’nin AB standartlarýnda bir hukuk anlayýþýný hem içselleþtirmesine, hem de uygulamasýna baðlý.
Bu içselleþtirme ve uygulama ayný zamanda muhafazakarlarýmýz, kürt vatandaþlarýmýz için de muhtemelen yegane KALICI huzur ve özgürlük kaynaðý.
Adýna ister AB standartlarýnda hukuk sistemi, ister evrensel hukuk (dünyanýn en özgürlükçü, en etkin hukuku anlamýna) deyin, bu kavram çok daha saðlýklý bir siyasi yarýþýn ön koþulu.
Siyaset vatandaþa daha nitelikli kamu hizmeti ulaþtýrma bazýnda yapýlan bir þeydir.
En önemli kamu hizmeti de evrensel standartlarda bir hukuk düzenidir.
Konu da hukuk üzerinden yine anayasaya ve yapýsal reformalarýn en önemlisi hukuk reformunun yapýlmasýna geliyor.
Mevcut anayasanýn yürürlükte olduðu, MGK’nýn varlýðýný ve etkinliðini, YÖK’ün varlýðýný sürdürdüðü, askeri yargýnýn yargý yetkisi kullandýðý bir ülkede en büyük ve meþru siyasi baþarýlara bile gölge düþebilir.
Evrensel hukuk çaðýmýzda sadece hukuk da deðildir, küresel tasarruf havuzundan daha fazla kaynak çekebilmenin yani daha hýzlý büyümenin de ön koþuludur.
Türkiye’de siyasi baþarýlarýn þekillendirdiði güçlü iktidar bunu baþarabilecek çizgiye çoktan eriþmiþtir.
Formül çok basittir: Evrensel hukuk hem toplumsal gerginlikleri azaltacak hem de büyümeyi hýzlandýracaktýr, yükselen büyüme oranlarý da siyasi iktidarý daha da konsolide edecektir.
Gerçekten basit ve yararlý deðil mi?