Fransa Cumhurbaþkaný Emmanuel Macron, ratingi yüksek seçim sürecinin ardýndan sessizliðe bürünmüþ, kamuoyu algýsýda hýzla düþmeye baþlamýþtý.
Ki, adýný bir anda Türkiye Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’lý bir cümlesiyle yeniden dünya medyasýnda duyurdu.
Fransa’nýn, dolayýsýyla kendisinin ‘küresel liderliði’ne iliþkin bir soruya, “Küresel sahne aslýnda o kadar da havalýbir yer deðil” cevabýný verirken, “Her 10 günde bir Erdoðan'la konuþmak zorunda olan benim”ifadesini kullandý.
Bu ifade birçok anlama geliyor.
Avrupa’daki Erdoðan karþýtý medya hemen atladý.
Türkiye’de de -bence de haklý olarak- ‘iyi niyetle söylenmemiþtir’ diye tepki gösterildi.
Ancak hatýrlanacaktýr; Erdoðan bunu çok da ‘olumsuz’ anlamadý; “Türkiye'nin Cumhurbaþkaný'yla görüþmenin onlar için bir artý deðer olduðunu düþünürüm” dedi.
Haklýydý da.
Zira hemen ardýndan Macron'un yardýmcýlarýndan birine dayanýlarak verilen haberde, ‘bu sözlerin bir eleþtiri ya da alay niyeti taþýmadýðý’, aksine ‘Sayýn Erdoðan ile yapýlan görüþmelerin her zaman çok ciddiye alýndýðý’ duyuruldu.
Durumun bu olduðunu, önceki gün Macron, bizzat kendisi açýkladý. Macron, Erdoðan’la düzenli iletiþim halinde olduðunu belirterek, “Türkiye ile ilgili iliþkilerde bir çatlaðýn oluþmasýný arzu etmem. Türkiye, birlikte karþý karþýya kaldýðýmýz birçok krizde, özellikle göçmen krizi ve terör tehdidine karþý önemli bir ortak” dedi.
Dünya lideri olarak Erdoðan’la görüþmek ‘zorunda’ olmak bazýlarý için ‘havalý’ bulunmayabilir ama doðru ve gerçekçi düþünmek için ‘yararlý’ olduðu kesin…
Nobel geri alýnýr mý?
“Bu fonun geliri her yýl insanlýða en büyük hizmeti yapan kiþilere daðýtýlmalýdýr. …Bir kýsým milletler arasý barýþ ve kardeþlik için en büyük çalýþmayý yapan kiþiye verilmelidir.”
Bu vasiyet Alfred Nobel’e ait.
Bugün Nobel Barýþ Ödülüdiye bildiðimiz ödülün ‘gerekçesi’ni anlatan bölümü bu, vasiyetin.
Nobel Barýþ Ödülü, kurucusunun dinamitin mucidi olmasýndan gelen ‘ironik’ tarafýbir yana; bugüne kadar saçma sapan gerekçelerle verilmesiyle de tartýþýldý.
Ya da sadece ‘muhalif’ olmakla temayüz eden kiþilere verilmesiyle…
Jean Paul Sartre, bir ‘kuruluþ’un seçiminin ‘baðlýlýk’ iliþkisi anlamýna geleceði gerekçesiyle, belki de böylesi tercihler yapan bir kuruluþa baðlýhissetmemek adýna Nobel Edebiyat Ödülü'nü reddetmiþti. Elbette baþka kurumlarýn önerdiði diðer ödülleri de…
Bu ayrý bir bahis.
Zira Nobel ödülleri, ‘yapýlmýþ olan þeyler’ için verildiðinden, kiþinin gelecekte bilimsel bir keþif veya bir edebiyat eseri üretip üretmemesi önemli deðil.
Ancak ‘barýþ’ödülü, hayat boyu ‘barýþ insaný’ olma sorumluluðu yüklüyor.
Myanmar’ýn lideri Ang San Su Çi, 1991’de þu gerekçeyle Nobel Barýþ Ödülü’ne layýk görülmüþtü:
“Askeri diktatörlüðe karþý gösterdiði barýþçýl ve þiddetsiz mücadelesi…”
Bugün bu ‘barýþ insaný’, Arakan Müslümanlarý’na karþý ‘insanlýk suçu’ iþleyen bir ülkenin lideri!..
Ýsveç Nobel Komitesi, bugüne kadar verilmiþ bir Nobel ödülünü iptal etmedi.
Ancak bugünkü Myanmar’ýn lideri Nobel Barýþ Ödülü’nün ruhunu oluþturan Alfred Nobel’in vasiyetinin aksine; insanlýða en büyük zararý veriyor, milletlerarasý barýþ ve kardeþliði kana boðan soykýrýma imza atýyor.
Ýsveç Parlamentosu’nda oluþturulan Nobel Barýþ Ödülü komitesi de tarihi bir sýnamadan geçiyor.
Bu sýnamada ‘insanlýk’tan taraf olanlarýn, ‘ortaya’ konuþmak veya ‘tweet atmak’ yerine, doðrudan Komite’yi ve uluslararasý kurumlarý muhatap alan ‘resmi’ giriþimler yapmalarý gerekiyor.