Ergenekon muhipleri kafa çıkarmaya başladı

Ergenekon diye bir şey yokmuş... Balyoz ise, “tasfiye hareketinin” adıymış. Suikast haberleri, darbe planları, fişlemeler, yeraltına gömülü olduğu söylenen silahlar...

Hepsi palavraymış.

Halk TV’yi satın almak için Baykal’a “ikna heyeti” gönderen arkadaş, daha ileri bir şey söylüyor: “Derin devlet diye bir şey de yok...”

Bunu Antalya’ya çağırmışlar. Orada bir konuşma yapmış, hayranlarıyla sohbet etmiş, kitaplarını imzalamış. Filan...

Derin devlet diye bir şeyin olmadığını o konuşmada müjdelemiş.

Ben izleme şansına sahip olamadım.

Haberini okudum.

Derin devlet diye bir şey olamazmış... Çünkü devlet, tabiatı icabı zaten derinmiş. Öyle “derin devlet var, cinayet işliyor” filan diye insanları kandırmaya çalışmasınlarmış... Yutmazlarmış...

Bilmeyen de, kategorik olarak devlete karşı olduğunu sanacak.

Hani, anarşistler kamu örgütlenmelerinin tümüne karşıdırlar ya... Bir aygıt olarak devleti reddederler. Devletin tarassudu dışında hayatlarını kurmaya çalışırlar.

Beğenin beğenmeyin, kendi içinde tutarlıdırlar.

Bizimki, hem angajmanlarla yüklü, yani devleti kendi doğruları istikametinde tahkim etmeye can atıyor (bu uğurda iki yıl hapis yattı), hem de tabiatında “derinlik” bulunduğu için devleti reddettiğini söylüyor.

Esasında, tahkim girişimleri sonuç vermediği için devleti reddediyor.

Kemalist devlete karşı değil ama...

Biricik vasfı “laiklik” olan devlete karşı değil.

Darbe yapan devlete karşı değil.

Başbakan asan devlete karşı değil.

Başbakan asan devlet, bilakis, bunların gözünde “devrimcidevlet” ve bu niteliği devlete yeniden kazandırmak için “ölesiye” savaşmak lazım...

Eh, ölesiye savaşıyorlar.

İçeri alınınca da, “Ergenekon diye bir şey yok” diye rezalet çıkarıyorlar.

Ergenekon diye bir şey yoksa bu darbeleri kim yaptı?

Bu muhtıraları kim verdi?

Bu kadar faili meçhul cinayeti kim işledi?

Bunca işkence, bunca fişleme, bunca andıç kimin eseriydi?

Necip Hablemitoğlu cinayeti, klasik siyasi suikastlerin son halkasıydı... Kimse yeni Uğur Mumcu cinayetleri tertiplemeyi göze alamıyor. “Dinci saldırısı” süsü verilmiş provokasyonlara cesaret edemiyor. Toplumsal kargaşa çıkaramıyor. Danıştay baskını benzeri “hadiselere” yeltenemiyor. Siyasetçilere kolpa yapamıyor. Muhtıra veremiyor. “Darbe” sözcüğünü ağzına alamıyor. Devleti oluşturan sair kurumlara racon kesemiyor. Yargıyı durumdan vazife çıkarmaya çağıramıyor. General üniformasıyla “basın toplantısı” düzenleyip gazeteci azarlayamıyor. Farklı düşünce ve kanaatleri “savaş sebebi” sayamıyor. Bir kısım vatandaşı “iç düşman” ilan edemiyor.

Bunların olamamasını neye bağlıyor “Aslında Ergenekon diye bir şey yok” diyen arkadaşlar?

Ergenekon diye bir şey yoksa, Zirve Kitabevi katliamı nedir?

Hrant Dink cinayeti nedir?

İzmit-Sapanca-Adapazarı üçgeninde bulunan cesetler nedir?

İrtica Eylem Planı nedir?

Balyoz “tasfiye hareketinin” adıysa, tasfiye edilmiş generallerden birinin, mütemadiyen, “Konuşma zamanı değil, savaş zamanı... Tepelenecekler!” diye Meclis’e gözdağı vermesi nedir?

Çoğaltılabilir...

Son olarak şunu söyleyip kapatayım: “Aslında Ergenekon diye bir şey yok” sözünün altını doldurmak için sarf ettiğiniz gayretin binde birini lütfetseydiniz, faili meçhule kurban gitmiş 17 bin insanın hayatını kurtarırdınız.