Ergenekon sanıkları neden salıverildi?

Doğu Perinçek’in çıkar çıkmaz, siyaseti, siyasetçileri ve Cumhurbaşkanını tehdit edip “isyan çağrısı” yapacağını biliyordum.

Öyle oldu...

Kemal Kerinçsiz ne yapacaktı?

Elbette “çözüm sürecine” vuracaktı.

Öyle oldu...

Şaşırmıyoruz artık. Şaşırtmıyorlar... Yalçın Küçük de şaşırtmıyor... Hurşit Tolon da şaşırtmıyor... Şener Eruygur da şaşırtmayacak...

Muhterem Yalçın Küçük, çıkar çıkmaz, ayağının tozuyla, askerlerden ve aydınlardan oluşma bir “Cumhuriyet hükümeti” istedi. Bu aynı zamanda, Kürtlerle Türklerin “ortak hükümeti” olacakmış...

Konvansiyon karar verecek nasıl bir hükümet teşekkül edeceğine... “Darbe konvansiyonu” elbette... Seçilmiş siyasetçilerin batırdığını “atanmışlar” temizleyecek. Atanmışlarda aranan vasıf ise, asker ve aydın olmaları.

E, hadi görelim...

Kurun konvansiyon hükümetinizi. Kürtlerle Türkleri bir arada tutacak “vasat”ın ne olduğunu görelim.

Perinçek için Silivri’den çıkmak, “Ergenekon’dan çıkmak” anlamına geliyor: Türklerin ikinci kez Ergenekon’dan çıkışı...

İlk kez ne zaman çıktılar?

Bunu bir tek Yakup Kadri Karaosmanoğlu biliyor... Bir de Perinçek.

Tarihin yazmadığı, hiçbir söylencenin doğrulamadığı “çıkış hikâyesini” Karaosmanoğlu uydurmuştu, “ulus” olarak üzerine atladık... Hayırlı olsun.

Peki, bu arkadaşlar niye dışarıda?

Bunu, bulduğu her “kriminal” olayı Ergenekon torbasına tıkmak için didinen özel yetkili savcı Zekeriya Öz’e soracaksınız.

Diyeceksiniz ki, “Zirve Kitabevi olayı, kendi delilleri çerçevesinde şiddetli bir tecziyeyi hak etmiyor mu ki, onu tutup darbe soruşturmasına dahil ediyorsunuz? Danıştay cinayeti ha keza...”

Şunu da ekleyeceksiniz: “Perinçek’li, Kerinçsiz’li, Eruygur’lu, Küçük’lü darbe teşebbüsü iddianızı niçin bir takım cinai hadiselerle ilişkilendirme gereği duydunuz? Mezkûr isimlerle ilgili iddialar yeterli karineyi oluşturmuyor muydu?”

Burada mahkeme heyetinin de cevaplaması gereken sorular var...

BİR- Savcılar, olmayan yasa maddelerine atıf yaptılar. Kılınız kıpırdamadı. Niye? (Savcı Ercan Şafak, TCK’da olmayan, hiç olmamış, olması da muhtemel görülmeyen bir yasa maddesini mehaz göstermişti iddiasını güçlendirmek için. Hepiniz yutkundunuz!)

İKİ- Sanıklar, aylarca, delillerin dosyaya dahil edilmediğinden şikayet edip durdular... Bun neden dikkate almadınız ve neden delillerin dosyaya dahil edilmesini sağlamadınız? Sanıklar lehine bir durum oluşmasın diye mi?

ÜÇ- “İnternet andıcı soruşturması” sanığı İlker Başbuğ’dan bir terör örgütü lideri ve sonunda bir “mağdur” yarattınız... İddianameye göre, İlker Başbuğ küçük yaşta örgüte sızmıştı. Böyle mi oldu gerçekten? Başbuğ, küçük yaşta sızdığı örgütü (yani TSK’yı) kısa sürede “terör örgütü” haline getirip yönetmeye mi başladı?

DÖRT- Elinizdeki deliller ışığında, sanıklara birtakım cezalar kestiniz. Yaptığınız işin doğruluğuna kamuoyunu inandırdınız ve hatırı sayılır bir destek de buldunuz. Niçin “gerekçeli kararınızı” yayınlamadınız? Bir ay geçti, iki ay geçti, üç ay geçti, dokuzuncu aya girdik, o sanıkları niçin mahkûm edildiğine ilişkin bir “gerekçe” yok elimizde... Üstelik, kararı geciktirerek, temyiz sürecini de tıkadınız ve zaten mağdur edildiklerini düşünen insanları bir kez daha mağdur ettiniz. Bir anlamda, “tutukluluğu cezaya dönüştürdünüz...” Niçin böyle bir şey yaptınız?

Sorular bu kadar...

Sanıklar için de bazı sorularım var ama “henüz” içeriden çıktılar...

Biraz dinlensinler, eteklerindeki taşı döksünler... Öyle konuşalım!