Savcýnýn sözlerine bakýp, “Ergenekon diye bir þey yoktur diyorduk, inanmýyordunuz” diye bir de hesap kesiyorlar.
Hadi dediðiniz gibi olsun...
Ergenekon diye bir þey yoktur...
Casusluk faaliyetinde bulunduðu için yurtdýþýna kaçan ve geceleri Amerikan bayraðýný yorgan yapýp uyuyan Can Dündar’a göre böyle bir örgüt var...
Hatta bunun kitabýný yazdý...
Bugün Can Dündar’a toz kondurmuyorsunuz ama sizi ateþe atanlarýn baþýnda onun “kavramlaþtýrmasý” geliyor. FETÖ’cü savcýlar, iddianamelerini oluþtururken o kitaptan çok yararlandýlar.
Hadi Can Dündar’ý geçtik... Sonradan bir “FETÖ aparatý” olduðu ortaya çýktý... Dolayýsýyla, onun tanýklýðýný ciddiye alamayýz.
Peki, Erol Mütercimler’e ne buyurulur?
Ultra ulusalcý ve Kemalist Mütercimler... Ki, Ergenekon-Balyoz soruþturmalarý döneminde gözaltýna alýnmýþlýðý bile vardýr. Hemen serbest býrakýlmýþtýr, ayrý...
Erol Mütercimler göre de Ergenekon diye bir örgüt var...
Üstelik böyle bir örgütün varlýðýný FETÖ’nün Samanyolu TV’sinde (program yaptýðý dönemde) ilan etmiþtir. Bugün ayný Mütercimler’i “kahraman FETÖ karþýtý” diye aðýrlýyorsunuz televizyon kanallarýnýzda...
Hadi yine de sizin dediðiniz olsun:
Ergenekon diye bir örgüt yok...
Bu örgüt, operasyon yapmak isteyen özel yetkili savcýlarýn zihin çalýþmasýydý, daha doðrusu “zihin çalýþmasýnýn” bir ürünüydü. Kabul...
Dolayýsýyla, Balyoz diye bir darbe giriþimi de yok...
Ergenekon ve Balyoz, FETÖ’cüler açýsýndan “meþrulaþtýrýcý” araçlardý. Bu yapýlarýn “salacaðý” tehditleri gerekçe göstererek TSK’ya operasyon çektiler, devlet içinde FETÖ’ye alan açtýlar.
Hepsine kabul...
Peki, siz de þunlarý kabul ediyor musunuz?
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama Çetin Doðan diye bir þey vardý... BÇG’nin kurucusu ve yürütücüsü olarak nam yapmýþ bu þahsýn aðzýndan “darbe” sözcüðü eksik olmazdý... Ne zaman önüne bir mikrofon konulsa (seçimle gelmiþ meþru iktidarý hedef göstererek), “Tepeleneceksiniz” diye ünlerdi.
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama Þener Eruygur diye bir þey vardý. Biricik mesaisi, irtica operasyonlarý düzenleyip, bir darbeye altlýk yapmaktý.
Darbe niyetini gizlemiyordu.
Hatta kapalý devre toplantýlarda darbe çaðrýlarý yapýyordu.
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama Cumhurbaþkaný adayý Abdullah Gül’ün bir trafik kazasýyla “gidebileceðini” tahmin eden (daha doðrusu, trafik kazasý tehdidiyle Gül’ü adaylýktan çekilmeye zorlayan) Erdoðan Teziç diye bir þey vardý.
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama “e-muhtýra” diye bir þey vardý...
Cumhuriyet mitingleri vardý...
Tuncay Özkan vardý...
Bu mitinglerin resmî türkücüsü Zülfü Livaneli vardý...
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama bakanlara dirsek atan, baþörtülülerin bulunduðu tören kýtasýný terk eden, Baþbakan geldiðinde ayaða kalkmayan “laik” (!) generallerimiz vardý.
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama medyada darbeye aþeren mebzul miktar “sivil” meslektaþýmýz vardý. Ki, biricik mesaileri, bir darbenin altyapýsýný oluþturmaktý.
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yoktu ama “Yüzde 98’le de gelseler, baþörtülü öðrenciyi bu üniversiteye sokamazlar” diyen, seçimle gelmiþ Baþbakaný “Baþbayi” diye aþaðýlayan terbiyesiz rektörler vardý.
Biz kabul ediyoruz:
Ergenekon ve Balyoz diye bir þey yok...
Peki, siz yol açtýðýnýz ve aktörü olduðunuz bu “rezillikleri” kabul ediyor musunuz?
Kabul ediyorsanýz, nedamet getirecek misiniz? Yalandan da olsa özür dileme cihetine gidecek misiniz?