Erkek şiddeti

Şiddet, çok belirgin biçimde hortlamış durumda. Bir hayalet gibi geziyor. Her gün farklı şehirlerimizde ortaya çıkıyor. Polisi bıçaklayan, aileyi kurşunlayan, annesini boğan... İstanbul, Balıkesir, Konya ve Adana'da oluyor bunlar.

Birinci örnek olay: "Balıkesir'in Edremit ilçesinde Murat Ö. aile içi tartışmada kayınvalidesini ve baldızını bıçaklayarak öldürdü. Murat Ö.'nün bıçakla saldırdığı eşi ve kayınpederi de yaralı olarak hastaneye kaldırıldı."

Şiddet, aile ortamında tezahür ediyor. Aile içi tartışma ile patlama yaşanıyor. Şiddeti uygulayan aktör erkek. Öldürme hedefi sadece kadına yönelmiyor. İki kadın katlediyor, bir kadın ve bir erkek de yararlı. Toptan bir yönelim var şiddet eyleminin. Kadın ve erkek ayırmıyor. Yıkıcı nefret objesi herkese kusuyor. Bütün aile fertleri veya karşısında olan herkes yok edilmek isteniyor. En korkunç şiddet hali yaşanıyor.

İkinci örnek olay: "Yeşilvadi sitesindeki olayda, apartman yöneticisi Ecevit Bozgeyik, gürültü yapan daire sakinlerini uyardığı için hayatını kaybetti. Dört kişinin saldırdığı Bozgeyik, aldığı bıçak darbeleri sonucu hayatını kaybetti. Olayla ilgili gözaltına alınan şüphelilerin sayısı artarken, diğer zanlıların yakalanması için çalışmalar sürüyor".

Katliam, sitede meydana geliyor. Aile içinde gerçekleşmiyor. Sıradan bir uyarıya karşı verilen tepki çok anormal. Dört kişi saldırıyor. Kolektif linç eylemi yaşanıyor. Katledilen erkek. Büyük ihtimal katledenler de erkek.

Üçüncü örnek olay: "Adana'nın Tufanbeyli ilçesinde, tartıştığı annesini öldüren kişi gözaltına alındı. İddiaya göre, Cumhuriyet Mahallesi'ndeki adreste H.A. (45) ile annesi Nimet A. (75) arasında henüz belirlenemeyen nedenle tartışma çıktı. Tartışmanın ardından H.A. annesini bıçaklayıp daha sonra bastonla boğdu."

Aynı hafta içinde gerçekleşen başka bir şiddet olayı. Aile boyutu öne çıkıyor. Yetişkin bir erkek yaşlı bir annesini boğarak öldürüyor. Tartışmanın mahiyetini bilmiyoruz. Ancak şiddetin aktörü yine erkek.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama amacımız şiddetin erkek üzerinden eyleme dönüştüğünü göstermek. Elbette kimi kadın şiddeti de yaşanıyor. Ancak çoğunluk, hem de ezici çoğunluk erkek tarafından gerçekleşiyor.

Neden şiddet erkek eyleminde tezahür ediyor?

Bütün erkekler potansiyel şiddet üreten varlıklar mı? Erkeksiz bir dünyada şiddet tamamen kalkar mı? Radikal feministler ve lezbiyenler haklı mı? Yüzeysel bakışlar bu soruları gündeme getirir ve çoğuna da "evet" der. Oysa şiddetin erkek varlığında ortaya çıkması, erkek cinsinin kökeninde şiddetin baskın ve egemen olduğu anlamına gelmez.

Erkek şiddeti, erkeğin toplumda üstlendiği konum ve yine toplumda kendisinden beklenenlerle yakından ilgilidir. Şiddet, artık toplumsal bir hale dönmüş durumda. Çünkü ailede ve sokakta gerçekleşmekte polise, kadına, erkeğe, göçmene vs yönelmektedir. Sayısal olarak şimdiye kadar görülmeyen oranlarda yaşanmaktadır. Bundan dolayı sorun erkek varlığı değil, erkeği bu eylemlere yönelten sosyolojik kırılganlık, kızgınlık, öfke ve acziyetle ilgili.

Türkiye'de halen erkek, evin geçiminde en fazla mesuliyet sahibi ve de bu beklenti ile algılanan kişidir. Bundan dolayı ailenin ekonomisinde, refahında ve geçiminde krizler yaşanınca bunu en fazla hisseden "erkekliğine yediremeyen" varlık erkektir. Erkek güç ve otorite arayışında en fazla öne çıkan tür. Bu konuda yaşadığı başarısızlık kendisini kompleksli, ezik, başarısız hissetmesine yöneltiyor. Erkek, gelecek kaygısı en fazla taşıyan cinstir. Para, cinsellik, güç, geçim talepleriyle gerginleşerek ortaya çıkan "anomik erkek" kimliği kızgın ve öfkeli.

Türkiye'de erkeğinin şiddet ile kurduğu ilişkinin kökeninde yatan toplumsal bağlamın ürettiği baskılar ve kolektif etkileri düşünmeliyiz. Toplumsal erkeğin kızgın ve öfkeli ruhunu besleyen ilişkiler ağını çözmeliyiz. Hızla değişen aile içi roller ve aile toplum ilişkilerinin erkek için taşıdığı anlamları gözlemlemeliyiz. Erkek sorunumuz var!