Erken seçim için de şartları varmış! Hey Allah’ım...

CHP’nin koalisyon şartlarını biliyorsunuz... 

Milli Eğitim Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, Maliye Bakanlığını, Adalet Bakanlığını, Milli Savunma Bakanlığını, daha da önemlisi Dışişleri Bakanlığını istiyorlar...

Hatta, TRT’yi bile istiyorlar.

Esasında bütün genel müdürlükleri istiyorlar. Daha şimdiden, hangi genel müdürlük için hangi isimlerin uygun olacağını tartışıyorlar. 

Kılıçdaroğlu, hem Başbakan Yardımcısı olacak, hem Dışişleri Bakanlığı görevini yürütecek. (Böylece, Suriye meselesini hale yola koyacak. İkide bir Esad’a heyet göndermek zorunda kalmayacak. Esad’ı getirtecek... Sisi’yle kurduğu gıyabi dostluğu vicahiye çevirecek. )

Dikkatinizi çekerim:

Bütün “idari” bakanlıkları istiyorlar.

İçişleri Bakanlığı eliyle paralel polisleri görevlerine iade edecekler, Adalet Bakanlığı eliyle HSYK’nın icabına bakacaklar.

Milli Eğitim Bakanlığı eliyle de, herhalde dershaneleri yeniden ihya edip “sekiz yıllık kesintisiz eğitimi” devreye sokacak ve “lap laik” bir eğitim sistemi kuracaklar.

Önerdikleri (yani şart koştukları) koalisyon formülüne göre AK Parti imar-ıslah işleriyle ilgileniyor (köprü, baraj, tünel, havaalanı, duble yol yapıyor), CHP ise devleti yönetiyor.

Başat (gizli) şartları da şu:

Erdoğan’ın meşruiyetini tartışmaya açmak... Olabiliyorsa, Erdoğan’ı Beştepe’ye gömmek. (Hatta olabiliyorsa Cumhurbaşkanlığı’ndan indirmek ve Yüce Divan’a yollamak.  Başbakan Davutoğlu’nu müsait bulsalar, utanmadan bu teklifi bile yapacaklar)

Kılıçdaroğlu “Rövanşist olmayacağız” diyor, AK Parti’nin Beştepe konusundaki kırmızı çizgilerine riayet edeceklerini söylüyor ama adamları aynı kanaatte değil. Her gece CHP’nin yandaş kanalı Halk TV’de toplaşıp, “Bizim bu Erdoğan’a bir şey yapmamız lazım” diyorlar.

Erdoğan’a yapabileceklerinin limitini, namlı CHP’lilerden Ersin Kalaycıoğlu şu şekilde ortaya koymuştu: “Onu yok sayalım...”

Nitekim “yok sayma” uygulamasının ilk örneği olarak, Erdoğan’a verilmiş yüzde 52 oyu küçümseyen, oy sahiplerini cehaletle suçlayan bir açıklama yaptı.

Daha net olsaydı (olabilseydi), “hiç profesörle çobanın oyu bir olur mu?” diyecekti ama son anda tuttu kendini. Profesör olduğunu hatırladı...

Dün gece televizyon kanallarını dolaşıyorum.

Halk TV’de çakılıp kaldım yine...

Çünkü adamım Ersin Kalaycıoğlu çıkmış, koalisyon ihtimallerini değerlendiriyor.

Kaçar mı?

Biraz izledim ama bir şey anlamadım.

Kalaycıoğlu, bir ara, “Bu şartlarda bir koalisyon ihtimali göremediğini” söyledi... (“Hangi şartlarda?” diye sormayın. Konuşmanın başına yetişemediğim için bilemeyeceğim.) 

Peki, hangi şartlarda koalisyon ihtimali görüyormuş?

Dediğim gibi, konuşmanın başına yetişemediğim için, olası ihtimalin ne olduğunu da öğrenemedim. (Muhtemeldir ki, “Erdoğan” diye geveleyip durmuştur. Çünkü, Kaaycıoğlu’nun ve genel başkanının Erdoğan’dan başka derdi yok.)

Konuşmacılardan biri, “Hiçbir şartta koalisyon ihtimali göremediğini, bu durumda erken seçimin daha yakın ihtimal olduğunu” söyledi.

Kalaycıoğlu (adamım benim), ne cevap verdi, biliyor musunuz?

Kendi sesinden dinleyelim (mealen): “Öyle erken seçim merken seçim yok. Hükümet kurulamadı, o halde erken seçime gidelim... Yok öyle... Erken seçim için bizim di şartımız var. Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi de yenilenecekse, biz CHP olarak erken seçime evet deriz...”

Bundan sonrası için yorum yapmayayım izninizle.

Kırıcı olmak istemiyorum.

Hayır, Ersin Kalaycıoğlu’nun saygınlığını gözettiğim için değil.

Kendi saygınlığımı gözettiğim için...