Mesleðimiz “siyaset yorumculuðu...” Bütün partileri, bütün aktörleri, bütün siyasi aktiviteleri izlemek ve oradan siyaset adýna sonuç çýkarmak...
Ýþimiz bu!
Size bir itirafta bulunmak istiyorum:
Ülkenin son 40 yýlýnýn dökümünü (siyasi kýrýlmalarý ve aktörleriyle birlikte) gözüm kapalý yapabilirim. 30 yýldýr meslekle iþtigal ediyorum. Çok olay yaþadým. Çok adam gördüm. Siyasi tarihimizin en büyük kýrýlmalarýna (darbeler, muhtýralar, kaos, iç savaþ, vs...) tanýk oldum... Ama böyle bir dönem yaþamadým, böylesine “boþ beleþ” bir adam görmedim.
Kimden söz ettiðim sýr deðil.
Kemal Kýlýçdaroðlu’ndan söz ediyorum. Ki bugüne kadar hakkýnda yazýlanlar, bundan sonra yazýlacaklar onu ve týynetini anlatmaya yetmeyecektir. Hangi aðýr yakýþtýrmalarda bulunursanýz bulunun, söyledikleriniz hafif kalacaktýr.
Muhalifin akýl saðlýðý yerinde ve vicdanlý olaný evladýr.
Bir oturuþta kýrk yalan birden söyleyen, yalan söylemeye utanmayan, ortaya çýkarýlmýþ yalanlarýnýn cezai ve ahlaki sorumluluðunu taþýmayan, buna raðmen “müddei” pozisyonunu sürdüren ve sürekli “alacaklý” gibi davranan bir adam...
Böylesi yüzyýlda bir gelir...
Bu da CHP’ye nasip oldu...
Dün grup konuþmasýný dinledim... Ýþi gücü býraktým, sadece Kemal Kýlýçdaroðlu’nun anlatacaklarýna odaklandým. Siyasi muarýzý olsaydým herhalde çatlardým.
Uzun uzadýya ne söylediðini, hangi yalanlara tamah ettiðini anlatmayacaðým...
Mesela, “Bu yýl yoksulluktan okula baþlayamayan iki milyon çocuk” yalanýný sürdürdü ki, artýk bunlar Kýlýçdaroðlu’nun vaka-yi adiyeden davranýþlar...
Herhalde bu rakamý nasýl elde ettiðini, hangi verilerle konuþtuðunu açýklayacak, o iki milyon çocuðu eðitim hakkýndan mahrum býrakanlarý (yani iktidar sahiplerini) utandýracaktýr.
Hayýr, elbette böyle bir þey yapamayacak.
Elbette o rakamý nasýl elde ettiðini açýklayamayacak.
Elbette iddiasýný kanýtlayamayacak.
Çünkü öyle bir rakam yok!
Maksat “çamur” olsun.
Ýddia ve beceri sahibi bir insan olarak Kýlýçdaroðlu çamur siyasetinin gereðini yerine getirecektir. Ve elbette þaþýrtmayacaktýr.
Þaþýrdýðýmýz nedir peki?
MHP lideri Devlet Bahçeli dün grup konuþmasýnda “erken seçim”den söz etti ve Ankara birden hareketlendi. Bugün yapýlacak Erdoðan-Bahçeli görüþmesinde Bahçeli’nin teklifi ele alýnacak ve siyasî þartlar elverirse “belki de” erken seçime gidilecek.
Bunu bugünden konuþmak erken...
Ýkili görüþmeden çýkacak kararý beklememiz gerekiyor.
Bahçeli’yi “erken seçimi” dillendirmeye icbar eden zorunluluklar (nelerse onlar) “muhalefet cephesi”nin (yani CHP’nin) davranýþlarý ve yönelimleriyle irtibatlýdýr diye düþünüyorum. Çünkü eline mikrofonu alan CHP’li, “bu yýlýn çok sýcak geçeceðini” söylüyor.
Buna resmileþmemiþ “Kandil Ýttifaký”ný ve seçim konusunda hiçbir hazýrlýk yapmayan, Cumhurbaþkaný adayýný bile belirlememiþ CHP’nin temellük ettiði provokatif siyaset dilini eklerseniz, tablo kendiliðinden ortaya çýkacaktýr.
Soru þu:
CHP’nin “hazýrlýksýzlýðý” bir “beklenti”yle mi alakalý?
Bu “beklenti” nedir?
17/25 Aralýk ya da 15 Temmuz gibi bir þey mi?
Grup toplantýsý çýkýþýnda Kýlýçdaroðlu’na erken seçim soruldu. O da hiç telaþ etmeden, “Bunlarý göndereceðiz, bunlarý sandýða gömeceðiz” filan gibi sade suya tirit laflar etti.
Bir gazeteci de çýkýp sormadý: “Hangi müktesebatýnýzla, hangi becerinizle, hangi adayýnýzla?”
Ben de diyorum ki, mevzun “yalanlarý” ve “hazýrlýksýzlýðý” CHP tabaný tarafýndan sürekli ödüllendirilen “kafadan maðlup” Kýlýçdaroðlu yine bir yerlerden “sufle” mi aldý?