Cumhurbaþkaný Erdoðan dün, “Anadolu hem medeniyetlerin beþiði hem mezarlýðýdýr” diye devam eden cümleleri peþ peþe kurduðunda Birinci Dünya Savaþý’nda Ermeni Komitacýlarýnýn yaptýklarý ile PKK terör örgütünün mahiyet benzeþmesini hatýrladým.
Size o dönemde yaþanmýþ bir olayý birebir anlatmak için sözü burada Nazým Ören’e býrakýyorum:
“Birinci Cihan Harbi baþladýðý zaman Meclis-i Mebusan’daki Türk ve Ermeni mebuslardan þark istiklâlleriyle alâkalarý bulunanlar toplandýlar. Ýttihat ve Terakki Fýrkasý namýna benimle Bahaeddin Þakir’i, Ermeni mebuslarýndan Erzurum mebusu Karakin Pastýrmacýyan ile Van mebusu Vartekes’i Erzurum’a gönderdiler.
Bu sýralarda Rusya bir beyanname neþretti. Bunda, Osmanlý Devleti, harbe girdiði takdirde Ermenilere istiklâl verileceðini, bütün þark istiklâllerinin Ermeni devletine mal edileceðini vaat ediyordu.
Ermeni çeteleri evvela Van’da sonra Muþ’ta tecavüze geçtiler. Ermeni gazetelerinin aðzý deðiþti. Ýstiklâlden, Ermeni lisanýnýn resmi dil olarak tanýnmasýndan, þark vilayetleri vali, mutasarrýf ve kaymakamlarýnýn Ermeni olmasý lüzumundan, hatta jandarma ve polislerin bile Ermenilerden olmasýndan bahsetmeye baþladýlar.
Bir gün yine bir müzakere çýkmaza girmiþti. Kongreden bir ricada bulundum:
Türkçe gazeteler gibi Ermenice gazetelerin de kongre sonuna kadar mutedil bir lisan kullanmalarýnýn lüzumundan bahsettim. Erzurum mebusu ve Taþnak Komitesi Reisi Karakin Pastýrmacýyan müstehzî bir edayla, “Bu nasýl teklif... Koca bir milletin aðzýný tutabilir miyiz” dedi.
Ben Karakin’e cevap vermedim. Fakat Erzurum Ýttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin bu kongreye murahhas olarak gönderdiði Mevlüt Aða atýldý. “Sinirleri biraz yatýþtýrmak için halü maslahata uygun gördüðüm bir masalý anlatacaðým. Ýsteyen güler, isteyen düþünür” dedi.
‘Bir gün bir ilkbahar günü develerden, atlardan, katýr ve eþeklerden ibaret büyük bir kervan, gelip çamurlu ve dik bir yokuþa dayanýr.
Dinliyorsun deðil mi Karakin Efendi...
Biri deve biri de eþek iki hayvan hariç, diðerleri yüklerini tepenin baþýna çýkarabilirler. Yalnýz bu iki hayvan, ayak direr. Deve ile eþeði býrakýp giderler. Ertesi sabah eþek ve deve gözlerine yolun kenarýndaki taze bahar otlarý iliþir. Beþ gün on gün yerler. Eski hallerinden daha sýhhatli hale gelirler.
Baþka bir gün gene büyük bir kervan yokuþu çýkmaya baþlar. Çýngýrak sesleri, bizim deve ile eþeðin kulaklarýna kadar gelir. Eþek duramaz, deveye sokulur. “Deve kardeþ der, benim keyfim yerine geldi, anýracaðým.”
Deve “Aman kardeþ” der, “Sakýn öyle bir þey yapma. Ýçinden gelse bile kendini tut.”
Dinliyor musun Karakin Efendi?
Deve daha yalvarmasýný bitirmemiþ ki eþek üst perdeden anýrmaya baþlamýþ.
Kervancýlar hemen koþup eþekle deveyi yakalamýþ, yüklerini bunlara yüklemiþler.
Fakat eþek, hem ham hem tavlý olduðu için yokuþu çýkarken yorulmuþ. Bunun yükünü alýp deveye yüklemiþler. Fakat eþek yine yürümemiþ. Mekkareciler bu gösteriþli eþeði orada býrakmaya kýyamamýþlar. Eþeði de devenin üstüne yüklemiþler.
Dinliyorsun deðil mi, Karakin Efendi...
Kervan bir uçurumun kenarýndan geçerken artýk tahammülü kalmayan deve, sýrtýnda keyif çatan eþeðin yüzüne bakmýþ, “Eþek kardeþ, ben oynayacaðým.”
Eþek, “Aman deve kardeþ” demiþ. “Sen oynarsan ben þu uçurumlara yuvarlanýr parça parça olurum. Aman ha” demiþ.
Deve, “O kadar yalvarmama raðmen sen beni dinlemedin, anýrdýn. Neticede ben bu hale geldim. Sen de sýrtýmda keyif çatýyorsun. Ben de seni dinlemeyecek oynayacaðým” demiþ.
Deve zýplamaya baþlamýþ ve eþek uçurumdan aþaðýya uçup parça parça olmuþ.”
Mevlüt Aða sözüne devamla, Karakin Efendi’ye dönüp, “Koca bir milletin aðzý tutulmaz da ondan daha koca bir milletin kulaklarýna kurþun mu akýtýlýr? Daha ne istiyorsunuz? Meþrutiyetin ilanýndan bugüne kadar keser hep sizin tarafýnýza yonttu” diye sözlerini tamamladý.
(Nazým Ören, Þark Ýstiklâllerimiz Sahnesinde Yakýn Tarihin Dersleri, Iþýl Matbaasý, Ýstanbul. Tarihsiz)
Okuyucuya Not: Bugünün PKK terör örgütü ile o günün Ermeni komitacýlarý arasýnda ne fark var? Bütün yükü bu millete yükleyip keyif çatanlarýn bir bedel ödemesi gerekmiyor mu?