Ermeni meselesinde doðrular ve yanlýþlar

1915 olaylarý insanlýk namýna baþýmýzý öne eðdirmesi gereken türden olaylardýr. Maalesef hem Türkler hem de Ermeniler açýsýndan... diye yazmýþtým birkaç sene önce, yine bir “24 Nisan” yýldönümünde. O gün bugündür deðiþen bir þey yok. Yine herkes kendi siyasî pozisyonuna veya esen rüzgâra göre bu konuda “fikir” açýklamaktan geri durmuyor. Tarihi realiteler kimsenin duruþunu deðiþtirmeye yetmiyor. O yüzden ben de söyleyecek yeni bir þey bulamadýðýmdan, kusura bakmazsanýz, Batýlýlarýn “kendinden alýntý” dedikleri þeyi yaparak daha önce yazdýklarýmýn ikinci baskýsýný sunacaðým:

 

Osmanlý Devleti’nin yedi düvelle savaþ halinde olduðu yýllar... Osmanlý ordusu sekiz ayrý cephede savaþýyor. Kafkasya’da, Sina’da, Yemen’de, Galiçya’da... Çanakkale cephesinde dünya tarihinin en kanlý savaþlarýndan biri yapýlýyor.

Ýþte bu günlerde Osmanlý devletine sadakatleri dolayýsýyla geçmiþte “Millet-i Sadýka” diye anýlan Ermeniler arasýnda “baðýmsýzlýk” fikri yeniden su yüzüne çýkýyor. Esasen on dokuzuncu yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren patlak veren Ermeni ayrýlýkçý hareketi 1908 Meþrutiyeti’nin getirdiði geniþ hak ve özgürlükler dolayýsýyla bir ölçüde durulmuþ ve legalize olmuþtu. (...) Ýttihatçýlar Osmanlý’yý oluþturan bütün unsurlarý bir arada tutacak formül olarak Fransýz Ýhtilali’nin “Özgürlük, Eþitlik, Kardeþlik” ilkelerini esas alma taraflýsýydýlar. Baþta Ermeniler olmak üzere “daha fazla hak” talebi olan etnik unsurlar bu formüle evet diyerek 2. Meþrutiyet Meclis-i Mebusan’ýnda bir araya gelmiþlerdi. Ýttihat Terakki hükümetlerinde Ermeni bakanlar bile vardý. Ne var ki savaþ baþlayýnca her þey deðiþti. Ermeni isyanlarý yeniden patlak verdi.

Çünkü ne yazýk ki Ermeni aydýnlarý “fýrsat bu fýrsattýr” diye düþünüyorlardý. Çok da haksýz deðillerdi aslýna bakarsanýz. Osmanlý Devleti çok yakýnda bir tarafta Çanakkale’de dünyanýn en güçlü donanmasýna karþý, öbür tarafta Kafkasya cephesinde dünyanýn en güçlü kara ordularýndan birine karþý savaþmak zorunda kalacaktý. O hengâme içinde ne yapabilirlerse yapmalýydýlar.  

 

Bu doðrultuda Anadolu’da komiteler kuruldu; düðmeye ise Ýstanbul’dan basýldý. Kanlý eylemler birbirini izledi. 24 Nisan’da tutuklanan Ermeni gazeteci, siyasetçi, rahip vs. iþte bu isyan komitelerinin kurucularý ve yöneticileriydi. Katliamlarýn planlayýcýlarýydý. Kusura bakmayýn, ama 24 Nisan’ýn anlamý bu adamlarýn tutuklandýðý gün olmasý.

Maraþ Zeytun’da, Muþ’ta, Van’da ve baþka merkezlerde yaþanan katliamlarýn bilançosu çok kanlýdýr. Þimdi AK Parti Genel Baþkan Yardýmcý olan Hüseyin Çelik, memleketi Van’da yaþananlarý o günleri gören yaþlýlarýn tanýklýðýyla “Görenlerin gözü ile Van’da Ermeni Mezalimi” isimli belgesel kitapta anlatýr. Yaþananlar o kadar yürek burkucu, o kadar vicdan kanatýcýdýr ki insanlýðýndan utanmak istemeyenlerin okumasýný tavsiye etmem.

Buna mukabil tehcir sýrasýnda Ermenilere reva görülen cinayetlerin kan donduran soðukluðu var... Tehcir sýrasýnda Ermeni kafilelerine yapýlan saldýrýlarda katledilen korunmasýz ve masum insanlarýn dökülen kaný var...

Ermenilere yönelik bu katliamý “Van’daki, Bitlis’teki, Sivas’taki katliamlarýn intikamýný almak için yaptýlar” diyerek gerekçelendiremeyiz. Tek bir gerekçe var, o da insanlýðýmýzdaki eksiklik.

Dolayýsýyla 1915 olaylarýný “Sizinkiler bizimkilerden daha fazla cinayet iþledi” veya “biz haklýydýk, siz haksýz” þeklinde bir tartýþmanýn konusu yapmak, “insanlýðýmýzdaki eksik” konusunda iki tarafýn da derdine bir deva getirmez.

1915 olaylarý hakkýnda bir fikrinizin olmasý için o gün neler yaþandýðýný bilmeniz de icap eder. En azýndan ben onu beklerim 24 Nisan’ýn yýldönümünde ezbere laflar edenlerden.