Ernest Renan’ýn gözüyle Kürt sorunu

Köþemde göreceðiniz fotoðrafta Mesut Barzani, üç evladýný IÞÝD’e karþý mücadelede kaybeden bir annenin elini öpüyor. Erbil’in (Hewlêr) Soran ilçesinden olan üç genç, Zumar ilçesinin kurtarýlmasý sýrasýnda þehit düþtüler. Peþmergelerin kazandýðý baþarýlardan sonra gerçekleþen bu ziyaret sýrasýnda  Barzani, acýlý anneye þunu söyledi: 

- Zafer kazanýlmadan gelemezdim!

Evlatlarýný ‘zafer’ sýrasýnda kaybeden anne de þunlarý söylemiþ:

- “Evlatlarým Kürt milleti ve Kürdistan için þehit düþtü. Kürdistan’ýn ve senin selametin her þeydir. Kürdistan’ýn bütün peþmergeleri benim evladýmdýr.”  

***

Dünya milletlerini, son iki yüzyýldýr, ‘ulusal plebisitlerini’ yani bir millet olarak hayatlarýný, toplumsal düzenlerini,  þehitlik, fedakarlýk ve düþmana karþý kazanýlan zaferlerle her gün yeniden kuran, inþa eden milletler ve bu deðerlerden hýzla uzaklaþmýþ, baþka deðerlerle meþgul olan milletler olarak ikiye ayýrmak çok yanlýþ olmayacaktýr.  

Kürtler birinci kategoriye girer. Þehitlik, zafer, mücadele, baðýmsýzlýk gibi kavramlar Kürtler’in hem ulusal hem siyasi hayatýnda belirleyici bir role sahip.

Renan’ýn, 19. Yüzyýlda, ‘Ulus her gün yapýlan bir plebisittir’ þeklinde ifade ettiði görüþ, aradan iki yüzyýl geçmiþ olmasýna raðmen bugünün dünyasýnda çok belirgin olarak ve belki de en çok, Kürtler için geçerlidir.

Dünyanýn neresinde yaþýyor olursa olsun, bir Kürt, ‘ulusun bir parçasý’ gibi hissetmek, bu anlamda her gün yaþanan plebisitin pasif bir seyircisi deðil, aktif bir aktörü ve inþa edicisi unsuru veya inþaya katký sunan bir bireyi olmak ister.  

Sessiz çoðunluðun bir parçasý, bir unsuru olarak yaþan her Kürt’ün moral deðerlerinde ve tahayyüllerinde, belleðinin ta derinliklerinde, sonuçlarýný, sebeplerini, ister onaylasýn ister onaylamasýn,

- Son otuz yýlýn silahlý mücadelesi ve bugün yarattýðý sonuçlar,

- Hewler’de bir federal statünün elde edilmiþ olmasý,

- Ýran’da cezaevlerinde idamý bekleyen yüzlerce Kürt siyasetçi aydýn ve insan haklarý aktivistinin daraðaçlarýnda sona erme ihtimali çok güçlü hayatlarý,

- Çözüm süreci, Kandil ve Abdullah Öcalan’ýn geleceði,

- Kobanê  direniþi, Rojava’nýn geleceði, Þengal’in iþgal edilmesi ve bu yüzyýlda Kürt kadýnlarýnýn köle gibi alýnýp satýlmasý,

-Kürdistan’ýn sahip olduðu enerji kaynaklarýnýn hak ettiði deðeri bulmasý gibi konular,  önemli bir yer tutar.

***

Renan’ýn sözünü ettiði ulusal plebisiti Kürtler her gün kendi içlerinde ve vicdanlarýnda bu çerçevede yaþar ve yaþatýrlar.

Kiþisel kanaatim bana þunu gösteriyor ki, Kütler bu ulusal plebisiti yaþamaya ve her gün tecrübe etmeye devam ettikleri sürece, Türkiye’de ve Ortadoðu’da Kürt ulus sorununun çözümünde en ideal gibi görünen çözümler, hep eksik hep yarým kalacak ve Kürt milliyetçiliði kendi düþmanlarýnýn çeþitli provokasyonlarýna açýk bir halde varlýðýný sürdürmeye devam edecektir.

Burada ve arka bahçemizde, çözüme giden yol, Kütlerin ulusal psikolojisini, bu psikolojinin iki yüz yýl boyunca biriktirdiði maðduriyetleri ve yenilgileri, uðranýlan ihanetleri;  bütün verileri ve sonuçlarýyla iyi okumak ve iyi hesap etmekten geçiyor.

Kürt siyasetinin çeþitli aktörleri zaman zaman soðuk savaþ döneminden kalmakla itham edilir ve eleþtirilir.

Bu eleþtirinin haklý yanlarý olmakla beraber, sorun bu siyasi aktörlerin deðiþime direnmeleri ve soðuk savaþ döneminin politikalarýna saplanýp kalmalarýndan ziyade, asýl sorun, bu politikalarý mümkün kýlan Kürt ulus sorunu dediðimiz sorunun bugünkü halini, iki yüzyýl öncesinde ulus-devletler çaðýnda tutan koþullardadýr.

Eðer bir toplum, bir millet iki yüzyýl boyunca her tarihi çýkýþ ve geliþme aþamalarýnda, dünyanýn yeniden kurulduðunun ilan edildiði bütün dönemlerde, yenilgiye uðradýðýný ve maðdur edildiðini düþünüyorsa, bu düþünce ve bu psikolojiye iyi gelecek politikalarý uygulayan partiler, þiddet temlinde siyaset yapsalar dahi, halkýn desteðini almaya devam edeceklerdir.

1984’te Eruh ve Þemdinli basýlarak baþlayan Türkiye tecrübesi bu gerçeði dün ve bugün yaþadýðýmýz bütün pratikleri itibariyle doðrulayan bir tecrübe olmuþtur ve olmaya da devam etmektedir.

***

Filistin’i hatýrlayarak þu tespiti yapmak yanlýþ olmaz sanýrým:

Dünyanýn bildiðim kadarýyla, 19. Yüzyýldan 21. Yüzyýla taþýnan ve hala çözüm bekleyen baþka bir ‘ulusal sorunu’ bulunmuyor. Bu iki yüzyýl içinde, Ortadoðu’da çoðu baþarýsýz ve kanlý birer tecrübeye dönüþen (Irak ve Suriye) çok sayýda devlet kuruldu. Ýki dünya savaþý yaþandý, sýnýrlar iki kez deðiþti. 1917 Ekim Devrimi oldu. Sovyetler Birliði daðýldý. Soðuk savaþ baþladý ve bitti. AB birliði kuruldu. Dünya soðuk savaþ yýllarýnda bir nükleer felaketin eþiðinden döndü. Berlin duvarý çöktü. Dünyada büyük bir deðiþim yaþandý. Yüze yakýn rejimin niteliði deðiþti. Ama Kürtler bütün bu süreçlerden yenilgi psikolojiyle çýktýlar. Dünyayý deðiþtiren geliþmelere millet olarak çok sevinemediler. Bunun yegane sebebi, dünyada bu kadar büyük deðiþimler yaþanýrken, paylarýna bir þeyin düþmediðini görmek ve hayal kýrýklýðý yaþama duygusuydu.

Ýki yüzyýl içinde, iki kez, Kürtler’in yaþadýðý coðrafya dört devlet arasýnda bölündü ve Kürt nüfusu bu bölünmeye baðlý olarak, içinde kaldýðý devletlerin siyasi ve ekonomik süreçlerinin etkisinde kaldý. Ýnkar edildi, yok sayýldý.

Özgür iradeleriyle deðil, baþka devletlerin ve küresel aktörlerin savaþ ve barýþ dönemlerinde kendi aralarýnda yaptýklarý anlaþmalarýn sonucu olarak Kürtler’in siyasi, sosyolojik bölünmeleri ve çeþitli Kürt partilerinin kendi içlerindeki anlaþmazlýklarý ve iktidar kavgalarý, Renan’ýn ‘ulusal plebisit’ dediði þeyin Kürt Partileri bakýmýndan farklý düzey ve anlayýþta yaþanmasýna yol açýyor.

Ulusal plebisitin bir yanýnda Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve bu yönetimin en güçlü partisi KDP var.

Amacý ve ulusal perspektifi, Hewlêr merkezli fiili devlet yapýlanmasýný korumaktan ibaret. Bir çeþit Arap Kemalizm’i demek olan, Baasçýlýk’tan ideolojik manada hiç etkilenmedi ve saf bir milliyetçiliði temsil ediyor. 

Kürt ‘Ulusal plebisitinin’ bir diðer yanýnda kuþkusuz PKK var. KDP’nin tersine, ideolojisi hem  Baasçýlýktan, hem Türkiye siyasetinin beslendiði ana akým  ideoloji olan Ýttihatçýlýktan çok etkilendi. Kürdistan’ýn her parçasý için önerdiði model arasýnda zerre kadar fark yok. Suriye, Irak ve Ýran’da ne olacaksa, Türkiye’de de bu olsun istiyor. Tek parti, tek lider, tek siyasi program. Ulus yukardan aþaðýya kurulacak. Ama bu anlayýþ Kürt sosyolojisi ve halkýn talepleriyle, Türkiye’nin demokratik süreciyle derin bir çatýþma yaþýyor.

Öte yandan, PKK’yi analiz eden kimi Türk aydýnlarý, özellikle Ýslami kesimden gelenler, HÜDA-PAR ve PKK arasýndaki çatýþmalar üzerinden tehlikeli analizler yapmaktalar. Kýrk yýldýr ‘PKK’den kurtulmak’ için çareler arandý ama bu çarelerin hiçbiri çare olmadý. Kimi Ýslami aydýnlar HÜDA-PAR ve ümmetçiliði bir çare olarak gündeme getirmeye baþladýlar ki, bu yazýlarý okuduðumda içimden ‘Allah Türkiye’yi bu çareden korusun’ demek geçiyor. Çünkü bu ‘çarenin’ yol açacaðý yegane þey, Kürtler’in kendi aralarýnda adeta bir iç savaþa sürüklenmeleri ve herkesin, hatta olup bitenlere seyirci kalamayacak olan devletin, kendi þiddetine ve yeniden yenik düþmesidir.

Yarýn konuya devam edeceðim.