Eş iletişiminde üç temel mesele

Eşlerde hangi becerileri geliştirirsek sahiden yardımcı oluruz? Bu soruyu sık sık kendime soruyorum. Halk sağlığı bakış açısını kullanmak gerek diye düşünüyorum. Sağlık konusunda edindiğimiz pratik ve güvenilir bilgilerin benzerlerinin evlilik alanında kullanılmasına ihtiyacımız var.

Eşler arasındaki iletişim için üç temel mesele olduğunu düşünüyorum. Bunlar; “iki farklı bakış açısının meşruiyetini kabullenmek”, “eşini savunma ve saldırıya itmeyecek şekilde derdini anlatmak” ve  “eşin ne demeye çalıştığını anlayacak şekilde dinlemek” şeklinde.

***

İki farklı bakış açısının meşruiyeti: Olup biten tek bir olayın anlaşılması ve yorumlanması farklı olur. Bir yönetmenin aynı olayı farklı kişilerin bakış açılarıyla tekrar tekrar çekmesi gibi, eşler de aralarında geçenlere karşı kendi bakış açılarını oluştururlar. Bu durum eş terapilerinde oldukça bilinen bir hal olup “iki farklı gerçeklik” olarak adlandırılır. İki farklı gerçeklik hali meşrudur ve bir düzeyde kaçınılmazdır. 

Eşler arasında olup bitenlerin anlaşılması ve anlamlandırılması ne kadar yakın ise o kadar iyi, ne kadar uzak ise o kadar sorun denilebilir. Sonuçta olup bitenin anlaşılması konusunda oldukça farklı pozisyonlarda olmak uyum sağlamayı zorlaştırabilir.

Fakat iki ayrı kökenden gelen iki ayrı insanın, aynı marka iki fotoğraf makinesi gibi resmi aynı şekilde çekmesi imkansız. Zihin aygıtlarımız aynı model makinalar gibi değil. Üstelik anlamlandırma süreçlerine düşüncelerimiz kadar duygu ve ihtiyaçlarımız da katılıyor. Yanı bir düzeyde farklılaşmak kaçınılmaz.

“İki farklı gerçeklik algısı” eşin bakış açısına katılmasak bile onu kabullenebilmek ve ona saygı duyabilmek için gerekli. Böyle baktığımızda onu yanlış veya bozuk görmemiş oluyoruz. Eşi ve onun bakış açısını meşru ve kabul edilebilir görme imkanına ulaşıyoruz.

***

Eşini savunma ve saldırıya itmeyecek şekilde derdini anlatmak: Eşimize derdimizi nasıl anlattığımız ne anlattığımız kadar önemli. Eğer eşimizin kişiliğini eleştiren, aşağılayan, küçümseyen şekilde konuştuğumuzda onun bizi dinleme imkanı kalmaz. Ya savunmaya geçer ya da o da bize saldırır.

İletişim alanında çalışanlar kişilerin “ben diliyle konuşmak” diye adlandırılan beceriyi kazandırmaya çalışması tam da bu nedenledir. “Bana vakit ayırmadığına göre beni önemsemiyorsun. Sen zaten kimseyi dert etmezsin” demek farklı, “seninle yeterince beraber olamadığımda seni özlüyorum” demek farklı. İlk söyleme şeklinde eşimizin bizi incitecek bir cevap vermesi, davranışını değiştirmemesi ve ilişkide bir kısırdöngünün devam etmesi daha yüksek olasılık. İkinci söyleyiş şeklinde ise, eşin bizi duyması ve pozitif bir cevap verme olasılığı daha yüksek.

***

Eşin ne demeye çalıştığını anlayacak şekilde dinlemek: Bir kişinin psikolog olmaya yatkın olup olmadığını anlamak için onun hitabet yeteneğinden çok, dinleme yeteneğine bakmayı yeğlerim. Eşin derdini anlamaya çalışacak şekilde dinlemek eş ilişkisinin temeli. Eşin derdinin ne olduğunu anlamadan uygun ve yerli yerinde bir karşılık veremeyiz.

Eşimiz bir şey söylemeye çalışırken kafamızda ona vereceğimiz cevabı tasarlamak, altta kalmamaya çalışmak, kavga modunda olmak, anlamayı güç hale getiriyor. Eşin ne demeye çalıştığını anlamadığımızda da ona kendi derdimizi anlatma imkanımız kalmıyor.