Esad rejiminin ardından ortaya çıkan toplu mezarların büyüklüğü, tarihteki diğer büyük insanlık trajedilerini gölgede bırakıyor.
Şam yakınlarındaki Hüseyniye Mahallesi'nde, Esad rejimine ait toplu mezarlarda 100.000 ila 150.000 cesedin tespit edilmesi, rejimin insanlık dışı suçlarının boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu korkunç tablo, Almanya'daki Nürnberg toplu mezarında bulunan 1.000 iskelet ve Bosna'daki Srebrenica'da katledilen yaklaşık 8.000 kişi ile kıyaslandığında, Esad rejiminin suçlarının boyutunu akıl almaz bir şekilde ortaya koyuyor.
Suriye'de 2011 yılında başlayan halk ayaklanması, rejim tarafından ağır bir şekilde bastırıldı ve hızla iç savaşa dönüştü. Bu süreçte 7,2 milyon insan ülke içinde yerinden edilirken, 6,4 milyon Suriyeli yurt dışına mülteci olarak kaçmak zorunda kaldı.
Mart 2012- Mart 2013 yılları arasında en az 66.046 sivil, Mart 2013- Mart 2014 arasında ise 61.063 sivil hayatını kaybetti. Toplam sivil ölümlerinin %56'sı bu iki yılda gerçekleşti. Son 13 yılda Suriye'nin her bir bölgesi sivil kayıplara tanık oldu. Aynı dönemde yaklaşık 15.334 sivil işkence nedeniyle yaşamını yitirdi. Raporda ayrıca 222 kimyasal silah saldırısı belgelendi; bu saldırıların 217'sinin rejim tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor.
Esad rejiminin savaş sürecinde yalnızca insanlık suçları değil, büyük bir ekonomik enkaz da bıraktığı görülüyor. 2011 yılında 67,5 milyar dolar olan Suriye'nin gayri safi yurt içi hasılası, 13 yıl içinde yüzde 85 oranında küçülerek 9 milyar dolara geriledi. İhracatta yüzde 89, ithalatta ise yüzde 81 oranında azalma yaşandı. Suriye para birimi 270 kat değer kaybederken, ülkenin yeniden inşa süresi için en az 20 yıl gerektiği tahmin ediliyor. Savaşın ardından ekonomik çöküş, derinleşen yoksulluk ve uluslararası izolasyon, Suriye'nin toparlanmasını daha da zorlaştırıyor.
Bunun yanı sıra, Esad rejiminin korkunç insanlık suçları yalnızca toplu mezarlarla sınırlı değil. Sednaya Hapishanesi'nde binlerce mahkûm sistematik işkence, aç bırakma ve infazlara maruz kaldı. Uluslararası Af Örgütü'ne göre, bu hapishanede 2011-2015 yılları arasında 13.000'den fazla mahkûmun infaz edildiği tahmin ediliyor.
Suriye İnsan Hakları Ağı'nın (SNHR) yayımladığı rapora göre, Mart 2011'den bu yana Suriye'de gözaltına alınan en az 157.634 kişi, Ağustos 2024 itibarıyla hâlâ gözaltında veya zorla kaybedilmiş durumda. Bu sayı içinde 5.274 çocuk ve 10.221 kadın bulunuyor. Bu veriler, rejimin sistematik bir şekilde sivillere yönelik baskı ve zulüm politikası izlediğini açıkça ortaya koyuyor.
Toplu mezarların bulunduğu alanlarda çalışanların tanıklıkları, rejimin vahşetini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bir işçi, "İnsanların gözleri bağlanmıştı, alınlarında kurşun izi vardı. Cesetleri gördükten sonra eve geri döndüğümde asla iştahım olmazdı, günlerce yemek yiyemezdim." diye anlatıyor. Bir başka tanık, "Jimnastikçi bir kadının, spor kıyafetleri ile gömüldüğünü gördüm." diyerek dehşet anlarını paylaşıyor.
Cesetlerin gömüldüğü toprak, bir süre sonra tümsek oluşturuyor ve işçiler kokuyu engellemek için tekrar gelip kapatmak zorunda kalıyordu. Bu anlatılar, rejimin sistematik katliamlarının ve soykırım boyutundaki suçlarının insani ve çevresel etkilerini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Hüseyniye'deki toplu mezarlar, Sednaya Hapishanesi'ndeki işkenceler, gözaltına alınan ve zorla kaybedilen binlerce kişinin durumu, Esad rejiminin insanlık tarihine kara bir leke olarak geçtiğini kanıtlıyor. Kimyasal saldırılardan ekonomik çöküşe kadar uzanan bu trajedi, Suriye halkını tarihsel bir yıkımla karşı karşıya bırakmıştır. On binlerce sivilin yaşamını yitirdiği, milyonların yerinden edildiği ve ülkenin altyapısının tamamen tahrip olduğu bu süreç, uluslararası toplumun derhal harekete geçmesi gereken bir insanlık krizidir. Suriye'nin yeniden toparlanması için yıllar sürecek bir çaba ve küresel dayanışma şart.