Suriye krizinin aktörleri belirginleþip de, krizin oldukça kanlý hale geldiði ilk günden itibaren iki unsurun grafiði sürekli paralel seyretti: Esed ve ‘devrim karþýtý’ bir hareket olarak var olan DAÝÞ. Her ikisi de ayný anda yükseliþ ve iniþ dönemleri yaþadýlar. Bugün de benzer bir durum söz konusu. Esed ekseninin (Rusya-Ýran-Hizbullah-Þii milisler ve PKK/PYD) yükseliþ trendinden ya da tarifini kendilerinin de yapamadýðý ‘bir zaferden’ en az onlar kadar umutlu olan diðer bir aktör de, bizzat DAÝÞ’in kendisi.
Sahada bir gerçek olduðu kadar, ‘krizin kurgu odaðý’ hâline de getirilen DAÝÞ, Esed eksenini aþarak Amerika’nýn da sorunla muhataplýðýný þekillendiren aktör konumuna oldukça bilinçli bir þekilde oturtuldu. Tam da bu sebepten dolayý, DAÝÞ’in olmadýðý bir Suriye tartýþmasý bile yapamamaktalar. Cari durumdan nasýl bir netice çýkarsa çýksýn, Esed ekseni ve Amerika açýsýndan bugünkü pozisyonlarýný kabaca korumalarýnýn yegâne ön þartý, DAÝÞ’in varlýðýna dönüþmüþ durumda.
Adeta DAÝÞ’siz bir Suriye’yi bugün de, yarýn da tahayyül etmek bile istemiyorlar. Zira Rus-Ýran iþgalinin rahatsýz edilmeden sürmesi, Baas rejiminin Suriye enkazýnýn üzerinde büyük ölçüde halksýz bir tabela yönetimi olarak devam etmesi, PKK/PYD’nin meþruiyet transferiyle ayakta tutulabilmesi ve Amerikan/Batý siyasetsizliðinin devam edebilmesinin tek çaresi olarak DAÝÞ’in de bu farklý aktörlerin kendi aralarýndaki gelgitleri aþmayan bir gerilim düzeyinde varlýðýný sürdürmesine baðlý. Ezcümle, Esed ekseninin kazanmasý da, DAÝÞ’in kaybetmesi de tam anlamýyla birbirine baðlanmýþ durumda.
Yukarýdaki ‘kaba olduðu kadar hassas olan dengenin’ en son olacaðý þey ise sürdürülebilirliðidir. Çünkü bütün bu pozisyonlarýn korumak zorunda olduðu bir baþka dinamik de, DAÝÞ meselesinin iyi-kötü Suriye-Irak eksenini fazlaca aþmayacak bir çarpan düzeyinde tutulurken, farklý ve yeni bir damarýn da nüksetmesinin engellenmesidir.
Öncelikle, DAÝÞ’in bu denli odaða dönüþtürüldüðü bir düzlemde en son gerçekleþecek þey, jeopolitik bir ihata olacaktýr. Suriye’de Esed ekseni dýþýndaki aktörlerin bu denli sýkýþmadýðý dönemlerde bile DAÝÞ’in sirayet etkisi bölgesel olarak güçlenmiþken, muhalefetin ve geniþ Sünni kitlelerin kaybedeceði senaryoda neler olacaðýna dair bir tahminde bulunmak hiç de zor deðildir.
Benzer þekilde, ortadan kaldýracaklarýný düþündükleri Suriye muhalefeti ve baðlantýlý olarak milyonlarca Arap-Türk-Kürt kitlenin sebep olacaðý birçok krizin yanýnda, hiçbir yer deðilse bile ‘Irak tecrübesinin’ bize gösterdiði gibi yeni radikalleþme dalgasýnýn ortaya çýkaracaðý örgütler olacaktýr. Baþka bir ifadeyle, ne Irak’ta ne de Suriye’de örgütlerin ortadan kalkmadýðý, sadece format deðiþtirerek yeniden sahneye çýktýðý gerçeði kendisini tekrarlayacaktýr.
Esed ekseni sadece DAÝÞ’in varlýðý ile meþruiyet devþirme noktasýnda da deðil. Ayný zamanda muhalefetsiz bir Suriye’nin ‘Baas rejimi kisvesi altýnda’ iþgalinin sürdürülmesinin hem ön þartý olarak hem de rasyonalize edilebilecek çerçevesi olarak da DAÝÞ’i görmektedir. Üstelik, 2013 sonrasýnda oldukça konforlu bir düþmanlýkta test edilmiþ bu tecrübenin sürdürülebilir olduðuna inanmaktadýr. Özellikle, Amerikan seçimlerinin olacaðý 2016’da pasifizmin çok daha derinleþeceði hesaplarýný da yapýnca, ‘DAÝÞ’li bir çözümün’ bölgeye ve dünyaya dayatabileceklerini düþünmektedir.
Son tahlilde, Esed rejiminden çok DAÝÞ’i (ve kurgusunu) ayakta tutmak zorunda olan bu yaklaþým, kýsa vadede belli sonuçlar alabilecek olsa da, orta ve uzun vadede çok daha büyük bir krize davetiye hazýrlamaktadýr.