Eşit olmayan şartlarda cumhurbaşkanlığı seçimi!

Kazanma umudun neredeyse yok denecek kadar az olan bir yarışa girmek zorunda olmak ne kadar zor ve psikoloji bozan bir durum değil mi?  Cumhurbaşkanlığı seçimlerine çatı aday olarak kendi ideolojini temsil etmeyen biriyle start vereceksin, yüreğin kan ağlayarak çıkardığın adayını başta senin kendi tabanına kabul ettirmekte zorlanacaksın, son seçimlerin tamamında tahminleri tutan 4 büyük araştırma şirketinin yöneticilerinin senin çatı adayının Erdoğan karşısında hiçbir şansının olmadığı yorumlarını kulaklarınla daha yarışın başında işiteceksin. Bütün yolları denediğiniz halde Erdoğan’a karşı hepsinde de kaybettiğin seçimlerden sonra bir kez daha kaybedecek olmanın eşiğinde bulunacaksın. Umudun olmayınca da sonuç aleyhine sonuçlanmadan önce oyun bozanlık argümanı geliştirmek için arayış içerisine girmek gerekecek ki, yenilgiyi mazerete dayandıracak bir sözünüzün olması gerekecek. Çünkü şimdiye dek hiçbir seçim mağlubiyetinin ardından, “biz yanlış yaptık, milletin beklentisini karşılayamadık. Başarısız olduk o sebeple partimizi başarıya taşıyacak başka arkadaşımıza koltuklarımızı devrediyoruz” diyemediniz. Başarısızlığınızı kabul etmemekle birlikte asılsız mazeretlerin arkasına sığındınız.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu siyaset sahnesine sürenlerin yeni mazeretleri, “eşit şartlarda yarışamıyoruz. Erdoğan devletin imkanlarını kullanarak kampanya yürütecek. Partisinden derhal istifa etmeli. Anayasada böyle bir gerekçe yer almıyor ama etik olmaz. İstifa et karşımıza çık ey Erdoğan” diyorlar. Sanki kendileri sürekli etik olan siyaseti yapıyorlar ya. Çok demokrat siyaset yürütüyor, halkın iradesine saygı gösteriyorlar ya. Anayasa da yeri yok tamam ama etik olması için istifa etmen gerekir diye yaygara çıkartıyorlar bugünlerde.

Haklılar aslında 10 Ağustos seçimlerine hiç eşit şartlarda çıkmıyorlar!  Şartlarının eşit olmadığı düşüncelerinin altına tereddütsüz imzamı atarım. Başta Erdoğan siyasetin dilini iyi bilen ve kurumsal seçim çalışmalarının neticesini bundan önceki 8 seçimde almış bir cumhurbaşkanı adayı iken kendi adayları siyasetin dışından biri. Erdoğan denenmiş ve neler yapabileceği az çok tahmin edilebilen bir adayken, kendi adayları tanınmayan ve denenmemiş biri. Şartlar hiç eşit değil görüyor musunuz! Erdoğan meydanlarda konuştuğu zaman 100 binleri toparlayabiliyorken, kendi adayları ziyaret ve salon sohbetleriyle kampanya yürütmeye karar vermiş. Burada da şartlar eşit değil!  Erdoğan Gezi olayları, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını savuşturmayı başarmış ve 30 Mart yerel seçimlerinden zaferle çıkmış karizmaya sahip adayken, kendi adayları siyasete yeni yeni ısınmaya başlayan hazırlıksız bir aday. Siyasette bir geçmişi olmadığı için yaptıklarını değil yapacaklarını anlatacakken, Erdoğan’ın 12 yılda yaptıkları bundan sonraki yapacaklarını destekler nitelikte olacak. Eşit olmayan şartlar burada da ortaya çıkıyor! Erdoğan Türkiye’nin bütün coğrafyalarından oy alabilme potansiyelini yakalamış, yapmış olduğu siyaset tüm coğrafyalarda karşılık bulmuşken, İhsanoğlu ülkenin belli coğrafyalarına sıkışmış partilerin adayı olarak eşit olmayan şartlarda yarış verecek. Bu da büyük haksızlık çatı adayı için! Adayları İhsanoğlu memleketi Yozgat’tan kampanyasına start vermişken, Erdoğan “Benim Cumhurbaşkanı adayım Tayyip Erdoğandır” pankartlarını ilk defa Yozgat’ta asmıştır. Şartlar zaten eşit değilken bu da nerden çıktı diyorsunuz değil mi? En önemlisi de, çıkarttıkları adayla tarih boyunca CHP’nin adam yerine koymadığı muhafazakar kitleden oy almayı hedeflemişken, bu kitlenin her operasyondan sonra Erdoğan’ın yanında daha da kenetlenmiş ve kopma ihtimali olmayan bir kitle olması şartların en ağırını taşıyor olması. Bu eşit olmayan şartlar sayfalar dolusu yazsak bitmez. Eee bu olumsuz şartlarda nasıl kampanya yürütüp de seçim kazanacağız diyorsunuz değil m?Haklısınız vallahi ne diyebiliriz ki!

Ama bu olumsuz şartları siz oluşturmadınız mı yıllardır?Dış güçlerin ve  vesayetçi anlayışların peşine takılıp, bu ülke insanını kendinize küstürmediniz mi? Bir projeyle gösterdiğiniz adayla yıllardır yıprattığınız insanların öyle hemen gönüllerini alacağınızı düşünmüyorsunuzdur umarım. Toplumun hafızası öyle zannettiğiniz gibi formatlanmıyor bilesiniz. Türkiye insanı kendisine yapılan en ufak bir iyiliği de kötülüğü de iyi bilir. Çok kötülük ettiniz, çok yıprattınız, çok ezdiniz, çok rencide ettiniz bu ülke insanını. Gerçekten şu durumda şartlar hiç eşit değil!  Sizi de anlıyoruz ama yapacak bir şey de yok. Doğru, kazanma ihtimaliniz inanın hiç yok üzgünüz.