Eski Aziz’e yeni Yıldırım

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım; bir yıl cezaevinde kalıp çıktıktan sonra, artık eskisi gibi olmadığının kolay görünür işaretlerini vermeye başladı. Cezaevi öncesi çizdiği genel tabloda; hoşgörüsüz ve  gerektiğinden fazla otoriterdi. Gülmeyi bırakın, gülümsemesi bile yoktu.

Ama bir yıl cezaevinde yatış; Aziz Yıldırım’a yaşamı yeniden tanıma fırsatı sunmuş... Çekilen çilenin insanı olgunlaştırması gibi, hapis günleri de başkanın hayata bakışını olumlu etkilemiş...

Çevresi ile ilişkilerinde, tanımadığı kişilerle ilk temasında artık sevecen bir görüntü sergiliyor. Yüzünde hep masum bir gülüşün ışıltıları var. Dostlarının değerini daha iyi kavramış bir Aziz Yıldırım portresi çiziyor.

Allah bozmasın!

***

Özgürlüğüne kavuştuğu ilk günlerde; acil bir intikam planı devreye sokacağını sanmış, kuşkulanmıştım. Ama yanlış yola sapmadı. Ya da sapmak istese bile vazgeçti. Başkan şu andaki süreci iyi kullanır, agresif dönemine yeniden dönüş yapmazsa; geçmişteki Aziz Yıldırım antipatisini tarihe gömer. Böylelikle yalnız F.Bahçelilerin değil, başka camiaların da sevgisini kazanır.

Gereksiz hayal: Alex’siz F.Bahçe

Aykut Kocaman; Alex’in takım içindeki “Birinci acil ihtiyaç” konumunu devre dışı bırakmaya niyetliydi. Belki niyetinden gene vazgeçmedi ama, en azından artık dillendirmekten çekiniyor. Zaten bunu en baştan söylemek yanlıştı. Böyle bir düşüncesi olsa bile, bunu kimseyle paylaşmamalıydı. Lig içindeki uygulamalarından herkes zaten verilmek istenen mesajı alırdı. 

Oyuncusuyla açıkça zıtlaşmak, onu peşinen karşısına almak, topluma karşı Alex’in dönemini kapattığı imajını verdirmek; bir teknik direktör için yapılmaması gereken vahim hatalardan biridir. Bereket versin ki Alex; bu tür travmalardan kendisini korumayı bilen özgüven zengini bir futbolcu... Karşı tavır sergilemez. Üstelik oyununu da zenginleştirir.

Ayrıca Alex’in F.Bahçe’deki misyonunu tamamladığına asla inanmıyorum. Teknik dışı bir vurgulama olacak ama; hiçbir şey yapmasa bile, sahadaki varlığı yeter. Üstelik “Hiçbir şey yapamayacak” durumda da değil.

Ben kişisel olarak; sahada Alex olmayınca, sanki F.Bahçe’nin de F.Bahçe olmadığı kanısına kapılıyorum.

O, olmazsa olmazdır!

Anlayın artık!

Takımlarımız çok uzun yıllardır yurt dışında sezona hazırlık maçları yapıyor. Ama bir şeyi öğrenemedik. Bu maçlara bakıp hiçbir takım için ne “Çok iyi” ne de “Çok kötü” diyebiliriz.

Bu dönemde; sonucum kötü olması ile takımın kötü olması arasında genelde  doğru orantılı bir bağlantı olmaz. Skorların yanıltıcı olduğu en belirgin dönem, bu dönemdir.

Hiçbir hoca, hazırlık safhasında iyi futbol oynansın diye takımını sahaya sürmez. Çünkü şimdi zamanı değildir. Transferlerle değişen kadronun birbirine entegre olması, uyum sağlanması, görev paylaşımı zaman alır. Bu arada futbolsuz ve idmansız geçen tatil dönemlerinin getirdiği teknik kayıpların yeniden kazanımı da, öyle ha deyince olacak işler değildir.

Hazırlık maçları; tatil nedeniyle akamete uğramış bu tür teknik değerlerin yeniden ivme kazandırılması sürecidir. Bu süreçte hep iyi sonuçlar almış takımlar, sonradan hayal kırıklığı yaratabilir. Ya da hep kötü sonuçlar almış bir takım ligde şahlanabilir.

Eskişehirspor’a dikkat!

Es-Es’lerin İskoç takımına karşı aldığı 2-0’lık galibiyetteki oyunlarını çok beğenmedim. Ama “Takım oyunu” adına gelecek için umutlandım. Kadrosunu tek tek incelediğimde; sıkı bir ekip oluşturduklarını gördüm. Bana öyle geliyor ki, daha önce Bursaspor’un yaptığı çıkışın ikizine hazırlanıyorlar... Bu takım epey can yakar. Şimdilik “Şampiyon olur” diyecek cesaretim yok ama, nice şampiyon adayının yolunu keser.

Eskişehir’den vize almak zor görünüyor. Haberiniz olsun!