Eski bir heyecanýmýzý sizinle paylaþýyorum



Size þaka gibi gelebilir, ama yazacaðým yüzde yüz doðrudur: Selahattin Sadýkoðlu beni deðil de bir baþka arkadaþýmýzý dinleseydi, þimdi hem gazete hem de televizyon sahibiydik...


Olay, kimselerin önünü göremediði, ne olacaðýný bilemediði, herkesin bulunduðu yerde sorunlar yaþadýðý 28 Þubat döneminde geçiyor... Bir tek biz önümüzü görebiliyor, ne olacaðýný tahmin ediyor, ayrýca bulunduðumuz yerde de pek az sorun yaþýyoruz...


Hatta bulunduðumuz yeri baþkalarý için de sýðýnak yapabilmiþiz...


Tam o günlerde daha önce ismini farklý biçimlerde duyurmuþ bir ‘Türk Büyüðü’ bizlerle yakýnlaþtý. Deðiþik ortamlarda buluþmaya baþladýk. Bir keresinde bir kadýn gazeteci meslektaþ ve milletvekili eþinin de içinde yer aldýðý grubumuzla Ankara’nýn en tepe noktalarýndan birinde inþa ettirdiði altýn kaplama kubbeli mâlikânesinde yemek de yedik...


Ýstanbul’un Anadolu yakasýndaki birbirine bitiþik iki yalýya hükmeden ikametgâhýnda da kahvaltýlarda aðýrlandýk...


“Ne bu ilgi, bu iltifat” diye düþünmemize fýrsat kalmadan, bizim gazetenin yayýn yönetmeni Selahattin Sadýkoðlu ipucunu verdi: Yeni ve çok satan bir gazete çýkarmamýz için maddi destek... “Gazeteniz önemli bir misyon görüyor, ama esas hitap etmeniz gereken kitlelere ulaþamýyor; ne kadar istiyorsanýz mali imkân temin edebilirim” demiþ ‘Müthiþ Türk’...


Servetini petrolden kazandýðý, Amerikan yönetimiyle yakýn iliþkisi kendisi tarafýndan söyleþilerde ifade edilmiþ birinden gelen teklif aðýz sulandýrýcýydý hiç kuþkusuz... Nitekim teklifi duyunca “Derhal” diyenler çýktý aramýzdan... Kimiyse paranýn kaynaðýna aklýný takmýþtý. Ben de onlardandým, ama itirazýmý farklý bir sorunun içine gömmüþtüm:, “Madem bu iþe ayýrabilecek kaynaklara hükmediyor, neden gazetemizi çok satanlar arasýna sokma konusunda sahiplerine yardýmcý olmuyor?”


Potansiyel destekçimiz ile iliþkimiz Sadýkoðlu’nun ona taþýdýðý “Hayýr” mesajýyla kesildi. Bir daha ne Ankara’daki mâlikâneye gidildi, ne de Ýstanbul’daki yalýya...


Ankara’daki mâlikâneyi en son geçenlerde bir fotoðrafta gördüm. Þimdilerde yeni bir gazete çýkarma hazýrlýðýnda bulunduðu bilinen ‘tirajlarýn efendisi’ lâkaplý meslek büyüðü, bir grup arkadaþýyla birlikte, ‘Müthiþ Türk’ü orada ziyaret etmiþ... Bizlerin de aðýrlandýðýmýz Yýldýz Sarayý’ndakileri takliden özel üretilmiþ altýn yaldýzlý koltuklarda otururken...


Herhalde havadan sudan konuþmuþlardýr...


Ankara’nýn en tepe noktasýna inþa edilmiþ altýn kubbeli mâlikâne gerçekten çok etkileyiciydi. Anadolu’nun bir köyünden çýkýp ülkelerarasý ticari iliþkileri sayesinde dünyanýn en güçlü devlet adamlarýyla kiþisel iliþkiler kurma becerisi göstermiþ birinin ülkemizde de etkili olma çabasýna þapka çýkarmýþtým.


Dünyanýn dört bir tarafýndan Ýstanbul’a gelen paralý turistlere keyifli Haliç ve Boðaziçi turlarý düzenleyen saltanat kayýklarý vardý yakýn zamanlara kadar; her bakýmdan ilginç kayýklar da yalýsýna konuk olduðumuz potansiyel destekçimizin giriþimlerinden biriydi.


Giriþimciliklerine bakýp kendisine hayranlýk duymamak imkânsýzdý. Yine de “Hem gazete kuralým, hem de televizyon” teklifine “Hayýr” cevabý verdiðimize hiç yanmadým. Hiçbirimiz yanmadýk... 2003’ün o muhataralý günlerinde, “Acaba ‘Evet’ desek ve potansiyel desteði gerçeðe dönüþtürseydik, ABD Irak’a girme hazýrlýðý baþlattýðýnda halimiz nice olurdu?” diye sonradan çok düþündüm ve þükrettim.


Çoðu kez þakayla karýþýk, “Þimdi ne güzel gazete patronu olacaktýk” diyerek “Hayýr” cevabýnýn faturasýný þimdilerde bana çýkarýr Selahattin Sadýkoðlu... Güler, eðleniriz...


Televizyon projesi de var mý ‘tirajlarýn efendisi’ diye bilinen meslek büyüðümüzün planlarý içinde, bilmiyorum. Ya da yeni televizyon kurma çalýþmalarýyla ‘yeni gazete’ projesinin iliþkisinin bulunup bulunmadýðýný da... Patron olmaya hevesli insanlar çoktur medya söz konusu olduðunda; bazý meslektaþlarýn gazete ve televizyon giriþimini baþlatmaya yetecek kiþisel servetleri de olabilir, ne bileyim...


Gazete patronu olamadým, ama yeni gazete ve televizyon projeleri beni hep heyecanlandýrýr.