Eski defterleri açarsak zararlı çıkarsın

Değerli gazeteci, yazar, müzisyen, sinemacı, şantör Zülfü Livaneli’den bir mail aldım.

Eski maillerinde hakaret ederdi...

Bu defaki daha derli toplu, nasıl derler, “nezahete” daha uygun.

Diyor ki, “Bugünkü yazınız (‘Merve Kavakçı Ergenekon’dan nasıl çıktı?’ başlıklı yazımdan söz ediyor) ve benim hakkımdaki ithamlarınız haksız. Çünkü 4 Mayıs 1999 tarihindeki yazımın içinden bir tek cümle cımbızla çekilip alınmış ve suçlamalar bu cümle üstüne kurulmuş. Bunun ne derece yanlış bir yöntem olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım. Meşhur örnekte olduğu gibi: Sarhoşken namaza yaklaşmayınız ayetinden ‘sarhoşken’ kelimesini çıkarırsanız, Kuran’ın ‘Namaza yaklaşmayın’’ dediğini de iddia edebilirsiniz. / Size yazının linkini gönderiyorum. Okursanız göreceksiniz ki; yazının tamamı bambaşka bir anlam içeriyor, TBMM’yi eleştiriyor ve ‘Meseleyi germeyin!’ diyerek Ecevit’e çıkışan Aydın Menderes’e hak veriyor. / Entelektüel tutarlılık ve ahlak adına düzeltmenizi bekliyorum.”

İşte (açıklamayı “aynen” neşretmek suretiyle) düzeltmiş oldum ama neyi düzelttiğimi çözemedim.

Doğrudur... “Merve Kavakçı hadisesinde kim hangi tutumu aldı?” konulu haberlerde, Zülfü Livaneli bir cümlesiyle arzı endam ediyor.

Bir tek cümle...

Konuyu haberleştirenler, Livaneli’nin bir tek cümlesini “cımbızlayıp” almışlar.

Ben de zaten o “cımbızlanmış”cümle üzerine yorum yaptığımı söylüyorum.

Sadece bir nitelememde haksızlık ettiğimi kabul ederim: Livaneli, Merve Kavakçı’ya saldırmıyor... Dolayısıyla, “Merve Kavakçı’ya saldıranlar kervanına o da katılmış” ifadesi yanlış... Başka zamanlarda, başka yazılarıyla saldırmış mıdır bilmiyorum ama en azından linkini gönderdiği yazıda böyle bir şey yok.

Kaldı ki, Livaneli’yi, “Niçin başörtüsüne karşısın?” diye suçlamadım...

Kavakçı hadisesinde aldığı “sinik” tutumu eleştirdim ve “huruç” sözcüğünün durumu anlamamıza yardımcı olmadığını, daha doğrusu “huruç” sözcüğünü yanlış bir bağlamda kullandığını söyledim.

Livaneli “cımbızlanmış” cümlesinde diyordu ki, “Merve Kavakçı kişisel özgürlükleri elde etme değil, siyasi bir huruç hareketi yapma misyonunu taşıyor. Buna sistem izin vermez.”

Bu cümledeki “sistem” sözcüğüne takıldım.

Hâlâ takığım.

Ben sistemden TSK’daki darbe cuntalarını, yüksek yargı kurumlarını, resmi ideolojiyi, militarizme göbekten bağlı “bağımsız” gazetecileri, İstanbul sermayesini, devrimci sendikaları ve birtakım “Kemalist” kuruluşları anlıyorum. Esasında anlamamız gereken bu... Ve bir inanç tercihine karşı sistemi “güvence” olarak gösteren Livaneli’yi de hayretle karşıladığımı söylüyorum.

Nitekim Livaneli’nin gönlünden geçenler oldu.

Sistem, türlü rezaletler çıkararak parlamentoda başörtüsüne izin vermedi.

Konunun siyasi huruç hareketiyle ilgisi yok...

Hukuksuzluk, vandallık, terbiyesizlik...

Hepsi bu!

Madem “entelektüel tutarlık ve ahlak” diyen Livaneli, linkini gönderdiği yazılarla “eski defterleri” açmak istiyor, açalım o halde:

Merve Kavakçı’nın parlamentodan kovulmasını temin eden (bir anlamda kolaylaştıran) “28 Şubat ruhu”, değerli “devrimci” sanatçı Livaneli’ye de çok şey borçludur.

Livaneli’nin, 28 Şubat’ın en netameli günlerinde, Ankara Hipodrom’a topladığı beş yüz bin kişilik dinleyici kitlesi, “yiğidim aslanım” çığırışları eşliğinde “darbe” sloganlar atıyordu. (Çünkü, Livaneli’nin ifadesiyle, ülkede bir “karşı devrim süreci” yaşanıyordu. 28 Şubat’çılar da aynı görüşteydi. Hipodrom’daki kitle de bu görüşe inandırılmıştı.)

Hipodrom’daki Livaneli konseri, darbecilerin elini güçlendiren önemli olaylardan biridir...

Hatta başlıcasıdır...

Entelektüel tutarlılık ve ahlak adına bunu da hatırlamamız gerekiyor.