Geçen gün Japonya Baþbakaný Shinzo Abe’nin Japonya Merkez Bankasý’na Asya Kalkýnma Bankasý Baþkaný Kuroda’yý aday göstermesinin Batý için oldukça rahatsýz edici olduðunu yazmýþtým. Büyük bir olasýlýkla, þimdiye deðin süregelen politikalardan ‘niteliksel’ olarak farklý bir çizgi izleyecek Kuroda JOB Baþkaný olacak. Ancak ilk açýk itiraz Amerikan Merkez Bankasý’ndan (Fed) geldi. Fed Dallas Baþkaný Richard Fisher, Abe’nin 15 yýldýr devam eden durgunluðu sonlandýrmak adýna Japonya Merkez Bankasý’ný siyasallaþtýrdýðýný söyledi. Yani pes demek lazým. ABD Merkez Bankasý’nýn (Fed) yalnýz Vietnam Savaþý’ndaki siyasi rolünü görmek için 1964-1970 arasýndaki para arzý artýþýna bakmak yeterli. Bu dönemde Fed, kamu harcamalarýnýn askeri harcamalara baðlý olarak artmasýna paralel para arzýný da artýrmýþ ve þimdi olduðu gibi enflasyonu göze almýþtýr. Yine bu dönemde ABD’de iþsizlik azalmýþ ve bugün Fed’in hedefi olan doðal iþsizlik oranýna inmiþtir. O dönemde doðal iþsizlik oraný yüzde 5 olarak görülüyordu ama Vietnam Savaþý boyunca iþsizlikte hiçbir sorun olmamýþtýr. Çünkü para musluklarýnýn baþýnda savaþý destekleyen ‘siyasi’ bir Fed vardý. Tabii ki bu iþin sonu, 1971’de dolarýn altýna olan baðýmlýlýðýnýn kaldýrýlmasý, soðuk savaþ konjöktüründen yararlanan iþgalci ve militarist bir ABD ve 1973’te baþlayan büyük kriz çevrimi olmuþtur.
Bugün Chavez gibi Latin Amerika liderlerinin ‘devrimci’ halk kahramaný mý yoksa ‘diktatör’ mü tartýþmasýný da bu anlamda, çok gereksiz buluyorum. Çünkü nasýl ki Sovyetler, o dönemde ABD’nin baþýný çektiði kapitalist sistemin tersinden bir tezahürü idiyse, Chavez gibi figürler de, 2. Dünya Savaþý sonrasý baþlayan ve Vietnam Savaþý ile doruða çýkýp Irak iþgaline kadar uzanan militarist ABD yayýlmacýlýðýnýn bir baþka biçimde tezahürü idi. Chavez’in uslanmaz ‘peronculuðu’ ise tabii ki Venezuela’nýn 100 milyar varillik petrol rezervlerine dayanýyordu, 30 milyar dolarý aþan yýllýk petrol geliri olan bir ülke Venezuela. Ama Chavez’e kadar yaðmalanan bu müthiþ enerji zenginliðini Chavez çok iyi kullandý. Bolivar’ý atasý ilan edip, ‘emperyalizme’ bayrak açtý. Eh, 30 milyar dolarlýk petrol gelirinin üzerine oturan herkes, eðer soyguncu ve manyak deðilse, doksanlarýn ve ikibinlerin kriz ortamýnda Chavez olabilirdi... Ama önemli olan altmýþlarda Ho Chi Minh olabilmekti. Ýþte bu olamadýðý için Chavez, Ahmedinejat’ý devrimci, katil Esad’ý da emperyalizme karþý lider olarak görüyordu. Ama bu dönem bitti, Chavez bence þanslý; yaþama þansý bulduðu ama gerçek olmayan bu dünyanýn yýkýlacaðýný göremeyecek. Latin Amerika’nýn diktatörlüklerden çýkýþý Peroncu-yarý asker yeni diktatörlüklerle olmuyor. Buralarda Kilise’nin de dahil olduðu yeni halk hareketleri öteden beri belirleyici ve Brezilya’da Lula ile baþlayan açýlýmýn da geleneksel sol ile irtibatý hayli tartýþmalý. Doðu Avrupa’nýn duvarýn yýkýlmasýndan sonraki çýkýþý, Türkiye’nin ve nihayet Ortadoðu’nun çýkýþý Latin Amerika ile ayný konjonktürde, ayný siyasi saiklerle ama farklý politik figürlerle oluyor. Bu politik figürlerin eski sað ya da sol kalýplarýyla anlatýlmasý artýk hiç önemli deðil. Çünkü böyle bir sað ya da sol yok. Þimdi Fed Dallas Baþkaný Fisher, Japonya Baþbakaný Abe JOB’u siyasallaþtýrýyor diyor. Bunu geçsin çünkü bu söylem, eski dünyada kaldý. Bu -eski- dünyanýn ‘geliþmiþ’ tarafý, iþgalci-militarist ABD, neoliberal IMF kökenli para ve maliye politikalarý, Almanya merkezli AB, ulus-devletlerin hegemonyasý ve teknolojik egemenliði idi. Yine bu dünyanýn azgeliþmiþ tarafý da mesela Türkiye’de darbeler süreci ve askeri vesayet, yaðmacý Demirelgiller, Latin Amerika’da önce askeri diktatörlükler, sonra yeni Peroncu petrol devrimcisi Chavez gibiler, Ortadoðu’da Saddamlar, Esadlar, Ýran’ýn küçük burjuva yaðmacý diktatör mollalarý... Ya iþte böyle; bu dünya bitiyor.
Baþtaki konuya yeniden dönecek olursak, lütfen þu ekonomide de eski dünya söylemlerini býrakalým. Evet, açýktan söylüyorum. Merkez Bankasý ‘baðýmsýzlýðý’ ve buna dayanan enflasyon hedeflemesi gibi konjoktürel uydurmalar Chavezlerin, Esadlarýn, Bushlarýn at koþturduðu dünyaya aittir. Fed dahil bütün geliþmiþ ülke merkez bankalarýnýn ama en çok da, Fed, Ýngiliz Merkez Bankasý ve Bundesbank’ýn (Alman Merkez Bankasý) ekonomik kurumlar olmaktan ziyade, bu ülkelerin istihbarat teþkilatlarý kadar siyasi birer kurum olduðunu itiraf edelim. Ve bizim merkez bankamýz da gerçekten Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasý olarak siyasallaþsýn. Yani halka karþý baðýmsýz olmasýn.