Bugünlerde insanlar, alfabetik sýraya göre, "A"dan "Z"ye kuþaklara ayrýlýyorlar ya, bendeniz, bizim nesli, "Gaz lambasý kuþaðý" olarak konumlandýrýyorum. Henüz elektriðin icat edilmediði (!), ampul nedir bilinmediði (!) zamanlardý. Yok, hayýr, her yer karanlýk, salt o muasýr mevki pür nur deðildi. Karanlýk bastýrýnca evleri gaz lambasýyla aydýnlatýrdýk. Ýþbu Lambanýn alt kýsmýnda kalýn camdan, bizim köylülerin deyimiyle bir hazne bulunurdu. Küçük haznenin içi de gazla doldurulurdu. Üst kýsmýndaki tenekeden yapýlmýþ çark benzeri basit mekanizma aracýlýðýyla bir bez fitil, haznenin içine doðru uzatýlýrdý. Fitilin, çarkýn diþlileri arasýnda sýkýþmýþ diðer ucu, kibritle tutuþturulur, üzerine de son derece estetik bir görünüme sahip, ince, kýrýlgan, camdan narin bir fanus yerleþtirilirdi ve bu sayede ortam aydýnlanýrdý. Bu cam fanus, estetik görünümü kadar da nazlý bir genç kýz edasýyla dantelden hicaba sarýlýrdý gündüzleri. Haznedeki gaz tükenene kadar, lamba yanmaya devam ederdi. Bizim köyde, gaz lambalý zamanlar seksenlere kadar devam etti. Gaz lambasýnýn sarý ýþýðýnýn aydýnlattýðý çoðu badanasýz evlerde, ne edebiyatlar, ne hikmetler dinlemiþliðim var. Hepsinin sarý sýcak hatýrasý hala canlýlýðýný koruyor zihnimde. Her zaman dikkatimi çekerdi, haznenin dibindeki gaz artýk kuruyunca, fitilin ucundaki alev, "gaz verilmiþ" gibi normalden daha fazla alevlenirdi. Ýþte bu alevlenme, gazýn tükendiðinin, lambanýn bir dýþ müdahaleye gerek kalmadan biraz sonra kendiliðinden söneceðinin iþaretiydi. Tecrübeli büyükler bunu bilirdi. Gazý tükenen fitilin, can havliyle alevlenmesini görünce, "hadi, artýk uyuyoruz" derlerdi. Benim gibi "týfýllar" da fitilin bu alevlenmesini sabahlara kadar sürecek bir aydýnlanmanýn iþareti sanýrdý.
Akþamýn yedisiydi. Kütüphaneden çýkmýþ, kafamýn içinde, gün boyu okuduðum Ýbn Haldun'un, devletlerin son demlerine dair tespitleri, "sarý alarm kodu" misali yanýyordu. Yukarýda yazdýðým, gazý tükenmekte olan fitilin son alevleniþine dair gözlemimi, yüzyýllar öncesinden, devletlerin ömrü hakkýnda saðlam bir teoriye dönüþtürmüþ, diyordum. "Çýra Kuþaðý"nýn Allamesi, "bir yönetim, son aþamasýna varýnca, çýranýn zeytinyaðýna sarkýtýlmýþ fitilinin dýþarýdaki ucunda yanan alevin, yað tükenince, son bir hamle ile yeniden canlanmasý gibi, ebet müddet olduðunu göstermek için, haznesindeki biteyazmýþ gücün gazýyla son kez alevlenir, diyordu. Üstadýn bu saptamasý ile Ýsrail'in temsil ettiði Siyonist düzenin, son Gazze alevleniþi arasýndaki benzerliði düþündüm.
Bunlarý düþünürken, Üsküdar-Baðlarbaþý'nda metro duraðýnýn giriþine geldiðimi fark etmemiþtim. Nazariyenin aðýrlýðý, baþýmý önüme eðdiði için, kaldýrýmda, birkaç metre önümde yürüyen tesettürlü bir genç kýzýn yere düþtüðünü son anda gördüm. Ne olduðunu anlamaya çalýþýrken, etraftakiler, kýzcaðýzýn yardýmýna koþtular. Orta yaþlarda, bir hanýmefendi kolundan tutup kalkmasýna yardým etti. Bir þeyi yoktu. Ayaðý takýlmýþ. Bu sýrada yetmiþini çoktan devirmiþ, haznenin dibindeki gazý çeke çeke büzülmüþ gaz lambasý fitilini andýran diliyle bir bayan, kýzcaðýza "eteðini biraz kýsalt. Burada istenmiyorsunuz. Ýran'a git!" diye alevlendi. "Floresan Kuþaðý"nýn"bilge" (!) tarihçisinin, Üsküdar'da belediye baþkanlýðý el deðiþtirdi diye, gaza gelip, gaz lambasý fitilinin can havliyle alevleniþini, ben týfýl misali, ilelebet bir aydýnlanma sanarak, o davudî sesiyle vals makamýnda söylediði "Eski Üsküdar diriliyor!" Aman sabahlar olmasýn! teranesinden gaz aldýðý belliydi bayanýn. Müslüman bir kadýnýn, putatapar Hindu fanatiklerin arasýna düþtüðüne tanýk olmuþum kadar, beynimin kývrýmlarýnda öfke þimþekleri çakmaya baþladý. Genç kýz, nasýl bir tepki verecek diye bakýyordum. Gaza gelmedi. Dantele bürünmüþ fanusun asaletiyle yoluna devam etti. Bunun bir ebedi düþüþ deðil, sadece bir tökezleme olduðundan emin, "soy atlar da tökezler" der gibiydi.