Elin memleketinde 7 Haziran’a bir aydan az zaman kaldý. Muhalefet partileri her ne kadar farklý tabelalar altýnda seçime girseler de MHP’sinden HDP’sine bir konsorsiyumun parçasý gibi hareket ediyorlar. Birbirine taban tabana zýt duran ideolojileri, söz konusu Erdoðan olunca “Seni baþkan yaptýrmayacaðýz” serlevhasý altýnda yan yana hizalanabiliyor.
Ýktidar partisi þunu diyor; ben 2002’de iktidara geldiðimde ülke ekonomik açýdan da demokrasi açýsýndan da periþan vaziyetteydi. O kadar ki insanlar Genç Parti gibi bir oluþuma bile meyledebildi. Darbeler ve koalisyonlarýn harap ettiði bir ülke durumundaydýk. Siyasetin itibarý yerle bir olmuþtu ama eski siyasetçiler yine de itibarlarýndan hiçbir þey kaybetmemiþ gibi meydanlara çýkýp konuþabiliyordu.
2002’de Ak Parti tek baþýna iktidara geldi. Üzerinden iki referandum, bir cumhurbaþkanlýðý seçimi, üç yerel seçim yaþandý. 7 Haziran’da da dördüncü milletvekili seçimi gerekleþecek. Yani toplam 10’uncu seçim sýnavýný verecek hem Ak Parti, hem Türkiye, hem de muhalefet partileri.
2009’daki yerel seçimleri hariç tutarsak Ak Parti bu seçimlerin her birinden oyunu artýrarak çýktý.
Muhalefet partileri ise bu saydýðýmýz seçimlerin hiç birinde varlýk gösteremedi.
Belki bu makus talih deðiþir diye düþünen ‘derin CHP’ bir darbeyle Deniz Baykal’ý CHP Genel Baþkanlýðý koltuðundan indirdi.
CHP’ye darbenin Paralel Örgüt eliyle yapýldýðý ise herkesin bildiði bir sýr.
Hadise gerçekleþtiðinde Deniz Baykal’ýn yaptýðý “Pensilyanya’nýn samimiyetine inandým” açýklamasý bir suç duyurusu olarak ele alýnmalýydý. Gerçi alýnsaydý da ‘paralel yargý’nýn hüküm ferma olduðu o dönemde bundan bir sonuç alýnabilir miydi, bu da ayný mevzu.
Zaten hatýrlayacaksýnýz, Baykal, maðduru olduðu konunun davacýsý olmamayý tercih etti.
Darbeyi sinesine sesini de karnýna çekti. Hatta bu olay CHP’nin cemaatle barýþma vesilesi olarak yorumlandý.
Ve aslýnda CHP bu darbeden sonra Paralel Yapý’nýn oyuncaðý durumuna geldi. Ve o günden sonra parti olma hüviyetini de kaybetti.
***
Konumuz CHP’nin namusu deðil, ama þurasý önemli: Elin memleketinde ilk yenilgiden sonra bunu itibar meselesi sayýp istifa eden muhalefet parti liderleri var; bizde ise ana muhalefet partisinin liderleri koltuklarýný ancak gayri ahlaki yollarla temin edilmiþ kasetlerle kurulan kumpaslar sonucu terk edebiliyorlar.
Elin memleketinde baþarýsýzlýk deðil baþarý ödüllendiriliyor; bizde ise koltuðunu kaset darbesine borçlu olan kiþi, kendi baþarýsýzlýðýna çare arayacaðýna iki seçmenden birinin oyunu alabilen bir lidere istifa et çaðrýsý yapabiliyor.
Elin memleketinde anket sonuçlarýna göre seçimin galibi gözükürken az farkla seçim kaybeden siyasetçiler, oylarýmýz çalýndý müptezelliðine sýðýnmýyor; bizde ise seçimin muhtemel sonucuna göre peþin peþin halký sokaða çaðýran genel baþkanlar var.
Elin memleketinde istikrasýzlýktan ve ülkenin koalisyonlar elinde giderek iddiasýzlaþmasýndan þikayet edip koalisyon hükümetlerine geçit vermeyecek yasalarý yapanlar siyasi partiler var, bizde ise koalisyon vadeden muhalefet partileri var...
Ýktidar partisini kapatmaya kalkan bir zihniyetin yetiþtirmesi bunlar...
***
Türkiye’de siyasi bir ‘kutuplaþma’ var, ve evet, bu kutuplaþmanýn sebebi Cumhurbaþkaný Erdoðan’dýr. Çünkü Türkiye’yi ezilenlerin de konuþabildiði ve sabah erkek kalkanýn darbe yapamadýðý bir ülke haline getirmiþtir.
Eskiden olsa devlet yapar ve biz susardýk. Böylece kutuplaþma falan da olmazdý.
Þimdi ise kamusal alanda devletin deðil siyasetin ve toplumun sözü geçiyor.
Eski Türkiye’nin muktedirleri “ülke kutuplaþtý” deyip duruyor,
Aslýnda ülkenin kutuplaþtýðý falan da yok. Bir “darbe olgunlaþtýrma yöntemi” olarak iþletilen kutuplaþma-kutuplaþtýrma söylemi artýk darbe yapma gücünü yitirmiþlerin aðzýndaki çok çiðnenmiþ sakýz gibi, mide bulandýrýyor.
Netekim bu iþleri iyi bilenler de tek tek Mahkeme-i Kübra’ya intikal ediyor.