Kendisini Sokrat zanneden zavallýnýn yazdýklarýný okuyor musunuz?
Ergenekonsoruþturmalarý döneminde tutuklanmýþtý da (bu hadiseye en büyük tepki, yine bu satýrlarýn yazarýndan gelmiþti), çýkar çýkmaz yazdýðý kitapta, “Düþündüðüm için beni içeri aldýlar. Sokrat da düþünüyordu” gibilerden tuhaf laflar etmiþti.
Soner Yalçýnisimli “meraklý çocuk”tan söz ediyorum.
Bir aralar “soy-sop” iþleriyle uðraþýyordu.
Pornografik bir iþti...
Kimin kökeninde ne var, kim ne ölçüde Sabetaycý ya da dönek, kim Yahudilikten tornistan etti? Yalan yanlýþ bilgilerle bunlarý faþ ediyordu. Hem de, farklýlýklarýn savaþ nedeni sayýldýðý muhataralý bir dönemde... Bir anlamda, isimlerini faþ ettiði kiþileri “hedef”e koyuyordu.
Bunu doðru dürüst yapsa, mesele yok...
Sabetay Sevi’den 200 yýl önce doðmuþ kiþileri bile Sabetaycý ilan ediyordu.
Buna “düþünmek” denirse, evet çok iyi düþünüyordu.
Sadece böyle þeyler düþünüyordu ve kýlçýk atacak mecra arýyordu.
Sokrat bile bu kadarýný düþünememiþtir.
Þimdi de, bizim medya grubunun da aralarýnda bulunduðu hükümet yanlýsý medyaya takmýþ durumda...
Efendim, milli zenginlerimizden Cem Uzan ve Mehmet Emin Karamehmet’ten hileyle alýnan gazete ve televizyonlarýn yönetimi þehzade ve damat arasýnda üleþtirilmiþ. Peþi sýra bir dizi problem baþ göstermiþ. Ethem Sancak býrakacakmýþ da, býrakamamýþ. Bilal Erdoðan’ýn adamlarý sökün edivermiþ. Bir saray kavgasýdýr devam edip gidiyormuþ. “Pelikancýlarýn” kimleri örtülü olarak hedef aldýðýna da “þimdilik” girmek istemiyormuþ... (Pelikan da nerden çýktý yahu? Ne alakasý var konumuzla?)
Böyle þeyler yazýyor...
Saðda-solda topladýðý dedikodularla “bir sýrrý faþ ediyormuþ gibi” yapýyor ama hiçbir þey söylemiyor.
Daha doðrusu, söylediklerinden bir þey anlaþýlmýyor. Çünkü gerçekten de bir þey söylemiyor.
Sadece dedikodu aktarýyor. Aktardýðý dedikodular arasýnda mantýklý bir bað kuramýyor. Sadece yazmýþ oluyor ve bunu da utanmadan “köþe yazýsý” diye pazarlýyor.
Þimdi ben bu “meraklý” çocuða, üzerinde tepineceði daha sahih bilgiler sunacaðým.
Ethem Sancak’ý, Ahmet Bayraktutar’ý býraksýn...
Iþýk evlerinde yetiþen ve uzunca bir süre Fetullah Gülen’e toz kondurmayan medya patronuna baksýn.
Ki, bu medya patronu “Sözcü” isimli bir gazete çýkarýyor.
Kendisi de, bu gazetenin yazarlarý arasýnda...
Patronunun iltisakýný ve baðlantýlarýný kurcalasýn...
Hayýr, hemen hedefe koymasýn...
Hiç deðilse, “Hakkýnýzda, Fetullah’çý olduðunuza dair iddialar var. Bugüne kadar tekzip etmediniz. Ne iþ?” diye sorsun.
Bu kadarcýðýný sorsun, ESMEDYA’yý sonra konuþuruz!
Týynetsize not
Kimse, “Avrupa’ya kapýlarýmýzý kapatalým. O zaman Yerli ve milli oluruz...” demiyor.
Kapýlarý kapatan Avrupa’nýn kendisi...
Kimse, “AB hedefini boþlayalým” demiyor.
Bunu hedef olmaktan çýkaran, “Can Dündar’ý ve FETÖ’cü darbecileri salývermediðiniz, sistem deðiþikliðinden vazgeçmediðiniz sürece size üyelik de yok, serbest dolaþým da yok” diyen Avrupa’nýn kendisi...
Kimse, “AB’yle ticareti keselim, bu potansiyeli kullanmayalým” demiyor.
Potansiyelini “tehdit” olarak kullanan ve bunu ticari yaptýrýma dönüþtüren Avrupa’nýn kendisi...
Komþularýmýzla (özellikle) Amerika ve Avrupa Birliði ülkeleriyle iliþkilerimiz “pozitif bir düzlemde” ilerlemiyorsa, bunun sorumlusu Erdoðan deðil.
Sahtekârlýðý býrakýn.
Biraz da karþý tarafýn yaþadýðý “akýl tutulmasýný” görün...
Bu akýl tutulmasýný kampanyanýza gerekçe yapmayýn.
Delikanlýca çýkýn, “hayýr oyu kullanacaðýz” deyin.
Sinsi olmayýn.
Darbecileri kýrmýzý halýyla karþýlayan ve kendi deðerleriyle ters düþmeyi problem olarak görmeyen Avrupa’nýn sorgulamasýndan korkacaðýnýza, biraz da vicdanlarýn sorgulamasýndan korkun!