Estetik mi ihsan mý?

Literatürde ‘’Cibril hadisi’’ olarak geçen hadiste, sahabeler bir gün ihtiyar bir adamýn gelerek Peygamber Efendimize (sa) bazý sualler sorduðundan söz etmiþlerdir. Ýhtiyar adam, imanýn ve Ýslam’ýn ne olduklarýný sormuþ, cevaplarýný aldýktan sonra da, son soru olarak Peygamberimize ‘’ihsan’’ýn ne olduðunu sormuþtur. Allah’ý görürcesine ibadet etmek anlamýndaki bu bilgi, ‘’hasen’’ kökünden gelir ki, anlamý güzeldir.

Bugün her ortamda çokça kullandýðýmýz ‘’estetik’’ tabiriyle karþýlaþtýrýlmasý bile mümkün olmayan bir epistemolojiye iþaret eder ‘’ihsan’’. Ýslam sanatýný anlamak için Ýslam’ý anlamak gerektir der bu yüzden pek çok sanat eleþtirmeni. Bizim sanatýmýzdaki güzel iþ, ayný zamanda yararlý, insana, doðaya, çevreye zarar vermeyen iþtir. Güzellik bizde; iyilikle, zevkle ve yararlýlýkla iç içe geçer.

Kulluðu ve aslýnda hayatý, Allah’ý görüyormuþçasýna, huzurunda olduðumuz bilinciyle yaþamak, gönülden semaya doðru açýlan, yayýlan bir güzelliðe götürür bizi... Ýyi ve güzel olduðunu düþündüðümüz her iþte, Allah’ýn cemalinin bir yansýmasý olduðunu hissederiz... Upuzun yemyeþil bir çayýra baktýðýmýzda, bir gül bahçesinde gezinirken, gün batýmýný bir rýhtýmda izlerken, hangi milletten olursak olalým, içimizi titreten temaþa zevki, güzelliðin Allah’ýn bir hediyesi olduðunu fýsýldar bize... Biz sanatýmýzý da buna benzetmek isteriz, misal; Üsküdar Meydaný’ndaki 3.Ahmet Çeþmesi’nden dökülen serin sular, yoksulun, yolcunun, iþçinin, talebenin cenneti gibidir. Bizim sanatýmýz Allah’ý hatýrlatýr. Estetikse, her zaman Allah’ý hatýrlatmayabilir, güzelliðin peþinde olmaktan çok, güzelliði tanýmlamaya dair farklý meydan okumalarý vardýr...

Güzellikleri farkedebilmek, büyük bir nimettir ve içimize doðan büyük beðeni hisleri, sonsuzluk fikrine yakýnlaþtýrýr. Güzellik, yakin imkanýdýr... Ve güzellik Allah’ýn sanatýdýr, O’nun alemdeki tecellilerinin asli niteliðidir. Çirkinlikse, kötülüktür ve asli deðil fonksiyonel olandýr.

New York’taki Cerrahi Tekkesi’nin Þeyhi olan Prof. Tosun Bayraktar’ý, 2017’de ziyaret ettiðimizde, bize defaatle, ‘’güzel olun, yaptýðýnýz her iþi güzel yapýn’’ nasihatini vermiþti... Allah’ýn iþleri güzeldir, sizler de iþlerinizi güzel yapmaya gayret edin diyordu.

Müslüman þahsiyet, yaþantýsýnda bir bölünme yaþamayacak mýdýr? Yani günlük yaþantýsýnda ibadetini, kulluðunu yerine getirecektir ama sýra, sanatýn veya zanaatýný iþlemeye gelince, bambaþka hesapsýz kitapsýz, tabiri caizse, kutsal geçirmez bir boyuta mý geçecektir... Bu dünya ile ahireti birbirinden keskin çizgilerle ikiye ayýrmayan tevhidi bakýþýyla Ýslam sanatçýsý, resmini çizerken, hattýný yazarken, neyini üfler, kemençesini aðlatýrken, þiirini söylerken de ayný güzellik, iyilik, yararlýlýk prensipleriyle hareket eder... Azade deðildir, aksine sorumluluk bilinci her nerede olursa olsun omuzlarýndadýr...

‘’Aþk ve Tevhid Pergeli’’ ismiyle namlý Hazreti Mevlana’nýn, ‘’Bir ayaðýmla dinimde saðlamca durduðum halde, öbür ayaðýmla yetmiþ iki milleti dolaþýyorum...’’ temasý, tevhid ve tenzih kaideleri çerçevesinde, Ýslam Sanatýnýn belirleyici öðelerine yapýlmýþ çok anlamlý bir vurgudur...

Ýslam sanatçýsýnýn gündelik gayesi, dünyayý güzelleþtirmek, dünyaya güzellik ve iyilik adýna, anlamlý izler býrakmaktýr. Ama bu gündelik gayenin ötesinde, içinden doðduðu hikmetler denizine göre sanat; ‘’görünenin ardýndaki görünmeyene ulaþabilmek’’ gayesini taþýr... Hattat Hamid’in çizdiði nazlý eliflerin sýrrýnda, Hattat Necmettin Okyay’ýn hem yazdýðý harfler, hem yetiþtirdiði Ýstanbul güllerinde, bahsettiðimiz metafizik hissediþi, edebi, sükuneti, rýzayý hissedersiniz... Bizim tüm þiirimiz, musikimiz, mimarimiz, þehirlerimiz, bu metafizik düþünceye dayalýdýr, hatta bizde medeniyet, gök ile muhakkak rabýtalýdýr diyebiliriz...

Bizde sanat, fildiþi kulelerden iþlemez, halkýn ve hayatýn içindedir. Güzellik ile iþe yararlýlýk arasýnda þiddetli bir gerginlik yaþamaz bizim sanatçýmýz... Ahmet Hamdi Tanpýnar’ýn; ‘’cedlerimiz inþa etmiyordu, ibadet ediyordu’’ sözlerindeki hikmette de olduðu gibi, sanat ayný zamanda bir toplumsallýk anlamý taþýr. Ahlak, bilgi, tecrübe, görgü, edep hep sanatla birlikte yürür. Artýk güzelin yerine ikame etmeye kalktýðýmýz þu estetik kelimesinin bizim güzelimiz olmadýðýný idrak etmek gerekmiyor mu?