Bu hafta ekonomide, her zaman olan bitenin dýþýnda, ciddiye alabileceðimiz iki geliþme vardý. Birincisi þu et ithalatýna konan vergiler. Ýkincisi ise Baþbakan’ýn Almanya ziyaretinde söylediði, AB’ye girsek bile, Euro Birliði’ne girmeyebiliriz çýkýþýna baðlý olarak ortaya attýðý TLzone-yani TL birliði-
Ýlkönce þu et meselesine deðinelim. Bu mesele aslýnda bizim AB ile iliþkilerimizi de kapsayan ve bu iliþkilerde önemli sorunlara yol açacak ciddi bir alan. Ama buraya girmeden önce hükümetin yaptýðý ithalat vergisi artýþýný deðerlendireyim. Burada bu artýþýn et fiyatlarýný hýzla yukarý çekeceðini söyleyemeyiz. Ama hükümet, bu alanda, kapsamlý düzenlemelere gitmezse ortada ciddi bir sýkýntý olacak gibi gözüküyor. Bir kere þu üç hususu bilmeden, kýsa dönemde, et fiyatlarý üzerinde kestirimde bulunamayýz. 1) Türkiye’ye yönelik ithal et arzýnýn fiyat esnekliði 2) Türkiye’de büyük üreticinin niyeti ve elindeki hayvan arzý planý 3) Hükümetin bundan sonraki yol haritasý. Ben, vergi artýþlarýna raðmen bir müddet daha ithal et arzýnýn devam edeceðini düþünüyorum. Çünkü içerideki arz hâlâ yetersiz. Böyle olunca fiyatlarda hýzlý bir çýkýþ olmayacak. 2. madde çok önemli ve en sorunlu alan. Çünkü Türkiye’de büyük et üreticileri, ayný zamanda büyük spekülatör de. Yani fýrsatýný bulduklarýnda bir üretici gibi deðil de bir vurguncu gibi davranabiliyorlar. Eðer ki burada hükümet ciddi bir arz planý oluþturmazsa, bu vergi artýþlarý dolayýsýyla, yükselen ithal et fiyatlarýný fýrsata çevirip, et arzýný, fiyatlarý daha da yukarý çekmek için kýsabilirler.
Tabii bir de iþin özü, ete olan talep hem dünyada hem de Türkiye’de artýyor. Þehirlerde nüfus arttýkça ve gelir yükseldikçe fiyatlar artacak. Þimdi Çinliler’in, Amerikalýlar gibi hamburger, Almanlar gibi sosis yediðini düþünün -ki bu olacak- et fiyatlarý ne olur? Dünyada artan talep kadar hayvan sayýsý artmýyor.
Türkiye’nin kýsa dönemde atacaðý en önemli adým, et üretimini, ticaretini ve ithalatýný belli ölçülerde, piyasayý düzenleyecek kapsamda, kamusal büyük ölçekli merkezlerin yapmasýný saðlamaktýr. Bakýn bu piyasaya ters bir uygulama deðildir, tam tersine piyasa dostu, vurguncu büyük et üreticilerinin elinden piyasayý kurtaran ve doðru fiyatý saðlayacak bir uygulamadýr.
Mesela büyükþehir belediyeleri baþarýlý olmuþ ‘halk ekmek’ uygulamasý gibi ‘halk et’ uygulamasýna geçmeli; belediyeler büyük ve uygun ölçekte et kombinalarý kurmalýdýr. Hatta belediyeler bu etin satýþ merkezlerini de açmalýdýr. Bu, piyasada fiyatlarý düzenlediði gibi; sorunun çözümü için bir model olur. Son mahalli idareler yasasý da bu uygulamayý daha da elveriþli hale getirmektedir. Ben AK Parti’nin yerinde olsam, bütün büyükþehir belediyelerinde Halk-Et müesseselerini hýzla kurarým. Üretimden satýþa kadar... Buradan iddia ediyorum, Halk-Ekmek gibi, Halk-Et müesseselerini kuran belediye baþkanlarýnýn, seçim kazanmak için baþka hiçbir þey yapmasýna gerek yok. Rakip tanýmazlar.
Bunun dýþýnda uzun dönemde, Türkiye’nin elinde zaten 2013 yýlýna kadar giden bir ‘Hayvancýlýk Stratejisi’ vardý. Bu strateji AB ile kota pazarlýklarýna yönelik hazýrlanmýþtý. Pilot bölgeler Doðu ve Güneydoðu ve sonra tüm bölgelerde geçerli olan bu strateji, hayvancýlýðýn tarým içindeki payýný yüzde 40’lara kadar çýkarmayý amaçlýyordu. Böylece hayvancýlýk katma deðeri 2013’te 16.4 milyar dolara çýkacaktý. Þimdi sýký durun bu strateji etin piyasa kilo fiyatýný 4 dolara düþürmeyi hedefliyordu. Bu kiþi baþý et tüketiminin 10 kg’den 16 kg’ye çýkmasý demektir. Tabii bu AB ile Türkiye arasýndaki eþitsiz durumu ve gümrükler bittiðinde Türkiye’nin bir et ithalat merkezi olmasýný önleyecek bir stratejiydi. Bu stratejinin doðu illerindeki ekonomik ve ‘siyasi’ sorunlara merhem olacaðýný da söylememe gerek yok. Bu strateji ne oldu gerçekten? Sonuçta AB’nin bizim için, ne durumda olsun, hem ona hazýrlýk hem de burada olduðu gibi, karþý önlem çerçevesinde, önemli bir dinamik olduðunu kabul etmemiz gerekir.
Eurozone olmadý, TLzone’a bakalým
Hemen kýsaca ikinci önemli geliþmeye geçelim. Baþbakan Almanya’da tam þunlarý söyledi: ‘Þu anda ben biliyorum ki Avrupa Birliði üyesi ülkeler içerisinde ‘Ben Euro’ya karþýyým, ben Eurozone’da yer almam’ diyen ülkeler var. Hatta bize de tavsiyede bulunuyorlar. ‘Sakýn’ diyorlar ‘Eurozone’a girmeyin. Siz de ‘TLzone’ yaparsýnýz’ diyorlar. ‘Zaten ben de öyle düþünüyorum’. Þimdi ‘zone’ parasal birliði ifade ediyor. Bence Eurozone ‘bu haliyle’ fiili olarak bitti. Bu ayrý bir tartýþma konusu ama Eurozone ortak bir merkez bankasý olmasýna raðmen ortak bir maliye politikasý ve tabii siyasi birlik olmadýðý için bitiyor. Peki, TLzone dediðiniz zaman, Türkiye merkez olmak üzere, mesela Kuzey Irak Kürt yönetimi, Yeni Suriye ve Filistin Devleti gibi bir hinderlantý anlatsak nasýl olur? Musul ve Kerkük’ü de içine alan bir TLzone bölgesi... Olur mu, olur...