Rusya’nýn Ýdlib bombardýmaný ile baþlayan kaos sürecinde en kritik gündeyiz.
Türkiye, dünyanýn kilitlendiði üçlü zirveden “insanî” çözüm çýkarmaya çalýþýyor.
Ama bendeniz, içeride yaþadýðýmýz “kriz”e dikkat çekmek istiyorum.
***
Malumunuz; ABD’nin dolar saldýrýlarý baþlar baþlamaz devreye giren “etiket anarþistleri”ne karþý, geç de olsa tedbir alýnmýþtý.
Ancak dikkatler Ýdlib krizine çevrilince, meydan yine fýrsatçýlara kaldý.
Sonuçlarý itibariyle, Ýdlib’ten bize yansýyacak olumsuzluklardan geride kalýr bir tarafý olmayan bu anarþinin peþi býrakýlmamalý.
Dýþ kaynaklý olsun veya olmasýn; fiyat artýþlarý durmak bilmiyor.
Konuya duyarlý olduðumuz için vatandaþlarýmýz, karþýlaþtýklarý anormallikleri sürekli bizimle paylaþýyor.
Akýl almaz önekler var. Sanýrsýnýz maydanozu bile dolar tarlasýnda üretiyorlar.
Ticaret Bakanlýðý el atmýþ olmakla birlikte, sahada hâlâ büyük bir baþýboþluðun devam ettiði anlaþýlýyor.
Bunu baþýndan bu yana “fýrsatçýlýk” olarak deðerlendirdik, ahlaki boyutta çözüm aradýk.
Doðrusu pek de umursayan olmadý.
Herkes kendinden öncekileri suçluyor ama “asýl suçlu” bir türlü ortaya çýkmýyor.
Ayrýca konu “para” olunca vatansverlik, muhafazakarlýk, millî ve yerlilik gibi mefhumlar rafa kaldýrýlabiliyor.
Herkes, “maliyetsiz vatanseverlik” gibi bir “muhal”in peþinde koþuyor.
Oysa dolar saldýrýlarý sadece o firmalarý etkilemiyor.
Mesela gazete, yüzde 50’den fazlasý dövize endeksli bir üründür. Özellikle kâðýt fiyatlarý, daha bu saldýrý öncesinde dolar bazýnda sürekli yükseldi ve maliyetler ikiye katlandý. Ama zaten yýllardýr “kâr” mefhumunu unutan bu sektör, son tuz-biber saldýrýlardan sonra da, bu benciller gibi koþa koþa fiyat artýrmadý.
Bu yaþananlarýn bir ekonomik savaþ olduðunu kabul ediyorsak, herkes gücü nispetinde elini taþýn altýna koymak zorundadýr.
Özellikle AK Parti iktidarlarýnda devleþen firmalar bu konuda öncülük etmelidir.
Ýyi zamanda meydaný kimseye býrakmayýp, dar zamanda kaçanlarýn, “fýrsatçý” hatta “operasyoncu” diye yerdiðimiz “Soros tipi” dýþ fonlardan ne farký kalýr?
***
Bu mesele, “farklý” deðerlendirmemizi gerektiren bir noktaya gelmiþtir.
Amerika, ekonomik kriz ile Türkiye’yi sadece 3-5 milyar dolar zarara sokmayý hedeflemiyordu herhalde.
Asýl amaç bu krizin doðuracaðý “sosyolojik patlama” idi.
CNN boþuna sokaklarda “kýzgýn kalabalýklar” aramadý!
Ýþte her gün týrmanan bu “etiket felaketi”ni de bu açýdan deðerlendirmek gerekir.
Aç gözlü firmalar, bilerek veya bilmeyerek, Amerika’nýn Gezi’de ve 15 Temmuz’da baþaramadýðý “kargaþa ortamý”na zorluyor.
Kadirþinas milletimiz elbette bu oyuna gelmedi, gelmeyecek.
Mesela Ýran halký, “cep”ten vurmayý hedefleyen benzer ABD operasyonuna karþý, ayný dirayeti gösteremedi.
Ama geliri dar, vefasý bol vatandaþlarýmýza yapýlan zulüm de karþýlýksýz býrakýlmamalý, bu konu artýk “ulusal güvenlik” boyutuyla ele alýnmalý.
Türkiye, Suriye’deki kurtlar sofrasýnda; huzurumuz için çaba sarf ederken, içeride; “savaþ kaçkýnlarý” gibi kendini düþünenler cezasýný görmeli ve kamuoyuna da ifþa edilmelidir.
Toplumumuz da, her türlü ulusal tehdit karþýsýnda ortak bir dil geliþtirmeyi artýk baþarmalý.
“Etiket anarþisi”nin azdýrdýðý ekonomik saldýrýnýn hedefi iktidar deðil, Türkiye’dir.
Etiketi baþ döndüren ürünleri hep birlikte birkaç gün boykot etmeyi baþarabildiðimiz gün meseleyi çözeriz.
Çok daha duyarlý ve bilinçli olduklarýna inandýðým kadýnlarýmýz, bu konuda öncülük yapabilir.
Haydi, hep birlikte; “toplumsal bilinç”e…