Türkiye’de Yüce Önder Atatürk’den beri düþe kalka ilerleyen sistemin canýna 27 Mayýs 1960’da askerler okudu.
Gerçi kendileri de Atatürk’ü kendilerine kalkan edinme telâþýndaydýlar ama bu ahmakça mâzeret bâzý dengesizlerin “Karýmý çok sevdiðim için öldürdüm.” ifâdelerine þaþýlacak, daha doðrusu þaþýlmaya gerek duyulmayacak kadar benziyordu. Atatürk’ün þahsiyeti ve fikriyâtý kendilerine en az üç numara büyük gelen bu mâcerâperestler ve sergerdeler çetesiyle artýk bu saatden sonra oturup bir daha uðraþmak deðil tabii niyetim. Fakat Türkiye’nin bugünki durumunu tahlîl ederken çivisi ilk olarak ne zaman çýkdý sualine de mim koymalýyýz kanaatindeyim. Onun için hatýrlatayým dedim.
Aslýnda 27 Mayýsçý kopuk takýmýnýn yýkdýðý düzen de pek matah birþey deðildi. Ama en azýndan kendi tabii rayýnda aðýr aksak da olsa bir sonraki istasyona doðru yol alýyordu.
Türkiye hâlen iþte bundan 54 sene evvel geçirdiði sarsýntýnýn molozlarýný kaldýrýp yýkýlan ve hasar gören duvarlarýný onarmakla meþgûl.
Diyebilirsiniz ki, 54 yýl süren onarým mý olurmuþ?
Eðer olamaz ise daha hâlâ adam gibi bir anayasa bile yapamamýþ, yapmak þöyle dursun daha YAZAMAMIÞ olmamýzý neye baðlýyorsunuz?
Dünyâda, niyetlenip de 54 sene bir anayasa metni kaleme almayý bile becerememiþ baþka millet var mý? Var da ben mi bilmiyorum?
Þâyet Türkiye o 27 Mayýs rezâletine mâruz kalmamýþ olsaydý tabiatýyla ne onun devâmý olan alenî ve üstü kapalý diðer kazan kaldýrmalara dûçâr olacak ne de bir baþbakaný ve iki bakanýný kalleþçe katletmek zilletiyle lekelenecekdi.
Yeni ve düzgün bir anayasa ile onun gerektirdiði ek hukuksal düzenlemelere ise yine çokdan kavuþmuþ olacakdýk.
O bakýmdan normal bir çoðulcu demokratik düzende ekonomimiz de þimdikine nazaran adamakýllý daha ileri bir düzeyde olacaðýndan þimdi bizleri bunaltan bir alay pestenkerânî konular yerine gerçek konular üzerinde kafa yoruyor olacakdýk.
Belki bermûtâd yine farkýnda olmayabiliriz ama o konulardan biri pek yakýnda kapýmýzý ha çaldý ha çalacak!
Irak konusundan bahsediyor ve bununla da kalmayarak bir Irak ve Sûriye meselemiz bulunduðu husûsuna dikkati çekmek istiyorum.
Rahmetli Turgut Özal demiþdi ki “Irak Kürdistaný ve KKTC ile bir federasyonu gidebiliriz.”
Zâten bu ve buna benzer daha bir iki cümlesi yüzünden “katli vâcib oldu” sanýyorum.
Ýnsan hayâtý da týpký döviz kurlarýna benzer. Bâzý ülkelerde pahalý bâzýlarýnda ucuzdur.
Ama Rahmetli’nin o günler söylediðini bugün hafif tedrtib aktüalize etmek lâzým:
Sâdece Irak Kürdistaný ve KKTC ile deðil bütün Kýbrýs ve Sûriye Kürdistaný ile de bir federasyona gidebiliriz.
Bunu isteyen istediði þekilde deðerlendirebilir.
Ancak kimse þunu unutmasýn ki böyle bir mecbûriyet hissetmek Türkiye için fevkalâde aðýr mükellefiyetler ve mâlî yükler getirecek bir “görev” olur.
Öte yandan ülkemizin târihî sorumluluklarý bizlere böyle bir görevden yan çizmek imkânýný da pek bahþetmiyor.
Haydi, bir anekdotla tatlýya baðlayalým:
Bir toplantýda herkes neþ’eli bir tarzda gülüp oynaþýp þakalaþýrken Balzac çok düþünceli ve somurtkan bir havayla bir kenarda oturup duruyormuþ.
Geceyarýsýna doðru, eðlencenin artýk iyice kývâmýný bulduðu bir an yerinden fýrlayarak dansedip fingirdeþenlere seslenmiþ:
“Gerçeðe dönelim lütfen! Eugénie Grandet kiminle evlenecek?”
LÂNET: Kedisine saatlerce iþkence edip üstelik cançekiþmesini de videoya kaydederek saða sola göstermek alçaklýðýna tevessül eden CAN AKSOY adlý nâmussuzu, bu þerefsizi ve bu vicdansýzý lânetliyorum! Allah belâsýný versin!