İbrahim Güneş
İbrahim Güneş
Tüm Yazıları

Ev kiraları tepetaklak

Suriye'deki gelişmeleri hepimiz yakından takip ediyoruz.

Meselenin askeri, güvenlik ve siyasi boyutlarını günlerdir konuşuyoruz. Ancak benim dikkatinizi çekmek istediğim bir başka boyut var.

Ev ve işyeri kiraları...

Zira Türkiye'deki üç buçuk milyon Suriyeli sığınmacının büyük bölümünün ülkesine dönmesinin yolu açıldı.

Yani bir başka deyişle yakın zamanda geçtiğiniz sokaklarda kiralık daire iş yeri ilanlarının patlamış mısır gibi çoğaldığını görürseniz hiç ama hiç şaşırmayın.

Yani demem o ki yakında ev ve işyeri kiralarında ciddi bir yavaşlama hatta gerileme söz konusu olabilir.

Bir başka deyişle o şu kadar kira istiyor ben de o kadar kira isterim dönemi kapanıyor gibi görünüyor. Umarım bu durum enflasyonla mücadeleye de ciddi katkı sağlayacaktır.

Tabii meselenin bir başka boyutuysa iş gücü meselesi...

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Evet Türkiye'de yüzde 8,7 civarında bir işsizlik istatistiği var ama özellikle "sığınmacıların çalıştığı zor işleri yapmak isteyen kaç kişi var?" sorusu ortada duruyor.

Yani konfeksiyon işçisi, lastik tamircisi, tarlada, bahçede sebze, meyve ürün toplayan, günübirlik işler gibi birçok alanda ciddi sıkıntılar önümüzdeki dönemde karşımıza çıkabilir.

Sığınmacıların evine dönüşünün bir başka boyutuysa muhalefetin elindeki bir kartı daha kaybedecek olması...

Zira çok uzunca bir süre sığınmacılar üstünden siyaset yaptılar, oy devşirdiler. Üstelik de birbiriyle çok çelişkili bir politika çizgisi izlediler. Örneğin bir yandan sığınmacıların Suriye'ye gönderilmesini isterken, diğer yandan askerin Suriye ve Irak'tan çekilmesini istediler. Askeri çekince Türkiye'ye yönelik göç akını nasıl durdurulacak sorusuna bir cevap vermeden üstelik. Bakın CHP'nin Gölge Dışişleri Bakanı İlhan Uzgel tartışma programında aynen şöyle söyledi.

"Esad sizinle görüşmüyor diye gidip Halep'i almanız mı lazım?"

Neyse sözü çok uzatmaya gerek yok. Takdir milletin elbette. Umarım Suriye'deki gelişmeler hem bölgemiz hem de Türkiye için hayırlara vesile olur.

KAAN EFSANE OLACAK

Terör örgütü PKK'nın saldırısında 5 şehit verdiğimiz TUSAŞ hızla toparlandı. Türkiye'nin gücüne güç katmaya devam ediyor.

Saldırı sonrası tesisin duvarına yazılan "İnadına çalışacağız, İnadına üreteceğiz" şiarınca bu kez Milli Muharip Uçak KAAN'ın art yakıcı testinden önce iki kare fotoğraf sonra görüntüler paylaşıldı.

Açık söylemem gerekirse yüreği bu ülke ile çarpan evlatlarımızla bir kez daha gurur duydum. Zira art yakıcı testi en kritik aşamalardan biri KAAN'ın ses üstü hız kabiliyetine ulaşması anlamına geliyor.

Özellikle oluşan yüksek ısıya karşı egzoz ve diğer ekipmanların dayanıklı alaşımlardan üretilmesi çok büyük bir başarı. Zira dünya bu teknolojiyi sır gibi saklıyor. Ama bizim evlatlarımız bunu da başardılar. KAAN inşallah 3 yıl sonra Türk Hava Kuvvetleri'nin envanterinde olacak.

Yani muhalif kafayla küçümsedikleri kalorifer peteği Gök Vatan'ı savunacak.

KULE VAR KULE VAR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep'teki 5 bin 113 deprem konutunun anahtar teslim töreninde muhalefete yönelik eleştirilerini paylaştı. Bir anlamda "Kule var, kule var" mesajı verdi.

Erdoğan, "Kule deyince bizim aklımıza Çamlıca Kulesi, İstanbul Havalimanı Kulesi, Çanakkale Köprüsü Kulesi geliyor. Muhalefetin aklınaysa bir tek para geliyor" ifadesini kullandı.

Ardından da CHP'li belediyelerin SKG prim borçlarını hatırlattı. Borcunuzu ödeyin mesajı verdi.

Aynı dakikalarda CHP Genel Başkanı Özür Özel de "asgari ücret 30 bin lira, en düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olmalı" diye esip gürlüyordu. Yazıyı Erdoğan'ın sözleriyle bitirelim.

"Biz karıncalar gibi çalışıyoruz. 22 yıllık iktidarımızda milleti hayal kırıklığına uğratmadık. Ana muhalefet gibi bol keseden vadedip sonra üstüne sünger çekenlerden olmadık."

Ne diyelim takdir milletin elbette.

5 KİŞİYİ ÖLDÜRDÜ, 18 YIL ALDI

Görüntüleri görünce kazayı hemen hatırladım. O gün yüreğimiz çok yanmıştı. Zira hepimizin başına gelebilecek korkunç bir olaydı.

19 yaşındaki bir sürücü altındaki araçla makas atıp, kendince şov yaparken, kendi halinde sol şeritte ilerleyen ailenin aracına çarpmış.

Araç savrularak karşı yöne geçmiş.

4'ü aynı aileden 5 kişinin korkunç şekilde ölümüne sebep olmuştu.

O kazayla ilgili sürücüye 18 yıl hapis cezası verildi. Üstelik mahkeme ceza indirimi de yapmadı. Yani verilebilecek en ağır cezayı verdi.

Açık söylemek gerekirse yitip giden 5 canın acısını soğutacak bir ceza mıdır bilemiyorum...

Ama şunu söylemek istiyorum.

Elbette 19 yaşındaki o sürücü de böyle acı bir olaya sebep olduğu için muhtemelen bin pişmandır. Cezaevinde her gün kafasını duvara vuruyordur. Zira mahkeme hapis kararında "Sanığın şeritler arasında tehlikeli ve ani hareketler yaparak önündeki araçları geçebileceğini düşünerek aracı kullandığı, bu suretle sanığın kazaya sebebiyet verebileceğini öngördüğünü ancak buna karşın kontrolsüz şekilde aracı kullanmaya devam ederek bilinçli taksir ile hareket ettiğine hükmetti."

Şimdilerde araç almak çok kolaylaştı. Sürücünün kullandığı o hafif ticari araç gibi araçları 200-300 bin liraya almak mümkün, bu da beraberinde özellikle gençlerin yeterince eğitim ve tecrübe sahibi olmadan araç sahibi olması gibi bir durumu karşımıza çıkarıyor.

Bu yüzden hem anne babaların bu konuda çocuklarını ciddi şekilde kontrol etmesi... Direksiyona geçince yolların hakimi olmadığını öğretmesi gerekiyor. Hem de özellikle sürücü kurslarında bu türden kazaların adaylara izlettirilmesi, üstüne konuşulması, hatta uzmanlar eşliğinde bu tür olayların tartışılması gibi yeni yöntemler geliştirilmesi faydalı olur diye düşünüyorum. Zira kitapta yazanların ezberlendiği yazılı sınavı, araç kullanmanın pratiğinin geliştirildiği sürüş sınavını geçmek başka bir şey ileri derece sürüş eğitimi, bilinci, sorumluluğu almak başka bir şey...