Dilerseniz yeniden anlatmayý deneyelim. Malumunuz, Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, oldukça kritik bir ABD ziyareti gerçekleþtirdi. Önemli bir zirveye katýldý. ABD Baþkaný Barack Obama baþta olmak üzere önemli görüþmeler yaptý. Tüm Ýslam coðrafyasýnýn gönül hafýzasýna yerleþecek bir caminin, daha doðrusu medeniyet merkezinin açýlýþýný yaptý.
Memleketimizin varlýðýna kasteden nice terör örgütünün ve hiç sýkýlýp utanmadan onlarýn yanýnda arzý endam eden paralel çetenin gayretleri boþa çýktý. Tayyip Erdoðan, Türkiye’nin sözünü, tezini ve özellikle de o muhteþem açýlýþta özünü ifade etti ve ülkesine döndü.
Ziyaretle ilgili yazýmda, Erdoðan’ýn Türkiye’nin yükselen gücünü ve hepsinden önemlisi ‘özgüveni’ni temsil ettiðini ifade etmeye çalýþtým. Bu özgüvenin bir kibir, tepeden bakýþ ya da içi boþ bir duruþ olmadýðýný; aksine kazanýlmýþ ve hak edilmiþ olduðunu aktardým.
Özellikle Ýslam coðrafyasýna, ama toplamda dünyaya sadece çýkar ve hýrsla yaklaþan anlayýþýn, yeni bir düzen kurmak için nasýl kan döktüðünü satýrlara döktüm:
‘Coðrafyamýzý merkeze alarak yeni bir düzen kurma peþinde olan güçler, gayet iyi biliyor ki yeni çatýþma alanlarý olmadan bunu baþarmalarý mümkün deðil. Bunun için de kendilerine kuklalar ve tetikçiler lazým. Çünkü Batý bundan baþka bir dil, çatýþmadan baþka bir yöntem bilmiyor. Kendi tarihi böyle, hayata bakýþý böyle. Dünyayý kavrayýþý böyle. Neredeyse tüm iç dengelerini büyük iç savaþlarýn ardýndan kuran Batý’nýn; þimdi yeni bir düzen kurmak için kanlý araçlar kullanmasý þaþýrtýcý deðil.’ (Star, 2 Nisan 2016)
Eðer gerçekten barýþ isteniyorsa, çatýþmacý yaklaþýmlarýn terkedilmesi ve terör gibi tehlikeli araçlarýn kullanýlmamasý yönündeki tezini her zeminde aktarýyor Cumhurbaþkaný. ‘Bizim teröristimiz iyidir, aslýnda özgürlük mücadelesi veriyor. Hatta ona destek olup yol veren siyasetçilere, medya mensuplarýna da hoþgörülü olmak lazým’ diyen ‘terör çadýrý’ tiyatrosunu Batý’nýn yüzüne vuruyor.
Ortak acýdan söz ediyor. Terörü yeniden tanýmlayarak mücadele etmeyi, hiçbir þekilde müsamaha gösterilmeden ve ayrým yapýlmadan üzerine gidilmesini öneriyor. Samimi olmayan bir yaklaþýmla mücadele etmenin, daha doðrusu ediyormuþ gibi yapmanýn getireceði acýlara dikkat çekiyor.
Ben de bunun üzerine dedim ve yine diyorum ki; kimin ne dediðinin önemi yok. Çünkü gerçekten barýþ istiyorsak, Türkiye’nin ve Erdoðan’ýn bu sözlerinden daha deðerli bir yaklaþým yok.
Bu duruþ ve öneriler, Obama’nýn da, dünyanýn herhangi bir liderinin de söylediklerinden daha önemlidir, deðerlidir ve sonuca dönüktür dedim.
Yazýdan sonra bu görüþlerimi destekleyen birkaç cümleyi daha sosyal medyada paylaþtým. Bu topraklarda kendisinden, deðerlerinden, tarihinden ve ülkesinin gücünden haberdar olmayanlarýn tepkilerine hiç þaþýrmadým. ‘Evet, Obama’nýn deðil, Türkiye’deki muhtarlarýn ne düþündüðü önemli’ diyen zavallý yaklaþýmlara gülüp geçtim.
Erdoðan-Obama görüþmesini, gerçekleþmeden önce sabote etmek isteyenler amaçlarýna ulaþamayýnca, deyim yerindeyse çileden çýktýlar. Bölücü örgüt baþta olmak üzere, paralel çetenin lobi gücü, Türkiye’nin tezlerini anlatmasýna engel olamadý. Geriye ne kaldý sýðýnacaklarý? Obama’nýn basýn mensuplarýna söylediði birkaç cümle. Türkiye’deki demokratik süreçle ve basýn özgürlüðü ile ilgili endiþeleri varmýþ. Erdoðan’a da bunlarý hatýrlatmýþ!
Cumhurbaþkaný, Türkiye’ye döner dönmez Obama’ya cevap verdi zaten. Sadece bir noktayý hatýrlatýp tamamlamak istiyorum. Obama, Erdoðan’la yaptýðý kapsamlý görüþmenin ardýndan, birilerinin gönlünü almak için eline tutuþturulmuþ birkaç söz sarfedince mi Türkiye alt üst olacak!
Geçelim bunlarý. Ýþte tekrar yazýyorum. Tarihin bu anýnda Obama’nýn deðil, Erdoðan’ýn ne söylediði daha önemlidir ve daha deðerlidir.
Yaþayýp göreceðiz.