10 gündür bir gözümüz güney illerimizdeki yangýnlara aðlarken bir gözümüz de Tokyo'dan galen güzel haberlerle gülüyordu.
Milli sporcularýmýz 2 altýn, 2 gümüþ, 9 bronz madalya kazanarak bize çok büyük gurur yaþattý.
Benim gibi olimpiyat oyunlarýný takip etmeyen biriyseniz bu baþarýnýn bizi sýralamada çok önlere taþýdýðýný zannetmiþ olabilirsiniz. Kaçýncý olduk diye bakýnca gerçekle yüzleþtim. Evet bugüne kadar en çok madalya aldýðýmýz olimpiyat oyunlarý bu yýlkiydi. 1948 Londra Olimpiyat Oyunlarý'ndaki skorumuzu geçerek rekor kýrmayý baþarmýþýz.
1948 nere 2021 nere? Herkesler Mete Gazoz efsanesinin tadýný çýkarýrken, Busenaz'larýmýzýn baþarýsýyla göðüs kabartýrken -ki haklýlar- bardaðýn boþ tarafýna bakmak için çok da isabetli bir zaman olmayabilir. Bi' keyfini çýkartalým evvela, deðil mi?
Evet çýkartalým, lakin önümüzdeki maçlara da bugünden tezi yok, bakalým.
Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunlarý'nda ABD'ye 39, Çin'e 38 altýn madalya gitti. ABD'li sporcular 113 madalya topladý, Çinliler ise 88. Kimlerle mi karþýlaþtýrýyorum Türkiye'yi? Bence pekala mümkün. Ama hadi ABD'yi, Çin'i, Rusya'yý geçelim... Ýtalya, Hollanda gibi ülkeler de 40 civarý madalya topladý. Türkiye 13 madalya ile en çok madalya kazananlar arasýnda 35. sýrada olabildi.
Olimpiyat sporlarýnda Türkiye çok çok daha iyi olabilir. Týpký sanat alanýnda olabileceði gibi.
Yeni Milli Eðitim Bakanýmýz Mahmut Özer'in böyle dertleri olduðunu biliyorum. Öncekinin de vardý kuþkusuz, daha öncekilerin de.
Ama bu konu artýk aciliyet kastediyor; eðitim süreçlerimizi spor, sanat ve mesleki disiplinlere göre yeniden düzenlemek...
Eðitim alanýnda 'deðiþim' sözüne artýk tahammül kalmadý farkýndayým. En önemli sorunumuz belki de kökleþememek. Ama dijital devrimin içinden geçiyoruz ve bu sürecin kendisi zaten köktenci bir deðiþim dinamiði yaratýyor. Haliyle yeni meslekler, yeni iþ alanlarý açýlýyor. Kimisi de gözden düþüyor, yok oluyor. Eðitim süreçlerinin, 'hayatýn gerçeklerini' öncelemeksizin yapýlandýrýlmasý ise deðiþimin yüzeysel kalmasýna, dolayýsýyla derde derman olmamasýna yol açýyor.
Spor ve sanat, çok erken yaþlarda yönelinmesi gereken alanlar... Öðrencilerin bu alanlara ilgisinin olup olmadýðýnýn tespitini kolaylaþtýracak bir eðitim modellemesi gerekirken aþýrý sýnav baskýsý bizatihi çocuklarýn hususi yönlerinin açýða çýkmasýna mani oluyor.
Aileler de derin bir ikilem yaþýyor.
Spor ve sanatla beraber devam edebilecek bir eðitim hayatý öngörülemiyor. Birine yönelince öbürünü boþ vermek gerekiyor. Haliyle, yarýþtan kopartacak hususi alanlara yönelim çok mümkün olmuyor.
Bugün Ýstiklal marþýmýzý okutan, bayraðýmýzý göndere çeken ve ülkenin pozitif tanýtýmýna çok büyük katkýsý olan milli sporcularýmýzýn sayýsýnýn çok daha fazla olabilmesi, bu arkadaþlarýn çok daha büyük bir genç havuzu içinden seçilip gelmesiyle mümkün. Bu da o gençleri erken yaþta bulup, destekleyip o havuza kazandýrmakla.
Sanat için de ayný þey geçerli.
Okullarda sanat ve spor derslerinin, sýnav baskýsýyla matematik-fizik-kimya için etüt saati olarak kullanýlabildiði bir sistemde bu iþin çözümü nasýl olacak?
Üniversite kompleksimizi artýk atalým. Ülkeye katma deðer üretecek tüm meslek kollarýnýn deðerli ve biricik olduðunu gençlere anlatalým. Hayata geç baþlayan ve üniversite mezunu olup iþ beðenmeyerek iþsizler ordusuna katýlan, dolayýsýyla herhangi vasýfsýz bir kiþiden daha dezavantajlý halde olan gençlerimize hayata daha erken atýlma, iþ öðrenme ve para kazanma imkaný açacak bir paradigma deðiþimine ihtiyacýmýz var.
Yeni Milli Eðitim Bakanýmýz Mahmut Özer'in meslek liseleriyle ilgili çalýþmalarýný biliyoruz. Bu konuya ve bunun yaný sýra sanat ve sporun da eðitim süreçlerindeki aðýrlýðýný artýracak politikalarýn geliþtirilmesine daha da önem vereceðini umuyorum.