Evet... Darbe oldu, sürüyor

Ben size darbenin tarihini hatýrlatayým: 26 Aralýk 2006. Darbe ilaný: Cumhuriyet gazetesinde yer alan Sabih Kanadoðlu imzalý yazý. Gerekçesi, Meclis’te 354 sandalyeye sahip AK Parti’nin tek baþýna cumhurbaþkaný seçemeyeceði, meclisin bu iþ için 367 üye ile toplanmasý gerektiði... 

Siyaseten safmýþýz...

Ýnternete düþen muhtýralarla da desteklenen darbenin, 22 Temmuz 2007 seçim sonucu ve 21 Ekim 2007’deki anayasa deðiþikliði referandumu ile sonlanacaðýný düþünmüþtük. Halk, muhtýraya hedef olan partiye yüzde 47, cumhurbaþkanýnýn halk tarafýndan seçilmesine ise yüzde 69’la destek verdi...

Ama olmadý... Demek, yeterli deðilmiþ...

Biz, sivil siyasetin sandýktan çýkan sonuçlarla vesayetin manevra alanýný daralttýðýný düþünüyorduk, aslýnda yaþadýðýmýz bir süreçmiþ!..

GLADIO-A’nýn beceremediðini GLADIO-B’ye yaptýrmanýn planlarý yapýlýyormuþ, 17-25 Aralýk 2013’le karþýlaþtýk!.. O darbeyi de gerçekleþtirmeye çalýþanlar, son olarak tebdil-i kýyafet Sarp sýnýr kapýsýnda görüldüler...

Ama bitmiyor...

Biz burada GLADIO-C nerede, acaba darbeyi bu kez ekonomiden mi yeriz diye düþünürken, vesayet, tanýdýk bir plana yöneldi... 90’lý yýllarýn aktörü PKK bi’kez daha devrede!..

Oligarþik vesayetin 7 Haziran seçim sürecinde HDP’yi koç baþý olarak kullanmasýný 28 Mayýs 2015 tarih ve “Ýstanbul Dükalýðý’nýn çaresizliði: HDP” baþlýklý yazýmda AK Parti’yi sarsmak için yürütülen bir kampanyanýn zemini olarak deðerlendirmiþtim...

Yaþanýlanlar, yanýldýðýmý gösteriyor. Meðer, konu, Abdullah Öcalan’ýn, son Ýmralý heyetine aktardýðý gibi, “silahsýzlanma olmazsa, çözüm süreci biter, darbe süreci baþlar” sözlerinde þekillenen daha “derin” bir anlam taþýyormuþ.

Selahattin Demirtaþ’ýn “Seni Baþkan yaptýrmayacaðýz” sözü, kendisine emanet oylarýn akýþýný saðladý ama, yaþanýlan terör ortamý, vesayet güçlerinin artýk Demirtaþ ve partisine ihtiyaçlarýnýn olmadýðýný gösteriyor.

2006’da bir Yargýtay eski Baþsavcýsý’nýn yazýsýyla baþlayan ve bugüne kadar kendini sürekli tekrarlayan ilginç bir darbe süreciyle karþý karþýyayýz...

Kürt hareketi, 8 Haziran-8 Aðustos 2015 tarihleri arasýnda sergilediði tutumun özeleþtirisini önümüzdeki yýllarda tabii ki, yapacaktýr. Demokratik bir devletle sorun çözümü sürecinden silaha yönelmenin getireceði berbat yýkým ileride tarihçiler tarafýndan da deðerlendirilecek.

Tarih, kuþkusuz, Erdoðan’ýn, ülkede 2007 Referandumu sonrasýnda doðmuþ fiili bir durumu özetleyen açýklamasýný “darbe” olarak niteleyen iki sivil siyasetçi, Kýlýçdaroðlu ve Bahçeli’yi de deðerlendirecektir.

Evet... Ara rejimdeyiz

Türk basýnýnýn “Beyaz Türk kalemleri”, “demek karþýdan gelen iki kiþiden biri AK Partiliymiþ” dedikleri bir ortamda tek baþýna iktidar olan bir partinin yönetimini “ara rejim”, hatta, “sabahýnda aydýnlýða uyanýlacak bir akþam” olarak nitelediler.

Kendileri açýsýndan haklýydýlar. Anayasa Mahkemesi’nin 1 Mayýs 2007’de verdiði ünlü “367 çoðunluk gerekir” kararýyla destekledikleri “gerçek ara rejim” çökmüþ yerini sivil siyasetin meþruiyeti almýþtý. Görüyoruz ki, milletin sandýk tercihiyle yýkýldýðý düþünülen o “ara rejim” sürüyor!..

...Ve günümüzün sivil siyasetçisi, kendine liberalim diyen aydýný(!), özellikle varlýðýný ancak ve ancak çoðulcu demokraside koruyabilecek Kürt sivil siyasetçisi bu “ara rejimi” görmezden gelip, kamuoyundan saklamaya çalýþýyor.

Yüzde 41 oy almýþ bir partinin tek baþýna iktidar olamadýðý bir sistemde, 2007 “darbe giriþimi”nin tüm aktörlerinin ayný safta buluþmasý asla bir tesadüf deðildir.

Eðer “Erdoðan darbe yaptý” demek, “gerçek darbeci güçlere” bir “hadi ne duruyorsunuz” çaðrýsýysa, bu, ayýptýr, millete zulümdür, günahtýr.

Siyaset özellikle kilitlendi

Halkýn cumhurbaþkanýný doðrudan seçmesiyle doðan yeni durumun “siyasetin kiþilleþtirilmesi” ile kilitlenmesi, bu ara rejimin baþarý öykülerinden biridir.

Erdoðan bir fanidir. Bugün o makamda oturur, yarýn oturmaz. Kuþkusuz, bu millet, önümüzdeki seçimlerde farklý isimleri de o koltuða uygun bulacaktýr.

Neyi tartýþýyoruz? Sistemi mi, Erdoðan’ý mý?

Yeni anayasal sistemi tartýþýyorsak, bunu Erdoðan üzerinden yapmak yanlýþ...

Türkiye’nin 2014 Aðustos’unda bir “hibrid rejime” girdiðini hukuk fakültesi birinci sýnýf öðrencisi bile kolaylýkla anlayabilirken, hepimizin seslerini duymak için kulak kesildiðimiz hukukçularýn bu rejimi deðil, Erdoðan’ýn yaptýðý bir açýklamayý deðerlendirmek için sýraya girmesi ise garip bir öykü...

Belli ki, 2006’da ilan edilen, 2007’de uygulanmaya çalýþýlan darbe süreci geri adým atmaya niyetli deðil, memlekete yazýk olacak...