Evet, gene mağlup!

Hepsinde gol yediği son 12 maçta iki kez kazanmış Beşiktaş'ın, Süper Final'e başlarken birden bire değişivereceğini akla getirmek olası değildi!

Ne olacaktı da Beşiktaş bir haftada kendine gelecekti? Yalnızca hocanın ve yöneticilerinin değişmesi, oyuncusuna vaktinde ödeme yapamayan bir kulübün yüklüce prim vaadi, kısa bir zamanda takımda bir patlama sağlayabilir miydi?

Beşiktaş değerli futbolcuları barındıran bir kadroya sahipti. Ancak daha önce oluşturulmuş, sakatlıklar nedeniyle sergilenemeyen bir oyun karakteri de yoktu! Olsa idi, kadronun buluşmasıyla o oyun da geri gelebilirdi. Bu açık ancak, maçı iyi yaşama duygusu çok çalışarak kapatabilirdi.

Karşısında normal sezonu şampiyon bitirmiş, özgüveni yerinde, kadro sorunu yaşamayan, oyun ilkeleri yerleşmiş bir rakip vardı.

Beşiktaş iyi bir konsantrasyonla içindeki varlığına inandığım gücü dışa vurarak dengeyi kurabilirdi. İlk 10-15 dakika bunu gösterdi. İstekli ve çalışkandı. Ancak özellikle hücum için bir organizasyon ezberi olmadığından sıkıntı çekti. Hücum çıkışları kısa zamanda durgunlaştı. G.Saray hücum bölgesinde çoğalmayı ve uyumlu davranmayı, önde basmayı başardı. Beşiktaş bloklarını birbirine bağlayamadı. Ara bölgeleri rakibine kaptırdı. Hücum plansızlığı Fernandes'in kontrole girmesine neden oldu ve Beşiktaş bu önemli kozunu devreye sokamadı.  Takımca çıkması zorlaştı, ama gene de ilk yarıda gol getirecek dört vuruş şansı yarattı kendine. Mustafa, Holosko, Fernandes ve Ernst bunlardan gol üretebilirdi. Vuruşların üçü dışarı gitti, biri Muslera'ya! Melo'nun golünde yardımcı hakem ince ofsaydı atladı!

Beşiktaş ikinci yarıda Galatasaray kadar önde basan, çalışkan bir takım yapısına bürününce Galatasaray'ın hücum etkinliğini kırdı. Ancak kendisini kabul ettiremedi. İlk şutunu 66.dakikada attı!  Tayfur Havutçu hücum kalitesini artırmak için Holosko'nun yerine Simao'yu koydu. Beşiktaş oyunun akışı içinde kendini geliştirdi, ama kimliğini bulmuş rakibini çözecek çizgiye ulaşamadı. Süper final kaderini ancak galibiyet değiştirebilirdi. Bu da biraz daha tempo ve beceri gerektiriyordu. O kadarı yoktu Beşiktaş'ta.