Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

Evet, ‘Resmî Tarih'ler, Kazananlarca Yazdýrýlýr, Amma!..

M. Kemâl, Eskiþehir civarýnda, Yunan Ordusu’yla ‘Ýn Önü’ denilen mýntýkada cereyan eden çatýþma veya muharebelerin cereyan þeklini Âfet Ýnan’a yazdýrýrken, Âfet Haným, ‘Paþam orada öyle bir muharebe olmamýþtý’ diye bir hatýrlatma yapýnca.. Paþa, ‘Tarihi, yapanlar yazdýrýr, ben ne diyorsam, sen öyle yaz..’ der; Âfet Ýnan’ýn hâtýrâtýnda anlattýðýna göre..

Çünkü, muhtemelen, ya hâfýzasýnda yanlýþ kalmýþtýr; ya da, zihninde çizdiði tabloyu anlatýrken farazî bir muharebeyi de tabloya eklemiþtir, vs..

***

Hemen belirtelim ki, þu, ‘Tarihi yapanlar yazdýrýr’ lafý, tamamiyle boþ da deðildir; belki biraz noksandýr. Her halde, ‘resmî olarak kabul edilen tarih’ demek daha doðru olur.

Çünkü, tarih denilen ve artýk geçmiþ zamanda kalan hadiselerin bir de ‘maðlûblar eliyle ve diliyle yazýlmýþ- anlatýlmýþ olaný’ vardýr ki, o, ‘gizli tarih’tir; o gizli tarihlerde galiblerin anlattýklarýnýn tam tersine laflar edilir. Ama, maðlublar ve takipçileri galib gelinceye kadar, o tarihten açýkça söz edilemez.

***

Bir de, ‘Tarih, belgelere dayandýrýlarak yazýlýr..’ sözü vardýr ki, konunun daha iyi anlaþýlmasý için þu nükteyi aktarmakta fayda var.

Bir kumandan, savaþta kaybetmiþtir, askerleri ölmüþ, kaçmýþ veya esir düþmüþtür.. Tam bir hezimet..

Ama, kumandan, kâtibine; ‘Askerlerimiz kahramanca savaþýyorlar, düþmaný kovalýyorlar, vs..’ diye yazdýrmaktadýr.

Kâtib, ‘Kumandaným, hani nerede o askerlerimiz, her þey bitti..’ deyince, kumandanýn sözü ‘tarih belgelere dayanýr’ lafýna çok itibar edenleri uykularýndan uyandýracak mahiyettedir:

-Ben ne dersem sen onu yaz oðlum.. Bu yazdýrdýklarým, geleceðin tarihçisi içindir..’

Sahi, tarihî belgelerin deðindiði konularýn hakikati nasýl ‘kesin’ kabul edilecektir?

Evet, nice hezimetler vardýr ki, kumandanlarý tarafýndan, tarihe ve geleceðin tarihçilerine býrakýlan belgelerde ‘Þanlý bir zafer..’ þeklinde anlatýlmýþtýr.

***

Bunun en çarpýcý örneðini B. Amerika tarihinde, Kýzýlderili’lerle beyazlar (gerçekte ise, göçmen veya istilâcý durumunda olanlar) arasýndaki muharebede yaþanýr.

Beyaz General, askerlerini, ‘Kýzýlderililerin eline düþmektense, namlunuzda daima bir mermi hazýr bulunsun, o tahammül edilmez eziyetlere uðrayarak ölmektense, intihar edersiniz..’ diye kesin bir þartlandýrmayla eðitmiþtir.

Bir gece, ordu bir vâdide istirahate çekilir, 1875-76’da.. Ve, resmî tarihe göre, ‘Kýzýlderililerin baskýný’ sonunda komutan ve askerleri en barbarca yöntemlerle toptan imha edilir.

Tabiatiyle, o general ve askerlerinin kahramanlýklarý üzerine destanlar yazýlýr, aðýtlar yakýlýr, 100 yýl..

Ama, aradan 110 sene geçtikten sonra, 1985’lerde, ‘Artýk gerçeði açýklamanýn zamaný gelmiþtir..’ denilir.

Anlaþýlýr ki, kahramanca verilen bir savaþta uðranýlan bir maðlubiyet yoktur. Askerlerden birisi, ‘uyur-gezer’ hastasýdýr ve rüyasýnda Kýzýlderili Baskýný’na uðradýðýný görür ve derhal silâhýna sarýlýp kafasýna sýkýnca, gecenin karanlýðýnda atlar ürker, uyanan her asker Kýzýlderili Baskýný’na uðradýðýnýn zannýyla kendi kafasýna bir mermi sýkarak intihar eder.

Alýnýz size, tarih; masal gibi iddialar..

***

Bunlarý niçin mi anlatýyorum?

TRT 1’de (evet, Devlet televizyonunda) 20-21 Kasým gecesi ‘Gündem Ötesi’ diye bir proðramda, Osmanlý’nýn çöküþüyle noktalanan ‘Ýttihad-Terakki Dönemi’nin acar istihbaratçýsý olarak ün yapan ‘Eþref Kuþçubaþý’ üzerine, ve sýk-sýk, ‘Ben tarihçiyim, ben belgelere bakarým..’ diyen bir akademisyenin anlattýklarý üzerine..

Bizdeki modern istihbarat’ýn, MAH ve MÝT’in öncüsü sayýlan Kuþçubaþý’ný karalamak için ne lâzýmsa, o yapýldý.

Gerçi Batý Trakya Cumhuriyeti’ için nasýl çýrpýndýðý da itiraf olunmadý deðil..

Ama, sözkonusu akademisyen, Eþref Kuþçubaþý’nýn ‘narsistik’ (kendisini ululayan, yücelten, kendi varlýðýna tapýnan) bir ruh yapýsýnýn olduðuna sýk sýk vurgu yaptýðýný, yalanlarla dolu olan hâtýrâtýyla kendisini büyük göstermeye çalýþtýðýný anlatýrken, o dönemin nice narsistik ve hâlâ dokunulamayan ‘ikon’laþtýrýlmýþ isimleri üzerinde son derece dikkatli ve saygýlýydý, 2 saati aþkýn bir süre..

***

Elbette, mes’elem, o akademisyenin anlattýklarýný yalanlamak veya doðrulamak deðil. Ancak, ömrü gerçekten de -istihbaratçýlýk mesleðinin gereði olarak da-, karanlýk bir tünelde geçen bir kiþi hakkýnda, böylesine magazinel bir tarih tartýþmacýlýðý doðru mudur?

Kaldý ki, sadece þu son 100 yýlda bile ‘narsisit/ kendisine tapýnan ve hattâ taptýran niceleri vardý ki, kendilerini ‘yarý-tanrý’, hattâ ‘tanrý’ olarak görüp, üstlendikleri askerî vazifelerinin de ötesinde, hayallerindeki ülkeyi kurmak için, ‘toplum mühendisliði’ne soyunarak, milletin bütün temel deðerlerine de savaþ açmýþlardý. (Falih Rýfký’nýn ‘Çankaya’sýnda yazdýklarý yeteri kadar öðreticidir, bu konuda..)

Ki, o anlý-þanlý isimler bazan, tamamiyle þahsî rekabetler için bile hareket etmiþlerdi. Nitekim, sözkonusu proðramda, M. Kemal’in Libya’da aldýðý bir yenilgi üzerine mazeretler üretmeye bile âzamî dikkat gösteriliyordu. Bu vesileyle ekleyelim ki, ‘Kemalizm tarikatýnýn ‘þeyh-i ekber’i’ sayýlabilecek konumda olan Fâlih Rýfký (Atay), M. Kemâl’e, ‘Libya’ya niçin gitmiþtiniz..’ diye sorduðunu, onun da, ‘Enver gittiði için..’ diye karþýlýk verdiðini yazar.

(Fâlih Rýfký, bu cevabý deðerlendirirken, ‘Akýlsýzca da olsa kahramanlýk þöhreti veren hiçbir sergüzeþtte ondan geri kalmamalý idi.’ der. (‘Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, Kültür Bakanlýðý’nýn 1981 tarihli yayýný..)

***

Tamam, Kuþçubaþý da, sonunda ülkenin içinde bulunduðu güç durumdan kurtulmasý için, istihbarat alanýnda anlaþýlmasý kolay olmayan karanlýk irtibatlar içinde çetin mücadeleler verirken, Çerkez Edhem’le birlikte hareket etmiþ ve amma, sonra, Ankara’daki komutanlarla zýd duruma düþmüþler ve yenileceklerini anlayýnca, iþgalci Yunan ordusu saflarýna sýðýnarak hayatlarýnýn en büyük hatalarýný yapmýþlar ve de ‘hain’ diye suçlanmýþlardý. Halbuki, o firar ve sýðýnmadan birkaç ay öncesinde, Batý Anadolu , Marmara ve Orta Anadolu’daki bir çok isyanlarýn bastýrýlmasýnda büyük etkisi olan Edhem Bey, Meclis tarafýndan, Ankara’yý teþrif etmesi için yazýlan dâvetnâmede, ‘Münci-i Millet / Millet’in kurtarýcýsý’ diye anýlýyordu. Ama, hadiseler sonra baþka yönde geliþti ve Edhem Bey ve Eþref Kuþçubaþý ‘150’likler’ denilen listeye alýnýp vatandaþlýktan çýkarýlmýþlar, Edhem Bey Yunanistan’da 6 ay kadar sonra Ürdün’e geçmiþti.

M. Kemal’in ölümünden sonraki dönemde Çerkez Edhem için aff çýkarýlmasý sözkonusu olunca, ‘Ben suç iþlemedim ki, affý kabul edeyim..’ diye ülkeye gelmemiþ, 1948’de Ürdün’de vefat etmiþ; Kuþçubaþý ise, Yunanistan’a geçmiþ, Girit’te yaþamýþ ve Demokrat Parti iktidara gelince, 1950’de Mýsýr’dan yurda dönmüþ, vefat ettiði 1964’e kadar hâtýrâtýný yazmýþtý.

Þimdi o saða-sola savrulmuþ bazýlarýna kanunen veya fiîlen hiç dokunulamazken, sadece belirli kiþileri üstelik de devlet tv.nunda böylesine tek yönlü gündeme getirilmesi saðlýklý mýdýr?

***

Bu vesileyle, tekrar edeyim, Kuþçubaþý, -sözkonusu proðramda iddia edildiði üzere-, yalan da söylemiþ veya konularý sonrada karýþtýrarak anlatmýþ da olabilir; ama, bu, hangi hâtýrât türünde yoktur ki?

Þevket Süreyya da, ‘Nutuk’ tarihî deðil, siyasî bir belgedir. Yanlýþlarý ve hattâ yalanlarý da vardýr..’ dememiþ miydi?

Kezâ, Lâtife Haným’ýn hâtýrâtý üzerindeki ve vefatýnda sonra 30 yýldan yayýnlanabileceði kaydý sona erince, zamanýn TTK Baþkaný Y. Halaçoðlu’nun 2006’da tv. da açýkça beyan ettiði üzere, Eðer bu hâtýrât yayýnlanacak olursa, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yeni baþtan yazýlmasý gerekir..’ diyerek, mahkemeden, Lâtife Haným’ýn yakýnlarýnýn baþvurusu üzerine denilerek, ‘hiç yayýnlanmamasý için’ hüküm çýkarttýrýlmamýþ mýydý?

Böyleyken, tarihin maðlublar tarafýna düþmüþ ilginç bir simâsýný yerden yere vurmak âdil bir tarihçinin mi iþidir?