Evlâd-ý Fâtihâna dâir...

Ben, ayýbdýr söylemesi, Türk’üm.
Sözüm meclisden dýþarý o þey, yâni, pardon, Türk olmayý da kendim seçmiþ filan deðilim.

Eskilerden gelme bir, nasýl ifâde etsek, durum...

Son günlerde pek bir lakýrdýsý edildiði için, içimde uyanan tecessüse muqâvemet edemeyerek, nedir ulan bu herkesin aðýz dolusu telaffuz etdiði þey sualine cevâb aradým.

Nihâl Atsýz adýnda biri var.

O þöyle anlatmýþ:

“Türk soyundan gelenlerle dünyâya bir Türk gibi bakan ve kendini Türk hissedenlere Türk denilir.”

Atsýz, bilindiði üzere ýrkçý idi.

Yâni milletlerin teþekkülünde soyun sopun önemli olduðu tezini savunurdu.

Fakat anlaþýlan insanlarýn sâdece et ve kemikden meydana gelmediklerini ve iþin bir de fikrî ve mânevî cebhesi bulunduðunu da hesâba katýyormuþ.

Hattâ, bana kalýrsa, bu tarafa daha bile fazla önem veriyormuþ.

Þöyle alalým:

Ben tutsam da desem ki, evet, ben gerçi, bildiðim kadarýyla Türk soyundan geliyorum ama kendimi Ermeni hissediyorum ve dünyâya bir Ermeni gibi bakýyorum. Dilleri, müzikleri, kültürleri de çok hoþuma gidiyor. Onun için artýk Ermeni Milleti’ne dâhil olmak istiyorum.

Bu takdirde Ermeniler acabâ bana ne derler?

Zannedersem birkaçý omuz silker ve beni tersler ama çoðunluðu da ‘Eh, mâdem öyle geç bir kenara otur; hayýrlý olsun!’ gibilerden birkaç cümle kurar. Üstelik bâzýlarý iþi daha da ileri götürerek beni televizyona çýkarýp ‘Ýþte hidâyete ermiþ bir tâlihli!’ mottosu altýnda âleme reklam panosu gibi sunmakdan dahî kaçýnmazlar.

Lâkin bu gibi meseleleri fazla büyütmemek zannýmca daha doðru bir davranýþdýr.

Hele hele bir kavmî mensûbiyeti bir aþaðýlama kavramý olarak kullanmak pek de hoþ bir görüþ zâviyesi deðil.

Ýsterseniz þöyle baðlayalým:

Biri öfkelenip bir baþkasýna meselâ “Eþek Rum!” dese ve beriki de “Hastir ordan, Öküz Türk!” þeklinde karþýlýk verse bu, sâhici anlamýyla ne Ruma hakâretdir ne de Türke...

Hakâret aslýnda mâsum ve günahsýz eþeklerle öküzlere karþýdýr!

Ben ondan dolayýdýr ki onyýllardýr birilerine söverken artýk aslâ bir hayvan benzetmesine baþvurmuyorum.

Peki, ne yapýyorum?

Tam aksi yola giriyorum...

Sizler de deneyebilirsiniz!

Meselâ bozuk çaldýðýnýz birine “Hayvanlýðýn lüzûmu yok!” yerine “Ýnsanlýðýn lüzûmu yok!” deyiniz!

Maksadýnýzý çok daha iyi ifâde etdiðinizi farkederek ferahlayacaksýnýz...

Kesmezse gazetelerdeki Filistin fotoðraflarýna bakarak þu suali de sorabilirsiniz:

“Hayvanlýk öldü mü?”

Yeterince bakdýðýnýza kanaat getirince ise belki þu sözlerle defteri kapayabilirsiniz:

“Her lahza burada bir sene her gölge bir rümûz;

 Evlâd-ý Fâtihâna selâmdýr sükûtumuz!”

Hazýr açýlmýþken...

Acabâ Filistinli olmak nasýl bir his?