Ey Demirtaş, keşke Çin malı olsaydın..!

İnsanlarımızın vahşice linç edilerek katledildiği 7-8 Ekim olayları ve benzer feciatların en önemli azmettiricilerinden Selahaddin Demirtaş nevruz dolayısıyla gittiği Urfa’da, gün geçtikçe kök salançatışmasızlık, cenazesizlik ve huzur ortamının verdiği rahatsızlık haleti ruhiyesi içinde, siyasi genlerinde olan hırçınlığını sürdürdü. 

Irkçı Demirtaş yaptığı konuşmasında, sentetik, yapma, seralarda yetiştirme siyasetçi değiliz. Kirli bir ilişkimiz olmadı olmayacak. Çin malı siyasetçi değiliz, dedi..! 

Ve partisinin bu haftaki meclis grup toplantısında “Recep Tayyip Erdoğan, seni Başkan seçtirmeyeceğiz..! “ sloganıyla açıp kapamak suretiyle bilinen “istemezükçü” siyasi geleneğin bir mensubu olduğunu bir kez daha deklare etmiş oldu.

Başkanlık sisteminin, sağlayacağı siyasi ve ekonomik istikrarla birlikte, milletçe daha da yukarılara çıkmamızda çok önemli bir manivela olacağını bile bile 2015 Haziran seçimleri kampanyasına rüzgâryaparak girmiş oldu, Demirtaş ...

Sentetik ve yapma siyasetçi değiliz diyor ya Demirtaş, kusura bakmasın, hiç de öyle değil. Tamamen sentetik ve yapma bir siyasetçi kendileri...

Büyük merhamet medeniyeti kucağında, ezan sayhaları altında doğup büyümüş olmasına rağmen o medeniyetin dinamiklerini bir türlü kavrayamayan, diktatör devletin, milletin tamamını bir kalıba sokma gayretini bir türlü fark edemeyen zavallı bir vitrin mankenidir kendisi.

Yetiştiği ruhsuz, manasız ve manen kurak sosyalizm serasında, ülkenin geneline şamil bütün etnik unsurların üzerinde uygulanan soysuzlaştırmayı görmeyen, sanki diktatör devletin tek düşmanı Kürt’müş gibi, şartlandırılmış, İzrail’in suni gübre ve tohumuyla yetişmiş ve tamamen sentetik bir siyasetçi, Demirtaş.

Milli irade temsilcileri tarafından sık sık vurgulanan, talihsiz yüz yıllık parantezin kapatılması çalışmalarına her bahane ile çomak sokmaya çalışan Demirtaş ve mensubu olduğu sentetik Kürtçü hareket, Cumhurbaşkanlığı seçimleri dolaysıyla farklı kesimlere açılarak göz boyamaya çalışsalar da, gerçek yüzlerini uzun süre saklamakta, teröre verdikleri destekte olduğu gibi mahir olamadılar.

Bir türlü gizleyemiyorlar, arz-ı mevud hesabına çalışma mahkûmiyetlerini. Her ne olursa olsun da kavga olsun. 

Tıpkı İzrail gibi, huzursuzlukta huzur arayan bir cinnet hali..!

Kapatılmak üzere bahsedilen o yüz yıllık parantezin içerisinde, Kürt vatandaşların maruz kaldığı haksızlıklar ve zulümlerde yok mu da köstek oluyorsunuz..!

Son yıllarda “çözüm süreci” namıyla, maruf kardeşlik çalışmasının hedefi senin edebiyatını yaptığın, sömürdüğün dava değil mi?

Kürt düşmanı Demirtaş ve mensubu olduğu örgütün bütün provokasyonlarına rağmen, yaşatılıp ayağa kaldırılmak istenen, Ziyonist planlarla, bölük pörçük kabilelere ayrılıp kolayca yutulacak hale getirilen zavallı ümmet ve onun şerefli mensubu Kürtler, çözüm harekâtında bu Kürtçüleri gayet iyi anladı. Ve bu Kürtçülere artık prim vermeyecek...

Dünya’da terörün kaynağı Ziyonizm’in, sözde vaat edilmiş topraklar olan Nil ile Fırat arasında ve asırlardır Kürt vatandaşların yaşadıkları topraklarda kurmayı hayal ettikleri Büyük İzrail İmparatorluğu hesabına, ümmetin Kürtlerini bozuk para gibi harcayan bu figüran zihniyet yolun sonuna gelmiştir.

Bir yanda özgürlük, barış, kardeşlik tantanası yapıp öte yanda bitirimhane kabadayılarının ağzıyla etrafa tehditler yağdıranların yüzündeki boya dökülmüştür.

Demirtaş belki Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçilmesinden rahatsız olabilir amma, cüz-i manada hâkimiyet şüphesiz milletin elinde olduğu için, millet bu hakimiyetini seçimde gösterecektir... 

Çin malı değiliz diyen Demirtaş’ın, hizmetlerini gördükçe, keşke Çin malı olaydın diyesi geliyor insanın..! Vesselam...