Ey güzel Kýrým

Günlerdir Kýrým’ýn yaþadýðý acý trajediyi anlamaya,  konjonktürü deðerlendirmeye çalýþýyorum. Ýþgal edilmiþ bir topraðýn, bir yurdun kaderinde asli unsurun isteklerinin dikkate alýnmamasý gibi acý gerçeði gördükçe, dünyaný n adaletle yönetildiði güne kadar ülkelerin ve milletlerin kaderinin kara harflerle yazýlacaðýna kanaat getiriyorum.

Herkes, bu topraklarýn asli unsuru olan Tatarlarýn, Ruslarýn yaþattýðý sürgün acýlarýnýn ardýndan Kýrým’a yerleþtirildiðini bilmektedir.

“Çarlýk Rusyasý”nýn Osmanlýya gönül ve tarihi baðý olan bu topraklara ve buradaki Müslüman -Türk unsurun kaderine iþgalle birlikte dahil olmasý sonrasý Kýrým’ý farklý boyutlarda analiz etmek gerekir. Gerçi zaten Sovyetler dönemindeki acý hikayeleri okudukça, çarlýk döneminin daha iyi olduðu kanaatine sahip oluyor insan.

Kýrým Türklerine yapýlan en büyük haksýzlýk, Stalin tarafýndan Sovyet döneminde gerçekleþtirilmiþtir. Sovyetlere karþý Almanlarýn safýnda olduklarý gerekçesiyle korkunç bir zulüm yaþatýldý, Tatarlara... Oysa Kýrým’da Sovyetlerle beraber yaþamak istemeyen zihniyetin daima var olduðunu Stalin dahil Sovyet yöneticilerinin tümü biliyorlardý. Zira Almanlarýn yanýnda yer almayan binlerce Müslüman Tatar aile de bu durum dolayýsýyla gözlerinin yaþýna bakýlmaksýzýn kurþuna dizildi.

Tatarlar, aile aile yurtlarýndan sürüldüler. 1944 yýlýndan itibaren evlerinden-yurtlarýndan sürülen bu aileler, sürgünde akýl almaz zulüm yaþadýlar. Stalin’in Tatarlara uyguladýðý korkunç vahþete benzer bir düþünce, zihinsel olarak Sovyet yöneticilerinde daima vardý. Bu halka sürekli olarak mesafeli ve kuþkulu bakýldý. Stalin’in ölümünden sonra sürgünden geri dönüþler baþladý. Onlar geri döndüklerindeyse Kýrým’da ciddi oranda Rus nüfus bulunuyordu.  Kýrým bir süre sonra Ukrayna topraklarýna katýldýðýnda, Tatarlar, Ukraynalýlarla kaynaþýp ayný kaderi paylaþmaya baþladý.

Tatarlarýn çoðunluktayken sürgün sonrasý azýnlýk durumuna düþürülmeleri baþka bir strateji olarak deðerlendirilmelidir. Unutulmamalýdýr ki, Ruslarýn sýcak denizlere açýlma stratejisi daima zinde kalmýþtýr. Zaten Kýrým’ýn çarlýk Rusyasý dönemindeki iþgalinin esas amacý da bu durumdan kaynaklanmaktaydý. Kýrým, her ne kadar Ukrayna topraklarýna katýlsa da Ruslarýn kontrolünden hiç çýkmadý. Ne de olsa ayný devlet çatýsýnda gerçekleþiyordu tarihi süreç.  Tüm adýmlar, Tatarlarýn direniþçi ruhu göz önüne alýnarak atýldý. Müslüman Türklerin yurduna Ruslarýn yerleþtirilmesi bu amaca hizmet ediyordu.

Ukrayna baðýmsýzlýðýna kavuþtuðunda en fazla üzülen Rusya oldu. Zira her milletin ayrýlýþýný doðal karþýlayan Rusya, kendi ýrkýndan olduðuna inandýðý Ukrayna’nýn ayrýlmasýný vahim olay olarak deðerlendirdi. Rusya’nýn demokrat aydýn entelejensiyasý bile bu duruma seyirci kalmak istemiyordu. Ukrayna’yý ikna etme çabalarýnda dahi bulunuldu ama yine de Batýlý Ukrayna zihniyeti kazandý ve Ukrayna baðýmsýz devlet oldu. Böylece Ukrayna ile birlikte Kýrým da hukuksal olarak Rusya’nýn elinden çýktý. Ukrayna ile yapýlan anlaþma uyarýnca, Sovyet döneminden bu yana mevcut olan Rus filosu, Kýrým’da bulunmaya ve Karadeniz’de hüküm sürmeye devam etti. Turuncu devrimle bu durumu deðiþtirmeye yönelik çabalar gösterilmeye baþlandý. Zaten Rusya’nýn çýlgýnlýklarýnýn esas nedenlerinden biri ve en önemlisi de bu durumdur.

Þimdi geçelim güzel Kýrým’a... 1944 yýlý sonrasý sürgünden geri dönen ailelerin söyledikleri bir þarký vardýr: “Ey Güzel Kýrým”... Onun sözleri hala iç acýtýr. Nedendir bilmiyorum ama bir süredir, bu þarkýnýn sözlerini mýrýldanýyorum:

“Ben bu yerde yaþlanamadým

Yaþlanmama hiç doyamadým

Vatanýma hasret kaldým

Ey güzel Kýrým...”

Bu sözler þimdi bile güncelliðini korumaktadýr.

Kýrým Parlamentosunun Rusya’ya baðlanma kararý vahim bir geliþmedir. Bu karar,  sadece Kýrým’ýn kaderiyle alakalý deðildir. Bu geliþme, Kýrým’dan ilhamla Azerbaycan ve Gürcistan’ýn iþgal altýndaki bölgelerinde de hukuk dýþý kararlarla bir yerlere baðlanma heveslerini gündeme taþýmak gibi tehlikeyi içinde barýndýrmaktadýr. Söz konusu karar, sadece Ukrayna’da deðil tümüyle Avrasya coðrafyasýnda farklý siyasi durum geliþtirecektir. Ýstikrarý ortadan kaldýracak, yeni farklý boyutlu ve içerikli savaþlara kapý açacaktýr.  Asli unsur olan Tatarlara yapýlan tüm haksýzlýklara bunu da eklersek, “bir halka bu kadar zulüm yeter” demenin zamaný gelmiþtir. Devletlerin çýkarýlarýndan daha önemlisi insanlarýn kaderidir. Ýnsan kaderini hiçe sayan çýkarlarýn ne hedefe varmasý ne de varsa bile orada huzur bulmasý mümkün deðildir.