Eyalet sisteminin ekonomi politiði

Baþbakan Erdoðan’ýn “2013 Türkiyesi’nde olmasa da 2023 Türkiyesinde eyalet sistemi tartýþýlabilir” þeklindeki sözlerinden ve “Osmanlý’da da eyaletler vardý” açýklamasýndan sonra gündeme gelen “Osmanlý’daki idare sistemi merkeziyetçi miydi, deðil miydi” tartýþmasýna küçük bir katký olmak üzere tarihe bir göz atalým:

Hem Osmanlý’da hem de klasik çað devletlerinin tamamýnda bazen merkezin, bazen de taþradaki yerel yönetimin güç kazanmasý veya güç kaybetmesi esasen sosyo-ekonomik geliþmelerle ilgili bir durumdur. Sözgelimi, Avrupa’da Roma sonrasý dönemde feodal beyliklerin güçlenmesi ve bir bölümü imparatorluk adýyla anýlan krallýklarýn adem-i merkeziyetçi yapýda oluþlarý, tamamen o çaðdaki üretim iliþkilerinde gerçekleþen deðiþimlerin zorunlu sonucudur.

Roma Ýmparatorluðu döneminde “özgür” vatandaþlara ait büyük çiftliklerde köle emeðine dayalý olarak yürütülen tarým faaliyeti, imparatorluðun geniþlemesi durunca sürdürülemez hale gelmiþti. Cermen istilalarý sonucunda Roma düzeninin çökmesiyle birlikte özellikle batý Avrupa kentlerinde ticaret hayatý sona ermiþ, ekonomi kýrsal kesimde sürdürülen ve pazara deðil iç tüketime yönelik gerçekleþtirilen tarým faaliyetleriyle sýnýrlý kalmýþtýr. Bu þartlarda yerelleþme paralelinde toprak sahibi derebeylerinin nüfuzu artarken prens veya kral unvaný taþýyan soylularýn diðerlerinden farký “eþitler arasýnda birinci” olmaktan ibaretti.

Dolayýsýyla bu dönemde adem-i merkeziyetçi yönetim yapýsý “zorunlu olarak” egemen hale gelmiþti. Yani dönemin aydýnlarý ortaya fýrlayýp “en güzeli adem-i merkeziyetçilik arkadaþ” diye bir fikir ileri sürdükleri için deðil!

Bilahare, köprülerin altýndan bir hayli su aktýktan sonra, Avrupa’da þartlar deðiþti. Haçlý Seferleri’nin de etkisiyle 11-12. yüzyýllardan itibaren ticaret yeniden canlanmaya baþladý. Kentlerde ortaya çýkan burjuva sýnýfý þehirlerarasý ticaretin güvenliðinin saðlanmasý için merkezî krallýklarýn güçlenmesi gerektiðini gördü. Zaten artan ticarî faaliyetlerden elde ettiði vergi gelirleri krallarýn daha fazla sayýda asker beslemesine imkân vermiþti. Böylece feodal yönetimler zayýfladý, merkezi yönetimler güçlendi.

Avrupa’da feodalite çözülüp merkezi krallýklar güçlenirken Anadolu’nun batýsýnda da Osmanlý Beyliði önce zayýflayan ve çözülmeye baþlayan Doðu Roma’nýn merkezi yapýsýndan kopan derebeyliklerinin ve bilahare Anadolu ve Rumeli’deki diðer devletçiklerin arazisini fethederek merkezî bir imparatorluða dönüþmekteydi.

Osmanlý Devleti ilk baþta fazla katý olmayan bir merkeziyetçi idareye sahipti. Yeni fethedilen þehirler ve bölgeler genellikle orayý fetheden komutanlarýn yönetimine býrakýlýyor, yönetim daha sonra bu beylerin oðullarýna da geçebiliyordu. Ayrýca dirlik olarak daðýtýlan arazi de babadan oðula geçiyor ve taþrada silahlý askeri de olan soylu aileler baþýna buyruk olabiliyordu.

Osmanlý ailesinin çevresinde toplanan ve çoðunluðu devþirmelerden oluþan bir grup saray ahalisi ise bu güçleri daha fazla kontrol altýnda tutmak istiyordu. Aslýnda Fatih dönemine kadar iktidar mücadelesi merkeziyetçilik taraftarlarý ile adem-i merkeziyetçilik taraftarlarý arasýnda cereyan etmiþti. Merkeziyetçi güçler daha önce II. Murat’ý tahttan indirip yerine oðlunu geçirmiþ, adem-i merkeziyetçiler ise bir karþý darbeyle küçük yaþtaki Fatih’in yerine yeniden babasýný tahta oturtmuþlardý. Adem-i merkeziyetçiler Osmanlý padiþahýnýn “eþitler arasýnda birinci” olacaðý bir düzen, yani son tahlilde siyasi federalizm istiyorlardý; merkeziyetçiler ise mutlak iktidarýn sarayda olmasýný ve merkezden yönetimi savunuyorlardý.

Fatih Ýstanbul’u fethetmeyi baþarýnca merkeziyetçi siyasetin önü açýlmýþ oldu. Adem-i merkeziyetçileri tasfiye imkanýný öyle elde etti çünkü. Ýstanbul fethedilmemiþ olsaydý, o zaman da herhalde II. Mehmet ve taraftarlarý tasfiye olacak, büyük ihtimalle merkeziyetçi rejim kurulamayacak ve Osmanlý Devleti belki de kýsa bir süre içinde daðýlabilecekti.

Osmanlý düzeninin daðýlma dönemindeki merkeziyetçilik tartýþmalarýna da yarýn bir göz atalým...