Meral Akþener’in Devlet Bahçeli’ye taktýðý isim: “Eylemsiz doçent...”
Bir ima ya da gizli gönderme bulunmuyorsa, Bahçeli’yi çok da tanýmlayan bir isimlendirme deðil bu...
Bir “hoþluk” olarak deðer ifade edebilir sadece.
Bilakis, Devlet Bahçeli denince, akla “eylemlilik” geliyor.
Baþbakan Yardýmcýsý olarak görev yaptýðý üçlü koalisyon hükümeti döneminden baþlayarak, sürekli kritik dokunuþlara imza atmýþ bir devlet ve siyaset adamýdýr.
Hatýrlayalým:
Müstevlinin “iç savaþa” aþerdiði (12 Eylül öncesinde olduðu gibi, “sol” ve “sað” fay hatlarýný harekete geçirmeye çalýþtýðý) günlerde “gençlerini” sokaktan çekti.
Kriminal iþlere bulaþmýþ eski müntesipleri “usulünce” partiden uzaklaþtýrdý.
Koalisyon ortaklarýný (ünlü 2001 krizi sonrasýnda) erken seçime zorlayarak olasý bir “teknokratlar hükümeti”nin önüne geçti. Medyada o sýrada, yegâne kurtuluþumuzun “teknokratlar hükümeti” olduðu tezi iþleniyordu. Doðan Medya Grubu ve TÜSÝAD bu fikrin mümessilleriydi. Mebzul miktar da “general desteði” alýnmýþtý.
MHP’lileri ve “ülkücü” dernekleri, çatýþma potansiyeli yüksek olaylardan uzak tuttu. Sürekli saðduyu çaðrýsý yaptý... (Mersin’deki bayrak yakma hadisesinden sonra yaptýðý ve etkisini hemen gösteren saðduyu çaðrýsýný hatýrlayalým...)
Hiçbir “yasa dýþý nümayiþe” prim vermedi.
Hiçbir toplumsal çatýþmaya taraf olmadý.
E-muhtýrayý izleyen günlerde, Cumhurbaþkaný seçmek üzere toplanan Meclis’e “grubunu” sokarak, parlamentoya karþý baþlatýlacak “meþruiyet tartýþmalarýnýn” önüne geçti. (Attýklarý zaman mangalda kül býrakmayan DYP ve ANAP liderleri, partilerini Meclis’e sokmadýlar, askerden korktular; dolayýsýyla, 367 kepazeliðine ortak oldular.)
367 krizi sonrasýnda, hükümetin “erken seçim” kararýný destekledi... (Ayný zamanda “darbeci” kolpacýlarý boþa çýkaran, hatta açýða düþüren bir destektir bu...)
CHP’nin Çankaya boykotuna katýlmadý. Abdullah Gül’ü, seçilmiþ Cumhurbaþkaný olarak tanýdý. (Çankaya’yý boykot eden, dolayýsýyla Abdullah Gül’ü Cumhurbaþkaný olarak tanýmayacaklarýný bildiren ayný CHP, bugün Abdullah Gül’ün çýkýþlarýnda boncuk arýyor. Ne ilkesiz bir partiymiþ bu...)
CHP ve HDP’nin (o zamanki ismiyle BDP’nin) önayak “yemin boykotuna” katýlmayarak, parlamentoya yönelik “meþruiyet tartýþmalarýnýn” ikinci kez önüne geçti.
Beþtepe’yi kriminalize eden malum kampanyaya yüz vermedi, Erdoðan’ýn “halk tarafýndan seçilmiþ en meþru Cumhurbaþkaný” olduðunu söyledi.
15 Temmuz giriþimine karþý en cesur duruþu sergiledi.
Nihayetinde, “Fiili duruma anayasal bir çerçeve çizelim” diyerek, 16 Nisan referandumunun önünü açtý.
Bunlar, “Eylemsiz doçent” Devlet Bahçeli’nin eylemleri...
Bir de hangi “eylemlilikten” ve “ilke”den baktýðýný bilemediðimiz Meral Akþener’in eylemlerine bakalým:
Ýktidara geldiklerinde, FETÖ’cü polisleri salývereceðini söylüyordu.
Darbeden hemen önce, “Yoo, bu böyle gitmeyecek... 15 Temmuz’dan sonra iþler deðiþecek. Göreceksiniz, deðiþecek. Ben Baþbakan olacaðým...” gibilerden tuhaf konuþmalar yapýyordu.
Daha önce çok sordum, cevap alamadým.
Bu vesileyle bir kez daha sormuþ olayým:
Ne olacaktý 15 Temmuz’dan sonra Meral Haným?
Ýþler nasýl deðiþecekti ve siz nasýl Baþbakan olacaktýnýz?
Hangi “meþruiyetle” ya da “eylemlilikle” bu makama gelecektiniz?
Darbenin önünde ve arkasýnda bir “seçim” ya da “kongre” bulunmadýðýna göre, iþlerin deðiþeceðine iliþkin yüksek öngörünüzün kaynaðý neydi?
Israrla bilmek istiyoruz!