Eðitim hayatýnýn sorunlarýný konuþacaksak herhalde en dertli olanýmýz bizzat eðitimden sorumlu yetkililerdir. Üstelik bugünün konusu da deðil bu. Eðitimdeki paralel yapýlanma ile mücadeleye giriþilmesi bana kalýrsa en önemli eðitim reformu olmuþtur. Dershaneler bir paralel eðitim kurumu olarak borusunu öttürdüðü müddetçe eðitimde taþlarý yerinden oynatmak mümkün olamýyordu. Bugün artýk o konuda ciddi mesafe alýndý. Kurs þeklinde takviye eðitim merkezlerinin açýlmasý, bunlarýn hizmet vermesi gayet normal. Ancak dershaneler ve kaynak kitaplar üzerinden yerleþikleþen paralel eðitim ve rantýn tekelleþmesinin önüne geçilmesi çok önemli bir adýmdý.
Fethullahçý Terör Örgütü’nü açýða düþüren ve 17-25 Aralýk kalkýþmasýný belki de erkene almalarýna ve bu sayede de ellerinde patlamasýna sebep olan dershanelerle ilgili yasal düzenleme bizi bu günlere taþýyabildi.
Lafý getireceðim yer, bazý proje liseler üzerinden bugün yapýlmaya çalýþýlan þeyin zemininin olmadýðý ama provokasyona ayarlý bir hayaletin liseli gençleri istismar için her yolu deneyebileceðini de akýlda tutmamýz gerektiði.
***
Eðitimle ilgili sorunlarý konuþalým, tartýþalým. Fikrini soracaðýnýz her velinin, öðrencinin, öðretmenin fýrsatýný bulmuþken sayacaðý en az 10 þikayeti olacaktýr. Fakat bunlarý dile getirme yöntemi medeni ve hukuki çerçevede olmalýdýr. Öyle de oluyor zaten.
Peki þimdiki durum ne? Ýstanbul Lisesi ve Galatasaray Lisesi gibi birkaç okulda bir takým sol sendikalar ne yapmaya çalýþýyor? Bir takým karanlýk tipler, temiz yüzlü gençlerin arkasýna saklanýp ne haltlar karýþtýrýyor?
Karanlýða karþý mücadele edeceklermiþ, gericiliðe geçit vermeyeceklermiþ, Atatürk ve Cumhuriyet deðerlerini koruyacaklarmýþ, Tevfik Fikret’in mirasýna sahip çýkacaklarmýþ. Aydýnlýk bir gelecek istiyorlarmýþ...
Cumhuriyet’in bir zamanlar sürmanþetten indirmediði “Tehlikenin farkýnda mýsýnýz?” misali iþler...
Proje belli, kart, lümpen solcular þimdi de liseli gençlere gözünü dikmiþ.
PKK’nýn hendeklere gömdüðü, Kobani’de silah altýna aldýðý gençlerin de çoðu lise yaþlarýndaydý.
Daha dün oðlu “sokak çaðrýsýndan CHP’ye fayda yok” demesine raðmen Kýlýçdaroðlu da liseli gençlerin eylemlere kýþkýrtýlmasýný sahiplendi.
Gençler ‘araya gitse’, umurlarýnda deðil bunlarýn.
Hiç rahat durmayacaklar, gençleri istismar etmek pahasýna, ülkenin enerjisini sömürmek, gücünü kýrmak pahasýna her kötülüðü yapabilecek gözü dönmüþ bir hayalet gezinip duruyor. Týrmalýyor, habire yumruk sallýyor. Her yumruðu kendi suratýna patlýyor. Ama yine de pes etmiyor.
Çünkü Türkiye’ye verebildiði her zararý kar sayýyor.
Neyse ki provokasyonun zemini yok. Veliler son derece duyarlý, okul idareleri dikkatli.
“Eylül’de gel” þarkýsýyla uðurlamak lazým bu provokatörleri.
‘Ýnsan namaz kýlabilen hayvandýr’
Aristo’nun “Ýnsan düþünen hayvandýr” sözünün namaza uyarlanmýþ hali bu. Oldukça bilimsel gördüðünüz gibi.
Ayrýca sufi meþrep olanlar için sadece insanlar deðil hayvanlar da secde eder. Hayvanat “Namaz ergonomik” olmayabilir ama zikredebilir pekala.
Ezan okunurken minareler etrafýnda pervane olan kuþlarý gördüðümüzde, bunu kuþlarýn zikri olarak yorumlarýz. Tabiatýn kendi iç dengesi de gecenin gündüze, gündüzün geceye kavuþmasý da öyle. Sünnetullah iþte!
Yani Prof. Aþkar’ýn ettiði “Namaz kýlmayan hayvandýr” lafýnýn tevili kabil deðil. Neyse ki kendisi de böyle bir yola tevessül etmedi ve özür diledi.
Üstelik son derece antipatik. Müslümanlar namaz kýlmakla deðil sadece, namazý sevdirmekle de yükümlü. Bu tür beyanlar ise tam tersi etki yapýyor.
Her konuda, hele de dini konularda aðzýmýzdan çýkaný baþkalarýndan önce kendi kulaðýmýz duymalý.