Ezberleri bozmak

Arþimet, bana bir dayanak noktasý verin, dünyayý yerinden oynatayým diyerek o hamamdan çýktýðýnda, ‘evreka’ anýnýn ona verdiði dayanýlmaz hazzý tüm þehrine ve dünyaya yaymak isterken; Fatih, sularýn kaldýrma kuvveti nedir, bir de hayalin kaldýrma kuvvetine bakýn derken; Shrodinger, o kutudaki kedinin hem ölü hem diri olduðunu söylerken, insaný o buz gibi yapan kalýbýn dýþýna çýkmayý baþarabilmiþti. Ezberleri bozan da bu zaten. Ezberleri bozdukça kalýcý olursun, ezberden bakmadýðýn zaman kurucu olursun. Bakarak çizdiði zaman deðil, hayalden çizdiðin zaman aydýnlanma hareketini baþlatýrsýn. Batý bir kaç sefer, Aristo, Newton ve Kuantumcular ile aydýnlanma hareketi baþlattý. Doðu, sadece 1000’li yýllarýn baþýnda bir Aydýnlanma Hareketi yakaladý, sonralarý ‘batýnýn ilmini, fennini al, kültürünü alma’ aðacýna yaslandý. Þimdi, büyük bir Türkiye ivmesi baþlamýþken, biz de yeni ve son aydýnlanmamýzý baþlatalým, genlerimizde varolan içeriði kullanalým. Ezberleri bozarak...

Þehrin aynasýnda kendini görmek

Her þehrin bir hikayesi vardýr. Hikaye ilk taþýn oraya koyulduðunda baþlar ve devam eder. Þehir ilham verir olan bitene. Þehrin büyüklüðünü  tarih belirler ama en çok insan anlatýr þehrini. Aynasý olur insanýn. Ýnsan da þehrin. Baktýðýn zaman gerçek kendini görüyorsan o þehir senindir iþte. Þehre nasýl bakarsan öyle görürsün, þehre bakarsan o þehri güldürürsün. Þehrin içeriðini insan ve tarih belirler. Zaman akýp giderken, insanlar þehir üzerinde içeri Mottosunu tarih ve insan birlikte yazar. Þehre sahip olmak, onu iþgal etmekle deðil; þehre sahip çýkmak onun anlamýný içselleþtirebilmekle olur.

Medine örneðin, medeniyettir. Baðrýna bastýðý varlýðý bunun ispatýdýr. Mekke, gökyüzünden inþa edilip yeryüzüne emanet edilen þehir, dünyanýn merkezi...

New York, Büyük Elma, içinde yaþayana göre dünyanýn baþkenti... Las Vegas, Günah Þehri, içerik belli... Los Angeles, Büyük Portakal, eðlence dünyasýnýn baþkenti, Hollywood diasporasý. Paris, hani batmayacak þehir, hadi romantizm... Londra, yol gösterici Lord’un þehri, avamlar düþünsün. Bu liste devam eder. Þehrin ruhu neyse, tarih getirir onu yazdýrýr ve her bir insan içinde nefes aldýðý kadar hikayesini yazmaya devam eder. Bir zamanlarýn deðil, tüm zamanlarýn hikayesidir onunkisi. Peki, Ýstanbul, eski Dünya’nýn ütopyasý, genç Fatih’in rüyasý, yeni dünyanýn kapýsý. Bana göre son ve sonsuz baþkent, kimine göre parklardan ve bir meydandan ibaret, kimine göre taþý topraðý altýn, kimine göre kýtalarýn buluþtuðu yer. Bir ‘motto’, bir ‘slogan’ ya da amblem deðil aslolan, asýl önemli olan þehrin ruhunu koruyabilen, þehirle ruhunu özgür kýlan insanýnýn yazdýðý içerik. Nasýl pazarlayabileceksin bu þehri, lale yeterli mi, iki kule yeterli mi? Tarihi yarýmada? Ya da bir Taksim mi? Bugünlerde, özgürlük deyince yaþanan yanýlsamalardan dolayý hatýrlatmak istedim. Tarihin kayýt ettiði, sahibinin kayýp ettiði þehir karþýndaki ruh aynasýnda...

Ramazan ikliminde küresel ýsýnma

1 aylýk sultanlýk dönemimiz baþlýyor. Kendimizi alýþageldik tüm þeylerden bekar edip, bu iklimin hakkýný verelim, 11 ay boyunca açtýk, þimdi bari kendimizi doyuralým. Bu günleri bize bahþedenle iletiþimimizi doðrultup, kendimizi en iyi þekilde pazarlayalým. Biz bunu hakediyoruz, onu gösterelim.

Bazý þeylere karþýyým

‘Nasýlsýn’ sorusuna karþýyým. Elf gibiyim, ama cüce gibi hissediyorum lakin iç güveysiyim desem muhatabým tatmin olacak mý...

‘Nerede O Eski Ramazanlar’ ifadesine karþýyým. Baþladýlar yine, hem býkkýnlýk verdi, hem de ramazan her defasýnda yenilenmek, oruç her defasýnda eskiden olduðuna karþý çýkmaktýr zira.

‘Sýcak Geliþme’ ifadesine karþýyým. Bazen öyle birþey oluyor ki, insanýn kanýný donduruyor.