Fakir gencin dev aşkı

SİNEMA üç boyutlu filmlerin çoğalması ve teknik gelişmelerle başka hal alıyor. James Cameron’un Avatar filminde kullandığı yeni teknikler filmleri uçuruyor. Bryan Singer gibi usta yönetmenlerin teknoloji ve yaratıcılığını birleştirdiği filmler farklı bir sinema üretiyor. X-Men ve son Süpermen ile hatırladığımız yönetmen bu defa Dev Avcısı Jack ile karşımızda.

Masaldan uyarlanmış 

Masallardan filmleri hep sevmişimdir. Bilimkurgunun yarattığı etkinin farklı türünü hissettirir bana. Gerçeküstü bir dünyaya bakış atma şansını verir ve günümüzün üzücü gerçekliğinden beni kurtarır. Tabii bu tür filmler özellikle son yıllarda çekim tekniklerinin gelişmesiyle de daha da etkileyici olmaya başladı. İlk başlarda tamamıyla teknikle ilerleyen tür filmleri artık senaryoları ve oyunculuklarıyla da kendilerini kanıtlamaya başladı. Vizyona giren Dev Avcısı Jack aslında en bilindik hikayelerden... Fakir çiftçinin oğlu olan Jack yaşadığı krallığın prensesine aşık olur. Fakir genç-zengin kız çatışmasının yanında hikayeye devler de eklenir. 1000 yıl önce dünya üzerinden kovulan devler gökyüzünde başka adacıkta yaşar ve insan eti yer. Onların dünyaya inmesinin tek yolu sihirli fasulyelerden çıkan dev bitkilerin dünya ile devlerin ülkesi arasında yaratacağı köprüdür. Onları dünyadan kovan kralın tacı ve sihirli fasulyeleri kötü niyetli adamların eline geçmemelidir. Ama Jack’in sakarlığı ile kötücül Roderick’in niyetleri birleştiğinde artık devler için dünyaya inmenin yolu açılmıştır. Jack küçük bir grup ile sevdiği kadın Prenses Isabelle’i devlerin ellerinden kurtarmalı ve onların dünyaya ulaşmasını engellemelidir. Ama o kadar kolay olmaz... 

DAVUT İLE GOLIATH GİBİ

Hikayenin can alıcı noktası Jack’in kişiliğinde vücut buluyor. Hem fakir bir genç hem de prensese aşık. Yetmezmiş gibi kendisinden çok güçlü devleri yenmesi lazım. Yani bir yandan da Davut ile Goliath çatışmasının içinde. Batı medeniyeti masallarının özü bu temel üzerinde ise filmin en renkli karakterleri devler var tabii. Yönetmen devleri oluştururken Avatar’ın çekim tekniklerinden yararlanmış. Filmin en ilginç sahneleri de bunlar. Devlerin çirkinliği, kabalığı, insan etine duydukları açlık filmi hem genç hem de yetişkin izleyici için iyi bir eğlencelik haline getiriyor. Kötü karakter Roderick’i Stanley Tucci canlandırıyor. En sevdiğim karakter oyuncularından Tucci de filme çok şey katıyor. Jack’i ise yeni yıldızlardan Nicholas Hoult oynuyor. 2002 yılında About Boy filmindeki küçük çocuk 2009 yılında A Single Man’deki oyunculuğuyla sinemada kalıcı olduğunu kanıtlamıştı. İşte Nicholas Hoult serüvenine devam ediyor... Her ne kadar iyi ve kabiliyetli oyuncu olduğunu kabul etsem de sempatik olmayan bir ışığı olduğunu söylemeliyim. Ama Jack’in karşısında oynayan Prenses Isabelle’i canlandıran Eleanor Tomlinson için çok daha iyi şeyler söyleyebiliriz. Fiziği ve rolü içselleştirmesiyle daha çok beyazperdede göreceğimiz isimlerden sanıyorum. İngilizler yeni isimleri dünya sinemasına hediye etmeye devam ediyor. Son olarak Ewan McGregor’dan da bahsetmeliyiz. Askerlerin komutanı olan McGregor Nicholas Hoult’un eksikliğini kapatıyor ve sempatikliği, performansı ile filme katkıda bulunuyor. Dev Avcısı Jack muhteşem bir seyirlik. 

FİLMİN KÜNYESİ

Orjinal adı: 

Jack The Giant Slayer

Yönetmen: Bryan Singer

Senarist: Darren Lemke

Oyuncular: 

Nicholas Hoult, 

Ewan McGregor, 

Stanley Tucci, Bill Nighy

Tür: Fantastik

Yapım: 2013, ABD, 114 dakika.