Fark atacakken

Beşiktaş hamle yapabileceği bir maça, ceza ve sakatlıkların etkisinde çıkmıştı.  Savunmanın göbeğini (Sivok-Ersan) ve orta alanın göbeğini (Oğuzhan-Veli) ceza ve sakatlıklara kurban verince, seyircisiz bir maça yanı sıra sanki savunmasız çıkmış gibiydi. Çünkü ‘oynatılamayan’ 4 adam, ciddi bir rakip karşısında takımı özellikle ve öncelikle savunma işlerinde taşıyacak adamlardı. Necip ile Mehmet’in ne verecekleri bilinmiyordu.

Toraman ve Sezer böyle günler için gerekliydi. Ama onlar ve bizim kulüp yapılarımızdaki cezalandırma sistemi bu yatırımı boşa çıkarmıştı.

Tüm bu risklerin ürettiği ön korkuları Sivasspor’un oyun anlayışı ortadan kaldırdı... Beşiktaş birinci bölgesinde top çevirirken Sivas önde basmadı! Buna izin verdi. Ve hatta Beşiktaş’ın kenarlardan hızlı çıkışlarına da karşı koyamadı. Olcay ile Töre’nin içeri girişleri, Serdar ile Motta’nın kenarlardan çıkışları Beşiktaş’a hem hızlı hücumlar hem de ileride çoğalma olanağı sağladı. Bunların getirdiği de bol gol pozisyonuydu. İlk 20 dakika 1-0 aşıldı ama 4-0 olurdu!

Beşiktaş’ın birden yavaşlaması ve özellikle çıkışlarında top kayıpları Sivas’ı kendi iyi özelliklerini göstermesine yaradı. Oyunu dengeledi, bir topu direkten döndü. Ama üzerindeki durgunluk tümden kalkmadı ve bu aşamada Beşiktaş’a gene pozisyonlar verdi. Beşiktaş’ın farkı yakalamasını engelleyen vuruş ustalıkları gösteremeyişiydi.  33.dakikada Ümit’in Almeida’ya ceza alanındaki müdahalesine penaltı çalacak çok hakem çıkardı. Cicinho’nun iki eliyle göğsünde topu karşılayışı bir korunma güdüsüydü, penaltı değildi. Sakatlanan Töre’nin yerini Holosko’nun alması, çok verimsiz ve umursamaz Fernandes’in yerine Muhammed’in konması hiçbir katkı yapmadı Beşiktaş’a. Fernandes’ten sonra Muhammed’in saçmalıklarını izledik. Beşiktaş belki bir gün bu genci kazanacak, ama ödediği bedel çok yüksek olacak... Onca şansa, ilgiye karşın sanki geriye gidiyor. Çok uzun süredir forma giyemeyen Mehmet Akgün’ün kendini oyuna verişine ibretlikti. Onu kutluyorum.