Fenerbahçe’nin Bate Borisov maçý için söylenecek pek söz yok; keþke maçý büyük farkla kazansa idik, gereken de o idi.
Kendi sahamýzda, seyircisiz bile olsa, on kiþilik bir ikinci sýnýf takým karþýsýnda kaleci Volkan’ýn maçýn sonlarýnda zaman çaldýðý için sarý kart görmesi içime sinmiyor doðrusu.
Ancak kanýmca, Türkiye futbol zihniyeti için esas sorun Galatasaray maçý öncesi Teknik Direktör Fatih Terim’in yaptýðý açýklamada.
Futbol teknolojisinden, ben böyle adlandýrýyorum, pek anlamam; Fatih Terim’in de Alex Ferguson düzeyinde anladýðýný sanmýyorum ama gerek de olduðunu düþünmüyorum.
Fatih Terim, Türkiye’nin yetiþtirdiði en önemli teknik direktörlerin baþýnda geliyor ama bu baþarýsý futbol teknolojisine hakimiyetinden deðil takýmý olaðanüstü iyi motive etmesinden, mükemmel bir abilik yapabilmesinden kaynaklanýyor; seneler önce, galiba bir milli maçtý, Emre’yi sahada bir baba gibi dövmesi unutulmaz.
Zaten takýmýnda Drogba, Sneijder, Selçuk, Burak, Hamit gibi isimler varsa, futbol teknolojisi bilgisi þart da deðil, gerekli olan iyi motivasyon.
Galatasaray, UEFA Kupasý’ný alýrken de Terim’in futbol teknolojisi hakimiyeti deðil, Hagi’li Popescu’lu Hakan Þükür’lü takýmý iyi motive etmesi öne çýkmýþ idi; Hagi zaten gerekeni yapýyor, yaptýrýyor idi.
Fatih Terim, Shalke maçý öncesi çok þaþýrdýðým bir demeç verdi ve kendi sahamýzda, TT Arena’da, gol yemeden alacaðýmýz her sonucun çok iyi olacaðýný, yani 0-0 beraberliðin bile arzulanýr olduðunu dile getirdi.
Bu demeç bence, rakip Shalke bile olsa, Fatih Terim imajýna hiç yakýþmadý.
Galatasaray çok büyük bir takýmdýr, çok çok büyük bir camiadýr, arkasýnda yüz elli senelik bir lise, bir üniversite vardýr ve en önemlisi çok nitelikli bir camia desteði vardýr, böyle bir takým, kendi sahasýnda ya da deðil, çok önemli bulmuyorum, kiminle oynarsa oynasýn, sahaya düþük profilli bir hedef ile çýkamaz, çýkmamalýdýr.
0-0’ý hedef gösterirsen, 1-1 de olur ve iþi yokuþa sürmüþ olursun.