Fatma Şahin: Demokratik olgunlukla biz bu sorunu da aşarız

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin Gezi olaylarını değerlendirdi

Bakan Şahin: Daha fazla sağduyu, itidal, hoşgörü, empati ve vatandaşımızın birbirine olan sorumluluk bilinci ile bu süreç ülkenin lehine yönetilecektir. Demokrasimiz olgunlaşacak, içselleşecek ve kazanan Türkiye olacaktır.

Geçen hafta kabinenin hem tek kadın üyesi hem en çalışkan bakanlarından olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Oslo’daydık. Kadının Statüsü Genel Müdürü Özlem Bozkurt Gevrek, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü Abdulkadir Kaya, Bakan danışmanı Büyükelçi Aslıgül Üğdül, CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven ve AK Parti İstanbul Milletvekili Sevim Savaşer ile birlikte. Kadın ve çocuk politikalarıyla ilgili yorucu bir tempoda toplantılar yapıldı, notlar alındı, işbirlikleri başlatıldı ama işen aslı herkesin aklı Türkiye’deydi.

Bakan Fatma Şahin ve beraberindeki heyet, Oslo’da hem kadına şiddetle mücadelenin çeşitli vechelerine hem de çocuk politikalarına dair işbirliği, bilgi ve tecrübe paylaşımı yaptı, şiddeti önlemenin yollarını aradı ama bir yandan da herkesin aklı Türkiye’deydi.

Çevre duyarlılığıyla başlayan sivil bir eylemin ülkede kaos yaratarak iktidarı değiştirmeye kast eden bir büyük organizasyona dönüşmesinden dolayı hepimiz üzgün ve tedirgindik. Resmi program devam ederken bulduğumuz her fırsatta olayları konuştuk. Sivil demokratik taleplerin ve eylemcilerin algısının dikkate alınması gerektiği ama anti-demokratik dayatmaların kabul edilemeyeceği herkesin ortak fikriydi.

Türkiye medyasının ilk bir kaç gün gaflet içinde kamuoyuna sağlıklı bilgi geçememesi şüphesiz üzerinde durulması, dersler çıkarılması gereken bir durum. Lakin uluslararası medyanın Gezi olayları henüz başlamadan İstanbul için hazırlık yapıp canlı yayın araçları kiralaması, olayların ilk gününde yani henüz lokal bir vakayken büyük bir ilgi ve telaşla yaklaşmasının nedenlerini ve motivasyonunu sorgulanmak zorundayız. Gerçeği ıskalamak istemiyorsak eğer.

Norveç medyası mesela daha ilk günden İstanbul’dan canlı yayınlar yapmış. Yaşananları anlamaya çalışanlar olduğu gibi Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi gibi gösterme çabasında olan da var.

Her namazda dua

Norveç’teki Türk toplumuyla bir araya gelindi, sorunları dinlendi, notlar alındı. Oslolu Türkler de “ne oluyor” diye sordular endişeyle.

“Norveç’e herkes bir traktör parası toplamak için geldi, ben bir berber dükkânı açmak istiyordum olmadı ama mutluyum yine de” diyen Lorenskog Kültür Derneği Başkanı Nuri Akay şöyle konuşuyor: 41 yıl oldu Norveç’e geleli. İzinlerde Türkiye’ye gittikçe hep çok üzülüyorduk, buralar hep böyle zengin, düzenli, niye bizim ülkemiz gelişmiyor diye. Şimdi şükrediyoruz. Türkiye’yle gurur duyuyoruz. Her namazın sonunda ayrıca dua ediyorum Türkiye’deki bu kargaşalar bitsin, onca emek boşa gitmesin diye.”

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, Taksim Gezi olaylarıyla ilgili yaklaşımının çerçevesini Türkiye’nin bu sıkıntıyı demokratik olgunlukla aşacağı yönünde:

Demokratik olgunluk şart

“Son 10 yılda güveni ve istikrarı sağlayan Türkiye daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi ve daha fazla kalkınmayı yakaladı. Son günlerdeki çözüm süreci, IMF’ye borcun ödenmesi, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye notunu yükseltmesi, faizlerin Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyelere ulaşması, üçüncü köprü, üçüncü havaalanı gibi büyük yatırımların hızlı şekilde yapılmaya başlanması sağlandı. Bu yapılırken de ekonomik, bürokratik, siyasi, askeri vesayetin etkisi azaltıldı. Ülkenin kaynaklarının ülkenin insanlarına daha adil ve hakça paylaşılması sağlandı. 2014’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşmasıyla vesayet rejiminin devamını isteyen güçler yeni bir toplum mühendisliği organize etmekte, içeride ve dışarıda itibarsızlaştırılan bir Türkiye imajı verilmeye çalışılıyor. Bunu yaparken de demokratik ortamın gelişmesiyle beraber daha fazla insan haklarına saygılı, daha fazla çevre duyarlılığı olan gençlerin hassasiyeti kullanılıyor. Niyetleri, emelleri, hedefleri birbirinden çok farklı olan grubun mutlaka birbirinden ayrılması, çevre duyarlılığı, insan haklarına saygılı vatandaşlarımızla daha fazla iletişim sağlanmalı ama vesayet rejiminin devamını isteyenlerle, faiz lobileri de daha fazla deşifre edilerek toplumun gerçekleri daha iyi görmesinin sağlanması gerek. Son 10 yılda bu başarı hikâyesinin temelinde başta Sayın Başbakan ve ekibinin çalışması, siyaset etme şekli ve kararlılığı var. Daha fazla sağduyu, itidal, hoşgörü, empati ve vatandaşımızın birbirine olan sorumluluk bilinci ile bu süreç ülkenin lehine yönetilecektir. Demokrasimiz olgunlaşacak, içselleşecek ve kazanan Türkiye olacaktır”.

Yasalarımız Norveç’ten iyi

Malum, Norveç eşitlik ve özgürlükte dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri. Öyle ki sorunların çoğunu aşmışlar, detay sayılabilecek mevzularla ilgileniyorlar sanılır. Ama yakından bakınca pek öyle değil. Bakan Fatma Şahin’e iki ülke arasındaki farktan hareketle Türkiye’nin durumunu sorunca cevabı şöyle oldu:

“Norveç’te kadınların düşük ücret almaları gibi sorunlar var. Biz de cinsiyet eşitliği için birçok düzenleme yaptık. AB sürecinde insan hakları ve demokrasi alanında çok önemli yasal altyapıyı değişiklikleri yapıldı. Norveç’te de gördük ki Türkiye olarak “şu yasa eksik, bunu da çıkaralım” diyebileceğimiz bir durumumuz yok. Özellikle şiddetle mücadele yasası Norveç standartlarının da üzerinde”.

Kızlarımız artık okuyor

Peki ya erken yaşta evlilikler? Şahin bu konuda da şöyle dedi: “Zoraki ve erken yaş evliliklere karşı ciddi mücadele veriyoruz. 18 yaş altı evlilikler yüzde 9’a düştü. Bunu önlemenin yolu kızlarımızı örgün eğitimde tutmak. Temel eğitim 8 yıla çıktıktan sonra yüzde 98’i yakaladık. Ancak orta eğitime geçince zorunlu olmayınca okula devam oranı yüzde 68’e düşüyor. Kimse 18 yaşına gelmiş çocuğun üniversiteye gitmesine engel olamaz. Üniversite eğitiminde aileler kızlarını şehir dışına göndermek istemiyorlardı. Her ile üniversite kurarak bu sorunu aştık”.

Yurtdışı Türkleri: Gurbette ölmek zor

Bakan Şahin’e içini döken Oslolu Türkler sorunlarının çözümü için yardım istediler. Norveç’te yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarının başında sosyal güvenlik eksiği geliyor. Sağlık sigortalarının Türkiye’de karşılığı olmadığını, izinlerini Türkiye’de geçirirken sağlık hizmeti alamadıklarını, hastalanmaları halinde masrafları karşılamakta zorlandıklarını söyleyerek iki ülke arasında bu konuda işbirliği talep ettiler. Kanserin son evresinde olanlar ya da yaşlılığının son günlerini memleketinde geçirmek isteyenler için bu meselenin aciliyetini üzücü örneklerle, yakıcı bir dille anlattılar toplantıda.

Türk çocuklarının eğitim sorunu diğer en mühim konu. Norveççeye hakim olmayan Türk çocuklarının akademik başarılarının sınırlı olması, ana dil eğitimiyle ilgili pratik sorunlar, din eğitimi konusunda tıkanan noktalar, Türk toplumu arasındaki iletişim kopukluğu, Türk elçiliğinden beklentiler, konsolosluk binasının küçüklüğü nedeniyle yaşanan sıkıntılar dile getirildi en çok ve Bakan Şahin tarafından da not edildi.

Geçtiğimiz aylarda kamuoyuna da yansıyan, yurtdışındaki Türk ailelerin devlet bakımına emanet edilmiş çocuklarının Hıristiyan ailelere verilmesiyle ilgili iç burkan bir diğer gerçeğin halledilmesiyle ilgili de teşvikleri oldu Bakan Şahin’in.

ABDÜLKADİR KAYA (Çocuk Hizletleri Genel Müdürü): Her çocuk bir aileyi hak eder

Şu an devletin bakım ve korumasında yaklaşık 14 bin çocuğumuz var. Yarısı yurt ve yuvalarda kalıyor. Öncelikli hedefimiz bu çocuklarımızı en kısa sürede aile odaklı hizmetlerden yararlandırmak. Mümkün olmazsa aile ortamına en yakın ortamlarda bakım ve korumalarını sağlamak. Akademik, sportif ve sosyo-kültürel başarılarını arttırmak, yeteneğine uygun eğitim almasını, üniversite bitirmesini, spor ya da sanat dalında faaliyette bulunması sağlamak. Kendine, topluma, ülkesine, milletine ve insanlığa yararlı, aydın, bilinçli, donanımlı olarak büyütmek. Koruyucu aile çalışmalarının temelini ise aile odaklı hizmetlerden çocukları yararlandırmak var. Aslında her çocuğun bir aileye ihtiyacı var. Her çocuk bir aile yanında ve ortamında büyümeyi hak ediyor. Aslında koruyucu aile uygulaması bizim sosyo-kültürel değerlerimize yabancı değil. Başbakanımızın eşleri sayın Emine Erdoğan hanımefendinin himayelerinde başlayan gönül elçileri projesiyle beş ayda koruyucu aile sayısında yüzde 80, koruyucu aile yanına yerleştirilen çocuk sayısında da yüzde 108 gibi rekor artışlar sağlandı.

Özlem Bozkurt Gevrek (Kadının Statüsü Genel Müdürü): Şiddet bir iletişim biçimi değildir

 “Norveç’te de gördük ki Türkiye olarak yasal düzenlemeler bakımından eksiğimiz yok, hayata geçirme konusunda yapmamız gerekenler var. Bakanlık iki yıl önce kurulduğunda 48 olan kadın konuk evi sayısı bugün 85. Bin olan kapasite ise üç bin. Gayet iyi durumdayız. Norveçliler şiddet uygulayan erkek konusunda 2010’larda çalışmaya başlamışlar. Biz de 2012’den beri çalışıyoruz. Bir çalıştay yaptık, şiddet uygulayan erkeklerle ilgili ne yapabiliriz diye. Şiddetin sebepleri nelerdir, ne tetikler, koruyucu önleyici sebepler neler olmalıdır diye araştırdık. Görüldü ki sebep, daha çok alkol-madde bağımlılığı ve öfke kontrolünü sağlayamamakla ilgili. Ayrıca şiddet uygulayan erkeklerin ruhsatlı ya da görevi gereği silahı varsa hâkim kararıyla silaha el konuluyor. Başka koruyucu tedbirlerimiz de var ama önemli olan toplumun bilinç sahibi olması. Bu da eğitimden geçiyor.  Şiddetin iletişim yöntemi olmadığının bilinmesi, hayatımızdan çıkarılması lazım. Bu yaz Ayvalık’ta kreş öğretmenleri eğitimine başlıyoruz. Şiddet görenin değil şiddeti uygulayanın ayıplanmasıdır işin bittiği yer.