Fatmagül değil de Bernie´nin suçu ne?

Ünlü komedyen Jack Black bu defa bir komedi yerine ABD toplum yapısındaki sapmaları inceleyen Bernie ile karşımızda.

JACK Black Hollywood’un bitirim komedyenlerinden biri. Üstelik müthiş bir müzisyen. Filmlerde blues parçalarıyla hülyalara dalmışlığımız da var. Filmleri biraz ergen filmi olsa da eğlenceli vakit geçirmek için birebir. Yine böyle bir komedi beklerken gerçek bir hayat hikayesiyle karşımıza çıktı.

Filmin dili öyle ağdalı veya komik de değil. Tamam yine Jack Black’in doğal komedisi hissediliyor ama olabildiğince dramatik ve önemli bir film Bernie. Filmin ismini söylemişken yine bizim dağıtım şirketlerinin yabancı filmlere isim bulma krizini eleştirmeden geçemeyeceğim. ABD’de film Bernie diye çıktı. Yani gerçek hayatta anlatılan kişinin kendi ismi. Biz de ise Fatmagül’ün Suçu Ne dizisinden etkilenip Bernie’nin Suçu Ne olmuş herhalde.

Neyse biz konumuza dönelim... Bernie, Carthage şehrinde yaşayan bir cenaze hazırlayıcısıdır. Ama meslektaşlarından onu ayıran işini çok ciddiye alması, kibarlığı ve eşleri ölen yaşlı kadınlara gösterdiği ihtimamdır. Bütün şehir onu tanır. Çünkü Bernie aynı zamanda müzisyen, tiyatrocu ve kilise korosunda bulunun bir isimdir. Yani şehrin en popüler kişiliklerinden biridir. İhtiyacı olan herkese de yardım elini uzatan bir şahsiyettir. Doğal yaşamın gerçeklerinden ‘önce erkekler ölür’ kuralı bu kasabada da işler. Ve yaşlı kadınlar eşlerini kaybettiklerinde Bernie’nin sevecenliğinde mutlu olur. Şehrin köklü ve zengin isimlerinden Marjorie Nugent’in eşi ölür. Kaba, soğuk ve egoist olduğu gerekçesiyle Marjoire’yi kimse sevmez. Hatta çocukları da onla konuşmaz, elindeki parayı kapmak için davalık bile olmuş. Marjoire ile Bernie bu ölüm sayesinde tanışır.

Marjoire zamanla Bernie üzerinde baskı kurmaya başlar. Sonunda hayat çekilmez olur Bernie için. Bir kriz anında tüfekle Majorie’yi öldürür. Cesedini garajındaki bir derin dondurucuya saklar. Artık Marjorie’nin parasıyla bütün yardıma muhtaçlara, okula, hastaneye büyük bağışlarda bulunur. Fakat Marjoire’nin yakınları uzun süredir ortada görünmeyen kadını arar ve cinayeti ortaya çıkarır...

KÜLTÜRLÜ VE SUÇLU BİR ADAM

Jack Black’in gerçek Bernie ile konuştuğu birkaç sahne filmin finaline eklenmiş. Marjoire’yi Shirley MacLaine oynuyor. Performansını seyrettikten sonra ona yine hayran olmamak elde değil. Matthew McConaughey ise savcı rolünde negatif kahramanları canlandırmaktaki başarısını tekrar gösteriyor. Bütün başarılı performanslara rağmen filmin önemli ismi yönetmen Richard Linklater. 2006’da A Scanner Darkly, Before Sunset serisi gibi önemli filmlerin yönetmeni olan isim yine turnayı gözünden vurmuş. Bu kadar iyi oyuncuyu sanki orkestra yönetir gibi yönetmiş. Film değişen ABD toplumunun değer yargılarını gözler önüne seriyor. Sempatikliği ve yardım severliğiyle halkın gözünde kahraman olan Bernie’nin cinayet işlemesi bile önemsenmiyor halk tarafından. Aslında 11 Eylül sonrası toplumun genel iradesini yansıtıyor bu tutum. İnsan hakları yerlerde sürünürken maddiyat ve çıkar almış başını gitmiş. Amaca hizmet eden her yol mübah. İkinci mesaj ise entelektüel kişiliğin güvenilmez ve kötü olduğu. Savcının “Balıkla hangi tür şarap içersin?” şeklindeki sorusuna anlam veremese bile “Herhalde beyaz” diyor. Savcı jüriye dönüp “İşte! Operaya giden, şarap kültürü olan ve suçlu bir adam!” diyor. ABD toplumunun sığlığını bu sahne çok iyi anlatıyor. Yönetmen de bu sahneyi koyarak topluma önemli bir eleştiri getiriyor. Bernie beklediğimden daha önemli bir film çıktı. Durağan olmasına rağmen Amerikan bağımsız sinemasını sevenler için de iyi bir tercih olduğunu söylemeliyim.