Fenerbahçe’de iki önemli þey oluyor... Birincisi; geçmiþte her olayda/her fýrsatta/her durumda yýrtýk çuvaldan çýkar gibi öne fýrlayan Aziz Yýldýrým egomanyasý ve hegomanyasý; bitti... Baþkan, kendini geri çeken bir alçakgönüllülük süreci içinde; kulüpteki en ve belki de tek olgun dönemini yaþýyor.
“F.Bahçe’de yalnýz ben varým, benden baþkasýna hayat yok, ben olmazsam F.Bahçe olmaz “ gibi paranoyak nöbetler geride kalýyor. Bu, belki de F.Bahçe’nin yaþadýðý ön önemli deðiþim...
***
Ýkinci önemli farklýlýk; Aykut Kocaman’ýn futbolcular üzerindeki mutlak hakimiyetinin perçinlenmesi... Hocaya karþý saygý geliþimi hýzlandý. Soðuk mu soðukkanlý mý olduðu tam kestirilemeyen kiþilik portresi, giderek “Akil adam” görüntüsü almaya baþladý.
F.Bahçeli futbolcular hocalarý hakkýnda konuþurken; onun sisteminden, sistemi iþletiþindeki kararlýlýðýndan, neyi-nasýl yapmayý istediðini bildiðinden sözediyor. Hocaya yað çekmekten çok, onu anlamaya yönelik yaklaþýmlarý var.
Türkiye’ye gelmeden önce adýný hiç duymadýklarý hocalarýnýn kalitesi/kalibresi/yeterliliði konusunda çekincesi olanlar; kuþkularýndan arýnmýþ görünüyorlar. Bu atmosfer; sessiz ve derinden gelecek bir F.Bahçe gerçeðinin izdüþümünü oluþturuyor.
Aykut Kocaman’ýn Robin van Persie ve Ozan Tufan konusundaki açýk/net/kesin kararlýlýðý da; futbolcular üzerinde “Hocanýn þakasý yok” etkisi yarattý. Kimsenin gözünün yaþýna bakmayacaðýný anladýlar. Hizaya gelme gereðini duydular.
Mesela Valbuena’nýn; ikinci yarý hazýrlýklarý süresince, kendisinden pek beklenmeyecek ölçüde istek/canlýlýk/sorumluluk içinde çalýþtýðý görüldü.
Aykut hoca kimilerinin biletini keserken, gözden düþmüþ forvet Fernandao’yu yeniden kazanma yolundaki gayreti de; dikkat çekti. Hocanýn doðal yapýsýndaki adalet anlayýþý, futbolcular üzerinde “Hakkýmýz yenmez” duygusunu besledi. Takým, emin ellerde olduðunun bilincine vardý.
Ligin ikinci yarýsýnda; beklenmedik düzeyde bir F.Bahçe gerçeði ile karþýlaþýrsanýz, sakýn þaþýrmayýnýz.