Fehmi Koru, arkadaþý Gül’ün sözlerinde problem görmüyor mu?

Fehmi Koru’yu severim. Ustamýzdýr, abimizdir, meslek büyüðümüzdür, üzerimizde emeði vardýr ama iþ onun zannettiði gibi deðil... 

Diyor ki abimiz, “AK Parti denildiðinde ilk akla gelen birkaç isimden biri, AK Parti iktidarýnýn ilk baþbakaný, uzun yýllar dýþiþleri bakaný ve ayný partiden ilk cumhurbaþkaný olan Gül, bazýsý ‘gazeteci’ sýfatýný taþýyan çoðu ‘trol’ diye tanýmlanan ‘yeni AK Partili’ tipler tarafýndan her fýrsatta çarmýha gerilmek isteniyor.”

Esasýnda doðru söylüyor... 

En azýndan, yazdýklarýnýn ilk bölümü itibarýyla doðru söylüyor... 

Fakat burada bir þerh düþmemiz, “düne kadar” dememiz gerekecek. 

Düne kadar AK Parti denildiðinde ilk akla gelen birkaç isimden biri Sayýn Abdullah Gül’dü. 

Diðeri, þarabýn tadýndan baþka her þeyini bilen Sayýn Abdüllatif Þener... 

Baþka isimler de sýralayabiliriz ama “düne kadar” AK Parti denildiðinde bu iki isim “özellikle” akla gelirdi. 

Bugün AK Parti denildiðinde bu iki deðerli isim akla gelmiyor. 

Daha doðrusu, “artýk” gelmiyor. 

Bunun sorumlusu, yine kendileridir. 

Þarabýn tadýndan baþka her þeyini bileni, yani Abdüllatif Þener, darbe korkusuyla, partisini ve dava arkadaþlarýný býrakýp kaçtý. Bir ara parti kurdu. Söktüremeyince, CHP’ye geçti. Milletvekili oldu. Þimdi, CHP politikalarýný seslendiriyor. Muhtemelen halinden memnundur. 

Sayýn Gül, Cumhurbaþkanlýðýndan emekliye ayrýlýnca, taammüden “suskunluðu” benimsedi... Daha doðrusu, “sorumlu” olduðu düþünülen konularda sustu. 

Partisinin hiçbir etkinliðine katýlmadý. 

Hiçbir davete (yemek davetleri dâhildir) olumlu cevap vermedi. 

Bizzat arandý... 

Halefi konumundaki Erdoðan tarafýndan, ayný konuda, hem de iki kez, “bizzat” arandý. 

Karþýlýk vermedi. 

Kendisine, dava arkadaþlarýný yalnýz býrakmamasý, kurucusu olduðu AK Parti’ye yönelik “teknik nakavt” giriþimine karþý tutum almasý (yani, mitingde dava arkadaþlarýyla ayný karede görünmesi) istenmiþti. 

Mazeret bildirme nezaketi dahi göstermedi. 

Hep küstürülmüþ ve gadredilmiþ adamý oynadý. 

Küsmesine yol açan tutumlar (olaylar) neydi? 

Bunu hiçbir zaman bilemedik. 

Bilebildiðimiz þuydu: 

Baþdanýþman olarak atadýðý “terbiye özürlü” bir zat, bir ara bir kitap yazmýþ, kitabýnda Cumhurbaþkaný Erdoðan’a yönelik bazý ayýp, çirkin, terbiyesizce yakýþtýrmalarda bulunmuþtu. 

Bununla da kalmamýþ, bu yakýþtýrmalarýn Sayýn Gül tarafýndan da paylaþýldýðýný ima etmiþti. 

Sayýn Gül, bu imalarý tekzip etme gereði duymadý. 

Hatta kitaba “onay verdiðini” açýkladý. 

Rahatsýzlýðýný kendisi söyleyememiþti, söyleyemiyordu. Baþdanýþmanýna söyletiyordu. 

Niye bu dolambaçlý ve “problemli” yolu seçmiþti, onu da bir türlü öðrenemedik. 

Politikayý býraktýðýný, aktif siyasete nokta koyduðunu söylüyordu ama dava arkadaþlarýna karþý aktif siyasetin neredeyse en militan neferi kesildi. 

Öyle ki, “Cumhurbaþkaný adayýmýz kardeþim Abdullah Gül’dür” diyen Erdoðan’ý devirebilmek için “mutabakat arayýþýna” bile giriþti. 

Fehmi Koru, bu Abdullah Gül portresinde “problem” görmeyebilir. Arkadaþýdýr. Onu “korumak-kollamak” istemiþtir. Bunu anlayýþla karþýlarýz. 

Peki, “Ýçiþlerinizi düzenlemezseniz darbe ve iç savaþ kaçýnýlmaz hale gelir” sözünde de mi problem görmüyor? 

Bu bir trol sorusu deðildir. 

Kimseyi çarmýha da germiyoruz. 

Fehmi Koru elini vicdanýna koyup söylesin: 

Deðil midir? 

Hem de 15 Temmuz’un üzerine söylenmiþ bu söz problemli deðil midir?