Felaketleri araçsallaþtýrmasak

Doðan Haber Ajansý muhabiri Nilüfer Demir’in çektiði o çarpýcý fotoðraf bütün dünyada infial uyandýrdý, vicdanlarý sýzlattý, Amerika’da, Avrupa’da, Kanada’da mülteci sorununun baþka bir açýdan tartýþýlmasýný gündeme getirdi. Bu zamana kadar gördükleri, duyduklarý trajedileri görmezden, duymazdan gelenler bir kaç gün için de olsa baþlarýný mültecilerin dramýna çevirdi.
 
Ama emin olun sadece o kadar. Bundan önce olduðu gibi bundan sonra dünya siyaseti eskisi gibi akacak, bireysel trajediler hizmet ettikleri siyasi amaçlarýn ötesinde bir anlam taþýmayacak. Bir kaç gün için de Aylan Kurdi’nin adý da, mültecilerin dertleri de unutulacak.
 
Macarlar tel örgülerini yükseltmeyi, Çekler ülkelerine ulaþan sýðýnmacýlarý hayvanlarmýþçasýna damgalamayý, Almanlar verdikleri sözleri tutmamak için bürokratik engeller çýkartmayý, Ýngilizler yüz kýzartýcý uygulamalarýný sürdürmeyi seçecekler.
 
***
 
Kanada belki Aylan’ýn babasýna ve daha bir kaç kiþiye göstermelik sýðýnma hakký tanýyacak. Belki Ýngiltere 216 kiþilik kotasýný yükseltecek. BM Mülteciler Yüksek Komiserliði belki de iþlem kapasitesini arttýracak. Ama asýl siyasi ve ekonomik sorumluluk Türkiye’nin sýrtýna yüklenecek.
 
Yanýlmayý çok isterdim ama ben hiçbir Avrupa Birliði ülkesinden mucize beklemiyorum. Suudi Arabistan, Birleþik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin de ellerini taþýn altýna sokmak isteyeceklerini sanmýyorum. Amerika ve Kanada’nýn zaten bu tür insani sorunlar derdi deðil. Bizim bu sorunla kendi kendimize baþ etmemiz gerekiyor.
 
Artýk birbirimizi suçlamayý, insani trajedileri araçsallaþtýrarak siyasi sorumlu aramayý bir kenara býrakalým. Unutmayalým ki Suriye sorununa Türkiye müdahil olmasaydý da bu trajediler yaþanacaktý. Birileri nasýlsa müdahale edecekti. Etmese bile Arap Baharý Suriye’de de etkisini zaten hissettirecek, Baas rejimi kimyasal silahla, varil bombasýyla, iþkenceyle halkýný sindirirken insanlar bir yerlere kaçmaya çalýþacaktý.
 
Biz bundan sonra ne yapacaðýmýza, yaþanacak daha büyük trajedileri nasýl engelleyebileceðimize bakalým. “Devletin” yapmasý gerekenler tabii ki var. Dýþiþleri Bakanlýðý, Milli Ýstihbarat Teþkilatý Suriye sorununun çözümü için çalýþmak, çözüm olana kadar geçecek zaman içinde de Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge için uðraþmak zorunda. Siyasi üsluba da ayar þart.
 
Belediyeler, özellikle de Yunanistan adalarýna geçiþin yoðun olduðu yerlerdeki belediyeler, insanlarýn bundan sonra da gitmek isteyeceklerini göz önünde bulundurarak hiç olmazsa dükkanlarda satýlan can yeleklerinin kalite kontrolünü yapabilirler. AFAD daha çok kamp kurmaya, mültecileri daha rahat koþullarda “misafir etmeye” gayret edebilir.
 
Ancak asýl sorumluluk sivil toplum inisiyatiflerine düþmektedir. Türkiye’de ne yazýk ki insanlar her þeyi devletten beklemekte, çok az sayýda sivil toplum örgütü Suriyeli sýðýnmacýlara düzenli yardým saðlamaya çalýþmaktadýr. Konserlere, festivallere, bianellere milyonlarca dolar verebilen eski kuþak burjuvazi benim bildiðim kadarýyla Suriyeli mülteciler konusunda elini cebine atmakta çekimser davranmaktadýr.
 
Oysa isteseler bir insani yardým inisiyatifi geliþtirip, zor durumda olanlara yardým edebilecek bir yapý, örgüt, adý her neyse bir þey kurabilirler. Kendilerinden siyasi bir  talep olmadan, yapacaklarý yardýmlarý PR faaliyetine dönüþtürmeden ülkelerindeki sýðýnmacýlara destek olabilirler. Üniversiteler, özellikle de hukuk fakülteleri olan vakýf üniversiteleri mültecilere hukuki destek verebilir, verenler kapasitelerini arttýrabilir.
 
***
 
Eli kalem tutan, aðzý laf yapan insanlar da örgütlenip, örgütlü olanlar inisiyatif geliþtirip mültecilerin yükünün küresel düzeyde adil paylaþýlmasýnýn saðlanmasý için yayýnlar yapabilir, dünyanýn çeþitli yerlerinde konferanslar düzenleyebilir, mesela BM Genel Kurulu’nun açýlýþý sýrasýnda onlarýn dramýný anlatacak etkinliklere imza atabilir.
 
Evet doðrudur, Batý iki yüzlüdür, insani konular söz konusu olduðunda dini dayanýþmanýn bile anlamý yoktur, AB ülkeleri öncelikle kendi menfaatini düþünmektir, hatta bugün yaþadýðýmýz bu insani dramlarýn arka planýnda onlarýn uyguladýðý emperyalist, müdahaleci politikalar vardýr. Kim bilir belki Türkiye’nin izlediði politikalar da bu trajedilere katkýda bulunmuþtur.
 
Ancak bunlar sadece birer tespittir. Bu tespitlerin doðru olmasý bizi rahatlatýr, varmak istediðimiz baþka siyasi amaçlara ulaþmamýzý kolaylaþtýrýr. Ama insanlarýn acýsýný hafifletmez, bundan sonra olacaklarý engellemez. Daha çok acý yaþanmasýný istemiyorsak çözüm odaklý olmalýyýz. Aðlamak, baðýrmak, suçlamak çözüm deðildir...